Arkadaşlarının daha gerisindeydi. Her detayı inceleyerek yoluna devam ediyordu.
Büyüklüğü bir yana tipik bir bardaydılar aslında, etkileyici çok bir yanı yoktu Jungkook'a göre. Klasik koyu kırmızı tuğlalar ve her yeri aydınlatmaya yetmeyen renkli ışıklar burada da kendini göstermişti. Sadece sahnede ve içkilerin satıldığı kısımda o bölgeyi görmeye yeterli olacak aydınlıkta mavi ışıklar vardı. İnsanlar yavaş yavaş ahşap masalarda yerlerini alıp sahneyi gözlemeye başlamışlardı, onlar ön sıralardaki sandalyelerde yerlerini alırken Yoongi'ye eşlik edecek baterist hazırdı.
Bar kısmını görünce bakışları oraya takıldı. Ailesinin para göndermeyeceğini öğrendiğindeki çöküşü gözlerinin önündeydi. O gün Yoongi ile konuştuklarını az biraz hatırlamıştı. O kadar fazla gün olmasa da bunun üzerinden çok şey geçmişti. Turnuvayı öğrenmesi, çalışması, Yoongi ile arasında yaşanan onca şey... Bu kadar olayın kısıtlı bir zaman diliminin içinde yaşandığı düşüncesi onu hayret ettiriyordu.
Bir içecek alıp almamak arasında kalsa da dikkatini tamamen sahneye, şarkılara yöneltmeyi tercih etti. Taehyung ayağa kalkıp aralarında bir şeyler isteyen olup olmadığını sorduğunda turuncu saçlının da kendisinin de yanıtı olumsuzdu. O hafif ve ucuz bir kokteyl ile masaya döndüğünde genelde Yoongi ve albümünün etrafında dönen bir sohbet başladı aralarında ancak beklenen kişinin de sahnede belirmesiyle konuşma kesilmişti. Aynı onlarınkinde olduğu gibi tüm masaları sessizlik kapladı.
Siyah saçlı, saçları kadar siyah elektrogitarıyla ağır ama kararlı adımlarla mikrofonun önüne geldi. Artık Jungkook'un zihninde onunla özdeşleşen kulağındaki gümüş zincirli küpesi ya da gözlerindeki siyah far yerine dikkatini daha çok kıyafeti çekmişti. Deri ceketi yerine üstünde sadece beyaz bir gömlek vardı ve daha da şaşırtıcı olan, bu sefer doğru iliklenmişti.
Küçük bir konuşma ile gelenlere teşekkür edip albümün adını takdim etti. Jungkook, Asteria kelimesini duyduğuna mutlu olduğu kadar şaşırmıştı da. Demek ki Yoongi ona önerdiği gibi şarkıyı koymakla kalmamış albümün adını bile bu şarkıyla aynı yapmıştı.
Sahnenin zeminindeki loş ışıklar da yandı, kendisine aşina olan gitar melodisi başladı. Masaya koyduğu elini başına yaslarken notaların tanıdıklığı yüzündeki tebessüme neden oldu. İlk şarkı tahmin ettiği gibi Asteria'ydı.
Diğer parçalar da birbiri ardından geldi. O gün siyah saçlının söyledikleri doğruydu, elektrogitarda daha bir hoş olmuştu hepsi. Bazısı hızlı bazısı yavaş fakat genel olarak çok sert olmayan şarkılar sayılı gün önce duymuş olmasına rağmen nostalji hissi bedenini kaplamıştı.
Yoongi hafifçe eğildi ve seyirciye teşekkür etti, dinleyenler de alkışlarını sunduktan sonra sahne boşalmış, şarkıların yerini insanların konuşma sesi doldurmuştu. Jungkook, Yoongi'nin yanına gitmek için hızlıca ayaklanırken arkadaşları oldukları yerden kıpırdamadı.
"Gitmiyor muyuz?"
"Sen git."
Hoseok ona göz kırptığında şimşek beyninde çakmıştı. Anlaması biraz zamanını alsa da Hoseok ve Taehyung'un, siyah saçlı ile ona baş başa zaman verdiklerini kavramıştı. Sadece çok geçmeden döneceğini söylese de gülümseyerek teşekkürlerini sundu.
Sahnenin yanındaki siyah, bir nevi arka plana kamufle olan 'sadece görevliler' yazan kapıdan geçti. İçeridekine benzeyen ışıklar yerine gerçekten etrafı aydınlatan uzun beyaz ışıklar konulmuştu buraya. Nereye gitmesi gerektiğinden tam olarak emin değildi. Küçük bir koridor boyunca ya kapılar ya da yine koridorlara çıkan açıklıklar bulunuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Asteria જ yoonkook
Fanfic"İlk parçanın adı Asteria." Siyah saçlının parmakları tellerde geziniyordu. Şarkı başlamıştı: Asteria.