•Geçmiş•
Kaykay tekerlerinin mermere sürtüş sesleri giderek şiddetleniyordu. Rampanın tepesine çıkmaya hazırlanan Jungkook'un saçlarını arkasına savuruyordu rüzgâr. Görüşü açıktı, her şeyi planlamıştı: daha hızlanmak için eğilmiş, bedenini doğru pozisyona getirmişti. Ne yazık ki böyle bir durumda en ufak bir hata bile büyük bir felakete sebep olabilirdi, Jungkook'un durumunda ise bu hata kaç dakika olduğunu bile hesap edemediği bir aradan sonra hâlâ orada olduğunu görüp dikkatinin dağılmasını sağlayan siyahlar içindeki çocuktu. Gözlerini bir saniyeden bile az olsa da yoldan ayırmış ve tüm hesapları boşa gitmişti.
Hızı yeterli gelmediğinden normal bir şekilde rampanın tepesine çıkıp yavaşça indi ve ortada durdu. Bu sırada ilerideki mavi merdiven korkuluklarından kaymayı deneyen arkadaşının ne kadar meşgul olduğuna bakmaksızın ona yanına gelmesi için işaret ettiği arkadaşı Jung Hoseok, çiziklerle kaplanmış eski kaykayından düşmemeye çalışarak korkuluklardan kaymak yerine zemine indi. Turuncu saçlarıyla uyumlu olan kırmızı beresini düzeltirken bir yandan da kendisinin yanına kayıyordu.
"Hiç mi bize katılmayacak?"
Güneş rampanın yavaşça aşağısına iniyor, Jungkook'un kumral saçlarını hareket etmediği için karıştıran rüzgâr ise gittikçe daha da fazla sinirini bozuyordu. İçinden belki de ben de Hoseok gibi bir bere ya da şapka almalıydım diye geçirdi. Turuncu saçlı ise bir iç çekerek kaldırımda oturan arkadaşında göz gezdirdi.
"Aşırı korkuyor. Ben de sormamaya başladım artık."
Jungkook hala bu numarayı çözememiş olsa da Hoseok sanki çok kolaymış gibi kaykayın en ucuna sertçe basarak havaya kalkmasını sağlayıp bir eliyle tuttu. O sırada kaldırımdaki siyahlara bürünmüş çocuğa göz ucuyla bakan bu sefer Jungkook olmuştu.
"Çocuk parkuruna falan da mı gitmez? Orada zor olan hiçbir şey yok ki."
Arkadaşının sıkılmış bakışları üzerindeyken Jungkook, öylesine bir yere fırlattığı için tozdan tanınmaz hale gelmiş hardal ceketini silkelemeye başladı. Çocuklar için olan park içeride olmasına rağmen dışarıdan daha serindi ve kumral saçlı, kaldırımdaki aşırı sıkılmış gözüken çocuğu ikna etmeye niyetliydi.
"Sana ve bana göre."
Diye cevapladı onu Hoseok. O çocuktan umudunu kesmiş olduğu apaçık belliydi.
"Şansını denemekten zarar gelmez, değil mi?"
Kaykayına atlayan Jungkook fazla hızlı olmayan bir şekilde Hoseok'un yanından ayrılıp ilerideki kaldırıma yol aldı. Esintinin şiddetlendiğini kaymayı bırakınca anlamış olan Hoseok'un ise paltosunu düzeltirken aklından geçen tek şey bunu son söylediğinde Jungkook'un kolunu kırmış olduğuydu.
"Hey, kaymak istemiyor musun?"
Kumral saçlı çocuk meraklı gözlerle kaldırıma çömelmiş ve kafasını yere eğmiş oğlana bakmaktaydı. Rüzgârdan siyah dalgalı saçları sürekli önüne geliyor, sadece bir kulağında olan gümüş küpesi ise durmadan şıngırdıyordu fakat bu Jungkook'un aksine onu hiç de rahatsız ediyormuş gibi gözükmüyordu.
Siyahlar içinde olan buraya geldiğinden beri arkadaşı Hoseok dışında ilk kez biri onunla konuşuyordu, bu yüzden de biraz şaşırtmıştı. Tedirgin olduğunu saklamaya çalışarak başında dikilen hardal ceketliye cevap verdi.
"Daha önce bunu hiç yapmadım."
"Merak etme, en azından gitar çalmaktan daha kolaydır."
Jungkook onun gitar çaldığını Hoseok'tan öğrenmişti, korkmuş olduğunu anladığı çocuğa belki rahatlar diye böyle söyleyip göz kırptı fakat bunun kaldırımdakini pek etkilediği söylenemezdi. Aksine, gözleri daha da şüphe dolmuştu.
"Gitar çalarken sakatlanma şansın yok ama."
"Çocuklardan enstrümandan eli su toplayanı gördüm ama kolay parkurda sakatlananı hiç görmedim açıkçası."
Siyah saçlı, eğik olan başını sonunda kaldırdı ve sanki söylediklerini tartıyormuşçasına onu inceledi. Jungkook elini karşısındakine davet anlamında uzatırken bir yandan da samimi, iç ısıtan bir gülümseme yerleştirmişti yüzüne. Sonuçta hiç kimse bu korkuyu ondan daha iyi bilemezdi, kaykay öğrenmeye çalışırken iki kez kemiklerini kırmayı başaran tek kişiydi o.
Siyah ceketini düzeltip Jungkook'un da yardımıyla ayağa kalkan çocuğun içinde bunun berbat bir fikir olduğuna dair yoğun bir his vardı fakat bugün yeteri kadar sıkılmıştı; ayrıca karşısındakine içgüdüleri tarafından, pek düşünülmemiş bir güven duymuştu.
"Ben Jeon Jungkook, ve sen?"
"Min Yoongi."
Birlikte içerideki alana yürürlerken Jungkook hemen ona bilmesi gereken en basit şeyleri, düşeceğini anladığında ne yapması gerektiğini, kullanılan terimlerin hiçbir işe yaramayacak adlarını ve kendi yaptığı muhteşem numaraları karıştırarak ve sıkça konudan konuya atlayarak anlattı. Kolay parkura geldikleri sırada ise birkaç dakikaya sıkıştırılmış bir kaykay dersinden geçmiş olan Yoongi tek bir şeyden emindi: Kesinlikle düşecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Asteria જ yoonkook
Fanfiction"İlk parçanın adı Asteria." Siyah saçlının parmakları tellerde geziniyordu. Şarkı başlamıştı: Asteria.