"Burada olması gerekiyordu!"
Jungkook endişeli bir şekilde bakındı etrafına bir kez daha. Gelen ya da giden kimse yoktu görünürlerde. Yine de Yoongi orada olacağım demişti ve sözünü tutacaktı. Hardal ceketli emindi bundan. Bu bekleyişin anlamsız olduğunu düşünen Taehyung ise bıkkınlıkla derin bir nefes vermişti dışarıya.
"Gelmeyecek işte. Bekleme."
"Hayır, gelecek! Eminim!"
Taehyung gözlerini devirip ayağıyla ritim tutmaya başladı. Hoseok ise saatini kontrol ediyordu.
"Jungkook, birazdan gitmen gerekiyor. Başlama zamanı beş dakikaya yakın."
Hoseok'un sözlerine kafasını sallayarak katılan Taehyung aynı zamanda başından beri haklı olduğunu da ima ediyordu böyle yaparak. Kaşları çatıldı Jungkook'un. Parkın giriş kapısını gözlemeye başladı tekrar. Yoongi nerede kalmıştı? Turnuva tam da başlamak üzereydi. Şimdiye kadar içinde küçücük bir şüphe dahi oluşmamıştı ama...
Düşüncüleri Hoseok'un sesiyle bölündü.
"Neredesin? Seni bekliyoruz. Az kaldı."
Kırmızı kaplığının üstünde bir sürü çıkartma bulunan telefonu kulağındaydı. Siyah saçlıyla konuştuğunu anladığından merakla Hoseok'a dönmüştü, Yoongi'nin cevabını bekliyordu.
"Hayır, hayır oradan değil."
Büyük rampaya doğru dönmüştü Hoseok.
"Pisti görüyor musun? Evet. Oradan düz ilerle. Kalabalığı geçince bizi görürsün."
"Geliyor değil mi Hoseok?"
Telefonu kapatıp pantolonun cebine sıkıştırır sıkıştırmaz heyecanla Hoseok'un üstüne atıldı kumral saçlı. Parıldayan gözleri onunkilerin içine bakıyordu. İşaret parmağıyla gözlüğünü arkaya ittiren turuncu saçlı gülümsüyordu.
"Yolu karıştırmış sadece. Herkes telaşlı. Turnuvadan dolayı epey karışık etraf."
Jungkook'u alnından hafifçe ittirerek kendinden uzaklaştırdı.
"Ona nereye gelmesi gerektiğini söylediğini varsayıyorum?"
Aralarında kısa bir sessizlik oluştu. Hepsi bunun ne ifade ettiğini çok iyi biliyordu.
"Söylemem mi gerekiyordu?"
Hoseok şaşırmamıştı ama yine de elini alnına götürdü. Jungkook'un her saçmalamasında bu tepkiyi veriyordu artık.
"Evet Jungkook, başka türlü burayı bilmeyen biri nasıl yolunu bulabilir sanıyorsun?"
Hardal ceketli omuz silkmekle yetindi sadece. Çok geçmeden Yoongi yanlarına ulaşmıştı. Onlar muhabbet ederken Taehyung iki de bir Jungkook'u çekiştirmeden duramamıştı tabii ki, her zaman olduğu gibi. Onun böyle yapmasında dün eve döner dönmez gecenin bir vaktinde grup araması başlatması ve hevesle Yoongi'yle sevgili olduğu haberini vermesinin büyük bir payı olmalıydı. Neyse ki kumral saçlı buna aldırmıyordu, hatta sevgili olduklarını ona söylediğinden en ufak bir pişmanlık bile duymuyordu.
Mutluydu, dalgalı saçlıyı da sonunda görmüştü ve oldukça mutluydu. Normalde içinde yarışmadan önce olumsuz duygular belirirdi ancak Yoongi ile yaşananlardan sonra bugün toz pembe bir dünyaya uyanmıştı. Yarışma düşüncesi aklına bir saniyeliğine bile uğramamıştı. Ruh hâli dünkü hislerinin tam zıddı yönündeydi. Kazanacağını biliyordu. Bu yüzden de ne Taehyung ne de turnuva bozabilirdi moralini bugün.
Sohbet daha uzayacak gibi görünse de gitmeleri lazımdı. Turnuva başladı başlayacaktı, dördü birlikte oraya adımladılar.
Kalabalığın içinden bir yer bulabilmişlerdi. Biraz sonra kaykayı elinde, pahalı parfümü kendisinden daha önce gelen siyah dağınık saçlı önlerinde belirdi. Kıyafetleri önceki karşılaşmalarındaki kadar göze çarpıyordu. Jungkook'un dudakları yukarı kıvrılmaya başlamışken diğerleri ona nazaran kafaları karışktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Asteria જ yoonkook
Fanfic"İlk parçanın adı Asteria." Siyah saçlının parmakları tellerde geziniyordu. Şarkı başlamıştı: Asteria.