⋄8⋄

40 6 2
                                    

⋄Geçmiş⋄

Hardal ceketinin kapüşonu başındaydı. Hızlı adımlarla açılır kapanır kapıya yöneldi. İçeriden dışarı akın eden insanlar sudan çıkmış balığa dönüyorlardı. Bazıları çantalarını panik içinde karıştırıyor, bazıları ellerindeki bir şeyi başlarına siper ediyor ancak kendisi gibi kapüşonlular şanslıydılar, direkt kafalarına geçirip devam ediyorlardı.

Bastığı su birikintilerinin sesi ya da etrafa su sıçratması umurunda değildi. Jungkook sonunda kapıya ulaşmıştı. Nefes nefeseydi ama bunu da umursamıyordu. Kapının yanında soluklanırken ilk yaptığı, elini siper ettiği mor orkideleri kontrol etmek oldu.

Orkideler iyiydi, hiçbirine zarar gelmemişti. Rahatladığından dışarıya küçük bir nefes verdi.

Her ne kadar küçük bir rahatlık yaşamış olsa da içi hiç rahat değildi. Yoongi hastaneye kaldırılalı yaklaşık bir hafta kadar olmuştu. Annesi ve Jungkook'un konuşması ardından onunla tüm iletişimi kesip Yoongi'yi yalnız bırakma kararı almıştı.

İşler planladığı gibi gitmedi. Siyah saçlı onu hastaneye çağıran bir mesaj atmıştı kendisine, şimdi de buradaydı.

Biraz sıra beklemek dışında pek bir sıkıntı yaşamamıştı. Geçen seferkine kıyasla çok kolay bir şekilde Yoongi'nin kaldığı odanın kapısına gelmişti.

Kapıdaki rakamlara göz ucuyla bakıyordu. İlk burada durduğunda iliklerine kadar panik kaplamıştı bedenini, şimdi ise endişe. Yoongi'nin ona ne diyeceği hakkında en ufak bir fikri bile olmasa da aralarında tatsız bir konuşma geçeceğinden emindi. Onu arayıp sormamıştı. Saçları dalgalı olanın başına gelenler tamamıyla kendi suçu olmasına rağmen yanında olmamıştı onun. Çekip gitmişti öylece.

Sebepleri vardı tabii kendince, o gün Yoongi'nin annesinin gözlerini açtığına inanıyordu. Görüşmeseler daha iyi olacağı yönünde karar kılmıştı. Yine de Yoongi kendisini çağırınca gelemeden duramadı. Arkadaşlıkları bitecekti ve bir daha birbirlerinin yüzünü görmeyeceklerdi. En azından düzgün bir ayrılığı hak ediyorlardı, bu yüzden buradaydı.

Yavaşça kapı kolunun çevirdi. Onun yüzüne bakma cesaretini kendinde bulamadı, yere bakarak ilk adımını atmıştı odaya. Sessizce yataktaki Yoongi'ye yaklaştı, baş ucundaki beyaz masaya orkideleri koydu. Artık bir anlamları kalmış mıydı ya da faydaları dokunur muydu bilmese de sonuç olarak Yoongi için bir özür mahiyetinde almıştı onları.

"Duydum Jungkook."

Yutkundu. Suçluluk duyuyordu. Kısa bir süreliğine onunla göz teması kurdu. Siyah saçlının kaşları çatık, kolları da göğsünde bağlıydı. Bakışlarını kaçırarak pencereden dışarıyı izlemeye koyuldu.

"Neyi?"

Kısık ve buruktu sesi. Olacak her şeyi çoktan kabullenmişti. Dışarıdaki insanları ve telaşlarını gözlemliyordu, yataktakinin kastettiğinin ne olduğu çok da umurunda değildi aslında. Sadece arkadaşlığını bitireceği cümleye gelmesini bekliyordu Jungkook.

"Annemle konuşmanızı."

Bakışları tekrar buluştu. Kumral saçlı şaşkındı, onun bunu öğreneceğini nedense düşünmemişti.

"O haklıydı Yoongi!"

Gözlerini artık kaçırmıyordu ondan. Yatağa daha da yaklaştı, bu sözlerin doğruluğuna inandırmalıydı karşısındakini çünkü onun aksini kabul ettiğinden emindi.

"Sana inanamıyorum!"

Sesini yükselten siyah saçlı daha da çatmıştı kaşlarını. Odadaki sakinlik ile birlikte kollarını bağladığı kararlı duruşu da bozulmuştu.

Asteria જ yoonkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin