tartaglia elindeki kalemi acemi tavrıyla çevirirken sürekli bacağını sallıyordu. zhongli'yi izlemekten alışkanlık olmuştu bu olay. onun gibi beceremese de rahatlattığını hissediyordu, ondan kendine eklediği bir parça gibiydi çünkü.
gerçi dün oğlanı aniden itip gittiğinden beri ne telefonunda bir hareketlenme vardı ne evinde. zhongli acaba çok mu sinirlenmişti? dudağını kemirerek sırasını karaladı. ya derse gelecek miydi yoksa tartaglia yine günlerce yüzünü göremeyecek miydi?
"bir sorun mu var?" sınıfa girdiği gibi tepesinde biten kız kibarca sorup yanına oturdu ve elini omzuna yerleştirdi. tartaglia tam dönüp onunla konuşacaktı ki kafasını kaldırdığı an dersliğe giren zhongli'yle göz göze geldi. anlık paniği yüzünden sıraya çarpan dizi büyük bir ses çıkarmıştı. "avv," diye inledi acıyla. yüzünü buruşturmuş hâlde gözlerini zhongli'den çekmişti.
oğlan sakin tavrıyla yanına adımlayıp "çok mu acıyor?" diye sordu ona yukarıdan bakarken. tartaglia tavırlarının gerçekten soğuk mu olduğunu yoksa paranoya mı yaptığını anlayamıyordu. "hayır," dedi kafasını kaldırmadan, "iyiyim."
"hmm," zhongli dün hiçbir şey olmamışçasına mırıldanarak sırasına eğilmiş, karaladığı tüm şeylere bakarken defteri yeniden okunuyormuş gibi savunmasız hissetti. elleriyle yazdıklarını kapatmaya çalıştı ve "iyiyim gidebilirsin," dedi panikle.
zhongli artık onu dinlemiyordu. tartaglia'ya kalsa her şey çoktan bitmişti sonuçta. insanı eziyormuşçasına bakan gözleriyle oğlana tehlikeli sayılabilecek bir bakış attı ve ensesindeki saçları okşadı. ardından omzundan yavaşça geriye doğru bastırdı ve sırtının sandalyesine yapışmasını sağladı. topluma açık bir yerde yazıyorsa okumak hakkıydı.
tartaglia'nın sırada kayan elleri yavaşça bacaklarına düştü. bu sırada kız rahatsız olmuş şekilde kıpırdanıyor ve defalarca burada bulunmasına rağmen daha önce merak etmediği sıranın üstünü inceliyordu.
"bunlar şarkı sözleri," dedi tartaglia. "cümlelerin sahibi ben değilim." bir nevi kendini teselli ediyordu böyle söyleyerek.
zhongli varlığından rahatsız olmaya başladığı, kafasını tartaglia'ya yanaştırarak sıraya eğmiş kıza baktı. "biraz izin verir misin?" dedi tükürürcesine. nefretini gereğinden fazla belli etmişti.
"ne için?" kız kaşlarını alayla kaldırmış, kovulmayı hazmedemiyor oluşunun agresifliğiyle kalkmayı reddetmişti. tartaglia ortamı yumuşatması gerektiğinin farkındaydı ve zhongli'nin asla geri adım atmayacağını biliyordu. "aramızdaki bir mesele," dedi hızla. "çok üzgünüm. şimdilik izin verir misin? arada bilardo oynamaya ineriz."
zhongli doğrularak kollarını göğsünde bağlamış, garip bir gülüşle ve küçümser tavrıyla ikisini izliyordu. tartaglia'yı eskiden neden sevmediğini hatırlamıştı. herkese yaranmak zorunda değildi, bazen bu yüzden kendini ezdirdiğini bile düşünüyordu zhongli. tıpkı şu anki gibi.. kız hışımla kalkıp gittiğinde tartaglia'nın daha sonra arkasından gönlünü almaya çalışacağını biliyordu.
ne kadar sahte, ne kadar ezikti onun gözünde.
"masa tenisi oynamayı teklif edecektim ama anlaşılan planını yaptın bile."
tartaglia onun tiksinmiş yüz ifadesini uzun zaman sonra yeniden gördüğünde tedirgin hissetti ve kuruyan boğazını ıslatmak için yutkundu. diyecek bir şeyi yoktu, zhongli de zaten bir şey demesini beklemiyordu. kafasını yeniden sıraya eğmişti.
"defterini bulduğum gün.." zhongli yüzüne düşen karanlıkla ve cansız sessiyle konuşurken duraksadı. hipnotize olmuş gibiydi, kafasında o günü yeniden yaşıyordu. "sen gittikten sonra sırana oturup üstünde yazanları okumuştum. zaten defterin de o sırada elime geldi."
tartaglia öncesinde de onu merak ettiğini duyunca şaşkınlıkla dudaklarını aralamıştı. ama nasıl? hiç belli etmiyordu ki!
" 'bugün senin için öldüğüm gün olabilir,' yazmıştın. yani en çok o dikkatimi çekmişti ve başta ne olduğunu anlamadım. sonra şarkı olduklarını öğrendim. dinledim de." kafasını sonunda kaldırdı, oğlanın şaşkın gözlerine bakarken ifadesizliği buz gibi hissettiriyordu ona. "normalde pek dinlemem. senin neler hissettiğini, neler düşündüğünü anlamak istemiştim sadece. hah, sanırım ne yaparsam yapayım anlayamayacağım."
bu sefer de kafasını eğen tartaglia olmuştu. oğlanın elini iki eliyle nazikçe tuttu ve yavaş yavaş sıranın üstünde ilerletti. gözlerini sabitlediği cümleye ulaştığında zhongli çekişi yüzünden hafifçe sıraya eğilmek zorunda kalmıştı. elini tam üstüne bıraktı ve çekingen tavrıyla "bunu da dinle," dedi.
oğlan kaşlarını çatmış, dikkatle cümleyi aklına kazıyordu: i wonder how i got by this week, i only touched you once.
"dinlerim." dönüp gideceği sırada tartaglia yeniden eline yapışmıştı. "vee masa tenisi oynayabiliriz," dedi gözlerini kaçırarak. "bilardo çok kısa sürer."
"olur." zhongli elini yavaşça çekti ve ona meraklı gözlerle bakan ganyu'ya doğru yürüyüp sırasına oturdu. atkısını bile çıkarmamıştı daha. "arada bilardo oynamaya iniyoruz."
"yani -3'e mi?" ganyu gerginliğini parmaklarıyla oynayarak atmaya çalıştı ve "oraya inmediğimi biliyorsun," dedi fısıltıyla. "keqing hep orada takılıyor."
"güzel, başka bir kızla bilardo oynadığını görünce bakalım ne tepki verecek." ganyu oğlanın aklında neler döndüğünü anlayamıyordu ama yüzündeki ifade onu ürkütmeye yetmişti. yine de bir şey demedi ve önüne döndü. zhongli'nin hiçbir hareketinden zarar görmemişti sonuçta.
burada bambaşka bir dünya yaratmış gibiyiz
yorumlarda birbirleriyle şakalaşan, flörtleşen, görüş alış verişinde bulunan (bence de haklısın ya da bence öyle değil gibi), oyundan ekleşen.. bir sürü kişi görüyorum ve kitabı bitiresim gelmiyor
bu sırada çok güldüğüm espirileriniz, bazen tüylerimi ürperten cümleleriniz oldu. tanıdığım yeni insanlar ve kurduğum arkadaşlıklar oldu..
burada çok güzel bir atmosfer oluşturdunuz gerçekten, benim için de artık yeri bambaşka
ee kısa saçlı zhongli'yi nası buldunuz woxelio askm attı <33
ŞİMDİ OKUDUĞUN
stammer | zhongchi
Fanficdışarıdan mükemmel göründüğü için zhongli'nin sinirini bozan tartaglia, sırasının altında unuttuğu defteriyle tüm kusurlarını ortaya sermiş olur.