dört

1.8K 218 137
                                    

yattığı yerden kollarını havaya kaldırmış, tüm dikkatiyle okuduğu defteri şu an belki de son kez elinde tutuyordu. kafasındaki tüm düşünceleri susturmuş, bu koşullarda ne kadar ilerleyebilirse o kadar ilerlemeye çalışıyordu.

"belki de gerçekten sevilmeyeceğimi bildiğimden böyle pervasız davranıyorumdur. ona ne zaman yaklaşsam benden tiksiniyormuş gibi. ısrarla yanında kalıp kendimi alıştırmaya çalışıyorum. hani böcek sevmeyen bir insan odasındaki böceğe ne kadar alışabilirse, o da bana o kadar alışıyor gibi sanki? en azından bazen ezmeye çalışmıyor artık. uğraşmaktan yorulduğundan mı yoksa tamamen umursamadığından mı diye düşünmek istemiyorum ve bu şekilde bana alışmaya başladığını varsayıyorum işte.."

zhongli kaşlarını öylesine çatmıştı ki sayfayı çevirirken yüzünün ağrımaya başladığını hissetti. demek tartaglia birini seviyordu. bu düşünce garip bir şekilde hiç hoşuna gitmemişti. açıkça oğlanı kafasında koyduğu kalıpta birini böyle sevmesi imkânsızdı, belki de sadece yanılmış olmak hoşuna gitmemişti.

merak içinde devam edeceği sırada çalan telefonu onu böldüğünde istemeye istemeye uzanıp ekrandaki isme baktı. ganyu, neden arıyordu ki şimdi? iç çekerek doğruldu, telefonu açtı ve "efendim ganyu?" dedi bıkkın bir tonda.

kız panikle "okula geç kalıyorsun diye aradım," diyerek kendini açıklama koyulmuştu. "her sabah birlikte yürüyorduk ve göremeyince uyuyakaldığını sandım."

"ben uyuyakalmam biliyorsun.. gelmesem mi diye düşünüyordum sadece. bugün beni beklemeden yürü sen."

ganyu şaşkınlıkla kendini kaptırıp "ne??" diye tiz bir çığlık savurdu. "ama neden? hasta mısın? sen hasta olmazsın ya da dersleri asmazsın!"

"öyle işte ganyu," derken iç çekti zhongli. kızı gücendirmek istemiyordu ama açıkça uğraşası da yoktu.

"üzgünüm ama gelmek zorundasın, grup projesi için isimler belirlenecek ve görevli detayları açıklayacak yani gerçekten önemli bir gün.. üzgünüm."

zhongli "siktir," diye mırıldandıktan bir an sonra karşısındakinin ganyu olduğunu hatırlayıp "tamamen aklımdan çıkmış," diyerek toparlamaya çalıştı. "tamam öyleyse, mecburen geliyorum n'apalım. aaahh! hatırlattığın için sağ ol, okulda görüşürüz."

"pekii, görüşürüz."

telefonu kapattıktan sonra tek elinde tutmaya devam ettiği defterle alnına vurdu. daha sadece birkaç sayfaya bakabilmişti! en azından tartaglia'nın kimi sevdiğini öğrenmek istemişti.. herhangi bir sebebi olduğundan değildi, sadece meraktandı. izlediği bir filmin sonunu merak etmek kadar, okuduğu bir şeyi merak etmesi de doğaldı.

defteri oflayarak çantasına tıktı ve telefonunu da alıp çıktı. içten içe tartaglia'nın orada olmamasını diliyordu, her ne kadar geleceğinden emin olsa da..

dersliğe vardığında yanılmadığını daha ilk andan oğlanla göz göze gelerek acı bir şekilde öğrenmişti. bomboş bakan gözleri ve ifadesiz yüzüyle kafasını çevirdi. sessizce geçip gidecekti ki oğlan kolundan nazikçe tutarak onu durdurdu.

"günaydın taş çocuk."

zhongli onun her zamanki hâllerine ve gülen suratına karşın boş boş bakmaya devam ederek, şüpheli bir ses tonuyla "günaydın?" diye karşılık verdi.

"ders başlamadan kahve içelim mi? gözlerin sersemlemiş bakıyor, uykunu alamamış gibisin."

neden yaptığını bilmeden, tamamen bir refleksle gözlerini kaçırdı zhongli ve "hayır," diyerek reddetti.

"hmm.. meyve suyu?"

"hayır."

"sıcak çikolata?"

"hayır."

"çay?"

"aaaahh, hayır!"

"bira?"

"tartaglia, sabah sabah sabrımı sınama."

"su?"

zhongli öfkeyle atılıp tek eliyle sırada savunmasız oturan çocuğun yanaklarını sıktı ve gözlerinin içine bakarken eğilerek "ha-yır," diye tekrarladı. "hayır."

oğlan yanakları dişlerine saplanırken acıyla yüzünü buruşturmuştu. buna rağmen kurtulmayı denemeyerek sırasının altından sakince bir su şişesi çıkardı ve zhongli'ye uzattı. zhongli'nin tutuşu ve yukarıda oluşu yüzünden tamamen savunmasız duran boynundan yutkunduğu belli oluyordu. sadece "sana almıştım," diyebildi güçlükle.

buna karşılık ona yukarıdan bakmaya devam eden oğlan yüzünü iterek bıraktı ve bir hışımla şişeyi elinden kaptı. hiçbir şey demeden dönüp gideceği sırada dayanamadı ve "teşekkürler," diye mırıldandı sırasına oturmadan önce.

"ne zaman istersen."

oğlan bir anlığına mutlu olarak, tamamen içten söylemişti bunu, ama zhongli duymazdan gelerek defterini çıkartmak için çantasına uzandı. varlığını bir an için unuttuğu defteri gördüğü an ürpermiş ve onun da görüp görmediğini kontrol etmek için tartaglia'ya dönmüştü.

neyse ki oğlan çoktan önüne dönmüş, çevresindeki kalabalığa bir şeyler anlatmaya başlamıştı. iç çekerek çantasını kapattı ve sırasının altına, köşedeki yere bıraktı. normalde böyle yapmazdı ama şu an hissettiği suçluluk yüzünden tamamen gözden uzak olmasını istemişti.

stammer | zhongchiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin