''Artık özgürsün''
******************
''Ne demek artık özgürsün!'' dedikleriyle kan beynime sıçramıştı.
'' Ne demek artık özgürsün!''
'' Ne demek?'' diye arda arda tekrarlarken bana duygusuz ve anlamsız bakışlar atıyordu. Birkaç dakikamız sessiz, benim acınası onun duygusuz bakışlarının kavgasıyla sona ermiş konuşmaya karar vermiş olduğunu belli edercesine bir kez yutkunup, dudaklarını yaladı ve depoda sesi yankılanmaya başladı;
'' Normalde sana bunları açıklamak zorunda bile değilim.'' dedi. Birkaç saniye susup kaşlarını çatarak ''Ben büyük Hakan Sönmez'' bakışları atarak umursamazca dudaklarının kenarı kıvrıldı;
''Ama annen için bile olsa benim için, annene yaptığım yardımların katı katını kazandırdın bana. Ayrıca bugün iyi günüme denk geldin. Kısaca açıklayacağım.'' Ah bu adam fazla katlanılmazdı, ama aldığı karar bir açıklama gerektiriyordu.
Sol ayağımı hızlıca kaldırıp yere kendi çapımda bir tekme attıktan sonra ne kadar sıkıldığımı anlatan bir inleme gönderdim ve devam ettim.
'' Bir zahmet lütfen.'' Yapmacıklığın dibini sıyıran bir gülümseme gönderdikten sonra Hakan'ı dinlemeye koyuldum.
'' Sınırlarını zorluyorsun küçük hanım. Ama seni severim sadece bir yıl eğitim almana rağmen tüm adamlarımdan daha çevik ve yeteneklisin. Bunu biliyorum ama sana en sevmediğin şeyi yaptım sana acıdım. Bana borcundan fazlasını ödedin, şimdi fazlasını geriye ödemeliyim.''
Haklıydı. Canını aldığım mafya babaları, ünlü iş adamları, insan tüccarları ona milyar dolarlar kazandırmıştı. Bir süre sustu ve kuruyan dudaklarını yalayarak devam etti.
''Bu yüzden diğerleri gibi, normal bir liseli olan için elimden geleni yapacağım sana minnet duyuyorum.'' diyerek ellerini düz bir şekilde birleştirerek çarpık bir gülüş gönderdi.
''Sadede gel'' diyerek çıkıştım.O da sıkılmış olduğumu anlamış olmalı ki birden çarpık gülüşü yüzünden sildi ve duruşunu dikleştirdi.
''Yeterince açık konuştuğumu düşünüyorum. Artık bu işlerden uzak duracaksın. Ve bana fazladan kazandırdıkların için senin tüm ihtiyaçlarını karşılayacağım, yeni bir hayat, güzel bir oku, yeni arkadaşlar, belki üniversiteden so-''
''Ahhh! Yeter artık! Senden bunları isteyen kim! Daha hayatıma 15 yaşındayken girip mahvettin, sana o iğrenç paraları kazandım ve şimdi gerçekten o paralarla mahvettiğin hayatımı geri kazandırabileceğini mi sanıyorsun hadi ama gerç-''
Bu sefer söz kesme sırası ondaydı.
''Evet sanıyorum! Ve olacak sana zaten hesap vermem gerekmiyor! Bu ne cürret!''
'' Ne yani böylece hayatımı tekrar mı mahvedeceksin? Peki onlar? Onlar gelirse ne yapacağım? Zaten sana fazlasıyla kazandırdıklarımı beni onlara karşı koruyarak ödeyeceksin sanıyordum.''
'' Bana bak ALRA KESKİN!'' Sanırım tırsmaya başlamıştım.Çünkü bana adımla hitap ettiğinde genelde sonu kötü biterdi. Ama belli etmemeliydim onunda dediği gibi ben ALRA KESKİN'im. Bu sefer gözlerinin içine bakmaya başladığımda lafına kaldığı hiddetle devam etti.
''Lafımı kesme ve iyi dinle. Sen eski hayatına devam edeceksin. Yeni hayat, yeni okul ve yeni saçma sapan bir sürü şey. Ve zamanı geldiğinde senden son bir isteğim olacak ve ondan sonra seni rahat bırakacağım. Ve şunu o koca, çok çalışan, zeki aklına sok seni aptal. Ben verdiğim sözleri tutarım benim adım Hakan Sönmez. Sana, seni onlardan koruyacağıma söz verdim. Ve ömrümün sonuna kadar tutacağım. Şimdi defol.''
Aralıksız konuşmuştu ve nefes almamış olacaktı ki derin bir nefes aldı. Ve yüzümden keskin bakışlarını bir anda çekip hızlıca arkasını dönerek yürümeye başladı, bense orada duyduklarımla kalakalmıştım.
''Büyük Hakan'' gittikten sonra bir süre gözlerimi yerden almadan, İlkokul çocukları gibi boynumu büktüm.Sonradan yapabileceğim bir şey olmadığını anladım.Arkamda duran tek insan, elini her türlü insanın kanına bulamış, kadın pazarlamış, uyuşturucu işine girmiş pisliğin tekiydi.Artık o da nedenini bilmediğim bir sebepten dolayı benim başından atmış, beni yalnız bırakmıştı.
Sonra orada öylece durmanın beni ne kadar aciz gösterdiğini fark ederek, hafifçe gözlerimi devirdim.Omuzlarımı kaldırarak deponun çıkışına doğru hızlı adımlarla yürümeye başladım. Ustaca bir hareketle bebeğime atlarken bir yandan da derin nefesler alıyordum. Birden gaza kökleyerek sürmeye başladım.Nereye gittiğimi bilmiyordum. Bir süre öyle dalgın dalgın sürerken, nerede olduğuma baktım. Birkaç cadde ileriye sürdüm. Sahile gelmiştim.
Yine.
Küçükken bana babamı sorduklarında, düştüğümde, ve evet inek öğrenciydim düşük not aldığımda, kendimi aciz hissettiğimde, annemin hasta olduğunu öğrendiğimde,gelen teklifte, annemin ellerimden kayıp gitmesinde hepsinin sonunda kendimi burada bulmuştum.
Benim sonsuz gökyüzüm vardı. Oradan bana bakan Alra acımasızdı. Benden bile, gözünü kırpmadan insanlara kıyan Alra'dan bile acımasızdı. Çünkü ben devam etmeye çalışırken o bana acıyarak, bana yapılanları benim gibi ağlayarak değil biriktirip öfkeye, büyük bir hınca çevirerek büyütmüştü içimdeki kız çocuğunu.
Her seferinde kendimi sahilde bulamamın sebebi buydu. Ben daha fazla kendi gökyüzümde kaybolmak istemiyordum.Bana yine yeniden beni yaşatacak insanın okyanuslarında boğulmaktı en büyük amacım. Bu önümdeki denizden kendime bakmak değil. Bu denizleri aşarak okyanusa ulaşarak boğulmak istiyordum. Nefesimi bir süre tuttuktan sonra bir daha nefes almaya, acı çekmeye ihtiyaç duymamak.
Böyle düşünerek aslında kurtulmak istediğimi düşündüğümü değil daha çok kaybolduğumu fark ettim. Ve esen soğuk havanın etkisiyle titreyerek yavaşça ne zaman oturduğumu fark etmediğim kayalığın üstünden kalkarak bebeğime doğru yürümeye başladım. Onunla biraz hızı hissetmek her zaman iyi geliyordu.
Bir süre yavaşça ara sokaklardan gittikten sonra ana caddeye sert bir dönüş yaptım.Yol önümde bomboş dururken moralim bozuk olmasa da duramazdım.Gaza aniden basmamın sonunca bebeğimi öttürürken bunu yapmayı ne kadar özlediğimi fark ettim. Öylece gidiyor bir yandan da deli gibi gülüyordum. Bir süre sonra yola bakmayı kesip yavaşladım. Etrafa bakındım şehir merkezindeki ana caddeden şehir dışındaki yarım saatlik yolu 15 dakikada aşarak ormanlığa gelmiştim.
Sağa çekip bir süre yeşile bakıp huzur bulmayı denedim. Yani öyle değil miydi? Yeşil bir şeye bakıyorduk. 10'a kadar sayıyorduk ve ta ta sonsuza dek mutlu. Saçmaladığımın farkına varınca kendi kendime göz devirirken yukarıdaki Alra bana bakıp çarpıkça gülümseyerek ''Aptalsın'' diyordu.
Beni bu saçma düşüncelerimden ayıran ise ormandan gelen bir silah sesi oldu. İçimden bir ses gidip bakmamı söylüyorken yukarıdan '' Ah sen insanlara ne yapıyorsun çok mu farklı? Yardım etsen ne olacak? '' diye gelen sesle ona hak verdim. Bunu, insanları öldürmeyi bende yapıyordum. Ayrıca herkes benim gibi olacak değil ya diye düşündüm sonuçta insanlar benim aksime sadece kuş avlıyor da olabilirdi.
Yavaşça kenara çektiğim motorumu tekrar çalıştırarak birkaç metre öteden keskin bir u dönüşü yaptım ve yine tam gaz ilerledim yaklaşık 17 dakika 32 saniye sonra içi gibi dışı da siyahlarla kaplı evime girdim. Yavaşça uzun koridordan ilerledim ve salona geçerek televizyonun kumandasına uzandım. Cnbc-e 'yi bularak adını bilmediğim bir filmi izlemeye başlamıştım.
Yine baş başa kalmıştık.
Yukarıdaki acımasız Alra.
Ve ben.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİA.
Ficțiune adolescențiHerkes siyah ve beyazdan bahseder. Siyah ve beyazın uyumundan. Ve birbirlerine karşı bir o kadar zıt oluşundan. Siyah ve beyaz birbirlerine bir o kadar yakın ve bir o kadar uzak. Aralarındaki o ince çizgi. Ölüm ve hayat gibi. Bir o kadar yakın, v...