''Etraf zifiri karanlıktı,birkaç saniye durduğum yerde gözleri kırpıştırarak etrafa bakınmaya çalıştım, ama etrafta hiçbir şey gözükmüyordu.Birkaç saniye daha öylece oturduğum yerde kalınca, hafifçe yaylandım.Büyük bir ihtimalle odamdaydım. Yatağımda olduğumu fark etmemle, boğazımın kuruduğunu sertçe yutkunmaya çalışmamla fark etmem bir oldu.
Etrafı görmediğimden yavaşça yatağımdan kalktım.Yavaş ve paytak adımlarla ilerlerken totomun yerle birleşmesi bir oldu,takıldığım eşyaya içimden küfürler yağdırmaya devam ederken, ayağa kalkmak yerine dizlerimin üstünde ellerimden destek alarak emeklemeye başladım. Normalde iki adımla kendimi önünde bulduğum kapı zifiri karanlığın yanı sıra sırf gıcıklık olsun diye kendini saklamış gibiydi, bir türlü kapıyı bulamıyordum.Birkaç tur döndükten ve kafamı duvara birkaç kez vurduktan sonra kapıya da, duvara da, elektriğe de, ışığa da, bana da, bu lanet hayatıma da derken gelmiş geçmiş birkaç kişiye saydırdıktan sonra ellerimle yoklaya yoklaya bulduğum kapının kulpuna tutunarak ayağa kalktım ve kapıyı yavaşça açtım.
Kapının açılmasıyla, korku filmi sahnelerinin aratmadığı gıcırdamayı duymam bir oldu.Kapının gıcırdamasına da bir süre saydırdıktan sonra, sola yönelip bir iki adım atmamla merdivenlerin tahta korkuluklarına bacağımı geçirmem bir oldu. Seslice bir küfür daha savurduktan sonra biraz daha dikkat etmezsem bu karanlıkta öleceğim diye düşünürken korkuluklara tutuna tutuna merdivenin son basamağını da inerek mutfağa yöneldim. Yavaşça ilerleyerek mutfak kapısının hemen yanında duran buzdolabına yaslana yaslana mermer tezgaha ulaştım. Hemen tezgahın üstüne duvara montelenmiş sarı dolapların birinden ince belli bir su bardağı çıkararak çeşmeyi açtım. Suyun nerede aktığını kestirdikten sonra bardağımı tutarak doldurdum hafifçe taştıktan sonra çeşmeyi kapadım.
Ardından sanki yıllardır su içmiyormuşum gibi, suyu içtim.Sanırım boğazımın kuru olmasından su bile su gibi değildi. Ilık hafif yoğun bir kıvam ile boğazımdan inen şeyi hissettim. Her neyse deyip kafamdaki deli soruları uzaklaştırarak tekrar çeşmeye uzandığımda ise kanımı dondurup beni durduran şey omzunda hissettiğim uzun parmaklara sahip sıcacık bir eldi.Bardağı elimden hızlıca kaydırıp bırakırken hızlıca arkamı döndüğümde omzumdaki el yok olurken, odanın içini dolduran okyanus kokusu genzimi yakmaya başladığında bir süre sonra alışmış ve bu kokuyla birlikte hafifçe mayışmış olmanın verdiği rahatlıkla gözlerimi kapatıp dinlendirerek tekrar ard arda kırparak açtım. Gözlerimi açtığımda zifiri karanlık yok olmuş onun yerine mavimsi loş bir ışık almıştı.
Tam rahatladım derken duyduğum kadife sesle yerimde herhalde sadece benim fark edebileceğim bir zıplamayla tekrar irkildim.
''Bia, hadi gel.''
''Bia, Bia!''
Bia da kimdi ve benim evimde ne arıyorlardı. Ben bu düşüncelerle öfkemi kontrol altında tutmak için çabalarken. Ses ve tahminimce seslenen kişiye ait ayak sesleri yakınlaşmaya başladı. Bir süre sonra gördüğüm tek şey yapılı bir vücudun silüeti ve gözlerimi alamadığım, yıllardır boğulmayı istediğim okyanusların sanki küçük göz yuvalarına sığmış haliydi. Ben karşımdaki yabancının gözlerine bakarken, oda birkaç saniye saniye gözlerini etrafta sanki birini arıyormuşcasına bakınırken sonunda bulmuş gibi dudaklarının kenarlarının kıvrıldığını fark etmiştim.
Ve sonra gözleri beni süzdükten sonra hala ona bakmakta olan gözlerimi gözleriyle kenetledi. Birkaç saniye sonra o az önceki masmavi gözler yavaşça karardı ve içimi ürperten içinde kan kırmızı lekeler olan laciverte döndü.
Korkmuştum.
Ne kadar öylece durduk bilmiyorum ama ne ona öylece bakmaya devam edebilecek gücüm olduğunu ne de gözlerimi kaçırabilecek gücüm olduğunu hissedemiyordum ki.
![](https://img.wattpad.com/cover/37170223-288-k477254.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİA.
Teen FictionHerkes siyah ve beyazdan bahseder. Siyah ve beyazın uyumundan. Ve birbirlerine karşı bir o kadar zıt oluşundan. Siyah ve beyaz birbirlerine bir o kadar yakın ve bir o kadar uzak. Aralarındaki o ince çizgi. Ölüm ve hayat gibi. Bir o kadar yakın, v...