Sabah çok erken uyandım. Gece hiç uyuyamamıştım çünkü tüm haftanın yorgunluğu ve stresi üzerimdeydi. Hava çok sıcaktı, yataktan kalktığımda bunalmıştım. Miskin miskin pijamalarımla dışarı çıktım. Yaşadığım yer olan Doğu Luridia'da havalar çok sıcak olmasına rağmen sular çok serin olurdu. Bundan dolayı evimizin yakınında olan nehre gidecektim. Ormanlığın içinde yaşıyorduk. Halkın çoğu ormanlık kesimde yaşayanları çok takmazdı, sınıf farklılığı vardı çünkü. Herkes kendi menfaatine göre takılıyordu bu ülkede. Ona rağmen ormanlığın içinde yaşamayı çok seviyordum. Nehre giderken bile güneş ışıklarının tenimde yarattığı o sıcaklık hissi, saçlarımda hissettiğim parlaklık ve kuşların daimi cıvıltısı stresimi biraz olsun azaltmıştı. Nehir çok yakındı ve varmıştım, öncelikle suyun sıcaklığını anlamak için elimi soktum nehre. Evet, her zamanki gibi buz gibiydi, bu yaz sıcağında pekala ferahlatabilirdi. Suyla yüzümü yıkadım ve kendime geldikten sonra tekrardan eve gitmeye koyuldum. Bu kadar erken ayıldığıma sevinmiştim, bu- günkü sınavı uykulu geçiremezdim. Eve girdim ve anne- mi yatağımı toplarken gördüm.
"Neden bu kadar erken kalktın anne?" diye sordum.
"Ah Rena, bugün için tek heyecanlı olan sen misin sence? Tüm gece gözüme uyku girmedi. Ben de belki heyecanımı atarım diye erken kalkmıştım."
"Böyle diyerek beni daha çok gerdiğinin farkında mısın?"
"Bebeğim, gergin olman çok normal. Tüm hayatını etkileyen bir sınava giriyorsun ve sınav bu ülkenin iğrenç sisteminden bir nebze olsun sıyrılabilmen için çok büyük bir şans."
"Şu an çok gerginim, lütfen konuşmayalım."
"Sen bilirsin kuzum, hadi gel sana bir şeyler hazırlayayım."
Yemek yiyebileceğimi sanmıyordum. Midem stresten bulanıyordu ve yersem kusarım diye çekiniyordum.
"Yok anne ben yemeyeceğim, zaten canım da bir şey istemiyor. Ben en iyisi Pealiee'nin yanına gideyim."
"Sen bilirsin, eğer bir şey istersen gel hemen hazırlarım."
Annemle konuştuktan sonra odama gittim ve altıma siyah bir kot şort, üstüme de beyaz bir body giydim. Kapının kenarında olan sırt çantamı açtım ve içine kendimi eksik hissettiğim konuların notlarını koydum. Pealiee ile pekala tekrar edebilirdik bunları. Sonrasında evden çıktım. Pealiee'nin evi bizim evimize çok yakındı, nehrin hemen kenarındaydı. Giderken çok stresliydim, bu stresimi Pealiee'ye de bulaştırmamam lazımdı. Gerçi o çoğu zaman strese sıkıntıya girmezdi, bundan dolayı da her seviye atlama sınavından dertsiz tasasız geçerdi. Şu an durum farklı olduğu için heyecanlı mıdır değildir bilmiyordum. Evlerinin önüne gelince kapıyı tıklattım ve uzun bir bekleyiş ardından Pealiee kapıyı açtı.
"Neden bu kadar erken kalktın ki!" diye sitem etmeye başladı bana.
"Bugün sınav var ve senin tek merak ettiğin şey benim erken kalkmam mı?" diye sordum gülerek.
"Ay tamam haklısın, gel de uykum açılsın biraz."
"Annenler evde değil mi, ev çok sessiz geldi?" diye sordum. Normalde Pealiee'lerin evi cıvıl cıvıl ve çok sesli olurdu.
"Ha, annemler evde değil, dün iş geldi onun için gittiler."
Pealiee'nin annesi Liz çevrede yaptığı ilaçlar ve merhemlerle tanınırdı. Neredeyse meydanlarda çalışan hemşireler kadar bilgisi vardır bundan dolayı da çok sık dışarı hekimliğe giderlerdi bir nevi. Özellikle meydan çevre- sindekiler hemşire parası daha pahalı tutuyor diye Bayan Liz'i çağırırlardı. Meydandakilerin yaptıklarını çok mantıklı buluyorum. Paraları anca kendilerine yetiyor, bu durumda hemşirelere para vermektense Bayan Liz gibi birine para vermeyi tercih ederdim. En azından para bizim gibilere giderdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kızılı Aramak
FantasySERİNİN İLK KİTABI - KIZILI ARAMAK Öleceğim söylendikten sonra bile hiçbir şey değişmedi. Ölüm veya yıkım gibi göremeyeceğiniz şeyler sizi korkutmaz ama gözle görüldüğünde korkularınız gerçek olur. Acı gerçek olur fakat bu hikayede kimsenin bilmediğ...