Bu bölümü yazarken gerçekten ben çok eğlendim. İnşallah beğenirsiniz. Biraz geç yazdım ama gerçekten vakit buldukça yazmaya çalıştım. :))
Multimediada : Derin ve Rüzgar var.
Kamp ateşi...
Sabah sabah gereğinden erken saatte kalkıp hazırlanmamdaki amaç neydi bilmiyorum. Daha kargalar kahvaltısını yapmamıştı. Banyoya gidip elimi yüzümü yıkadıktan sonra dolabımın karşısına çöküp öylece kıyafetlerimi izledim. Beş dakika boyunca öyle kaldıktan sonra ayağı kalkıp su yeşili bir şort giydim. Beyaz kemik atlet giydikten üzerine salaş dökümlü bir badi giydim. Erkenden şöföre aldırdığım çadırı arabanın bagajına sığdırdım. Kot çantamın içine bir tane hırka koyduktan sonra üç beş şişe su yerleştirdim. Saçlarımı düzleştirdikten sonra gözümün üstüne eylaynier çektikten sonra birazcık fondetenle suratımı kapladım.
Aaa saçmalamayın tabikide Rüzgar için hazırlanmıyorum. Ormandaki ağaçlar için.
Geri kalan işlerimide hallettikten sonra çantamıda arabaya yerleştirdim.
Eve döndüğümde Zeynep teyzenin bana hazırladığı tostan bir ısırık aldığımda cebimden gelen mesaj sesine kulak verdim.
Gönderen kişi : MEHMET EMİR :)
Ben gelmesem nolur. Tabiki beni öldürürceğin için geliyorum. :)
Mesaj yüzümü gülmsetirken cevap yazmamaya karar verdim. Telefonu tekrar cebime koydum ve tostumu yemeye devam ettim. "Eline sağlık Zeynep teyze. Şey bide orda yemem ve için sandviç hazırlarmının ? Bir iki tane"
Kafasıyla beni onayladıktan sonra televizyonun karşısına geçtim. Müzik kanalı açıp salak salak klipleri izledim.
"Kıs şunun sesini!" Yanıma gelip gelen orangutan kılıklıyı aldırmadan aynı seste dinlemeye devam ettim. "Nereye gidiyosun?" Evet ona kampa gideceğimi söylemeyi unutmuştum. "Kampa" diyince garip sesler çıkarmaya başladı. "Tamam" dediğinde şaşırmamıştım. Çünkü sevvilisinin okulunun kampıydı.
"Rüzgar bahsetmişti. Onu aricam ve sana göz kulak olcak. "
Bu adam beni deli ediyordu. Daha fazla o meymeletsiz suratına katlanmamak için kafamı sallayıp kapıya yöneldim. Şöföre beni Mehmet Emir'lere götürmesi için emir verdikten sonra arabaya bindim. Şoför sanki müzik açmamak için yemin etmiş gibiydi. O açmamakta ısrarlı olunca arkadan öne fırlayıp ingilizce bir şarkı açmıştım.
Bir kez daha anlamıştım ki ben şarkı dinleyince bu dünyadan kopuyorum aynı zamanda söyleyincede. Benim için herkes gider müzik kalır. Benim en iyi arkadaşım müzik mesela. He bide kötü bir anım olduğunda sanki her şarkı beni anlatıyormuş gibi oluyor ya ona bayılıyorum.
Mehmet Emir'lere geldiğimizi anlayıp. Arabadan indim. Siteden içeriye girdiğimde çok güzel bir kız "Merhaba sen Derin'sin öyle değil mi? " dediğinde anlamsız gözlerle kafamı salladığımda devam etti." Ben Simge Emir senden bahsetmişti. Çok iyi arkadaşımışsınız." Şimdi anlamıştım. Bu kız Mehmet Emir'in hoşlandığını kızdı. İçten gülümseyerek kafamı salladım ve elimi ona doğru uzattım. Oda elimi tuttuktan sonra sarıldı. Kız gerçekten çok candan biriydi. Sanki kırk senelik arkadaşlarımış gibi davranıyodu. Bu hoşuma gitmişti. " Şey Mehmet Emir'lerin evi nerde acaba? " diye sorduğumda eliyle köşedeki evi gösterdi. Teşekkür ettikten sonra "Sonra görüşürüz"dedi ve gülmseyerek gitti. Kız çok tatlı biriydi. Ve benimde adım Derin'se bu kızı Mehmet Emir'e ayarlicaktım. En iyisi kampta bu konuyu ona açmaktı. Simge'nin gösterdiği eve geldiğimde Su'yun ayakkabılarını görüp rahatladım. Zile bastığımda baya bir bekledikten sonra Su'yu gördüm. Sarıldığımda gülümseyerek içeri girmemi emrettiğinde başka çarem olmadığı için girdim. Olsada girerdim orası ayrı. Su'yun odasına çıktığımızda her şeyi hazır yatağın üstünde duruyordu. Oda benim gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UFAKLIK
Любовные романыNOT: itiraf etmeliyimki kitabım 4. Bölüme kadar çok sıkıcı ama asıl olarak tüm güzellikleri 4. Bölümden sonra :) Annesinin yeni kocasının Derin'e nyaptığı tacizler nedeniyle üç yaşından beri görmediği babasının yanına gider. Babası zengin,umursamaz...