Kulağıma kısıkça dolan seslerle gözlerimi aralamaya çalıştım ama sanki gözlerimin üzerine demir yerleştirmişler gibiydi. Vücudumun her santimindeki ağrıları hissediyorum. Hafifçe parmaklarımı oynattım. Hala gözlerimi açamamıştım ve etraftan gelen uğultular yüzünden başım deli gibi ağrıyordu.
Biranda elimin üzerinde sıcak ve büyük bir baskı hissettim. Uğultular artmıştı ama ben kelimeleri seçemiyordum. Elimin üzerindeki baskı arttı sanki bir şey bütün gücüyle ellerime sarılıyordu. Zor da olsa başımı deli gibi ağrıtan seslere kulak verip kelimeleri seçmeye çalıştım.
''Jeon, güzelim iyi misin?''
''Buradayım aç hadi gözlerini, yanındayım.''
O kalın sesi duymamla birlikte kalbimin her saniye daha fazla sıkıştığını hissettim. Burnumu o cennet kokusu süsledi. Ellerimdeki baskı yavaş ve hafif bir şekilde parmaklarımın arasına doğru aktı. Güçlükle kendimi zorlayarak gözlerimi araladım.
''Açtı, gözlerini açtı.''
''Geri çekilin efendim, kontrollerini yapmamız gerekiyor.''
Görüş açım bulanıktı ama etrafta birden fazla kişinin olduğunu görebiliyordum. Burnuma dolan ilaç kokusuyla doktorun yakınımda olduğunu anladım. Yavaşça gözlerimi kırpıştırdım ve göz bebeklerimin ışığa kavuşmasını sağladım.
Gözlerim dolan sert ve çok yakın ışıkla ani bir refleksle geri kapandı ama saniyesinde ışık geri çekildi ve ben de yavaşça kendime geldim. Artık sesler daha iyiydi ve görüş açımdaki beyaz önlüklü iki kişiyi çok net bir şekilde görüyordum.
''Herhangi bir terslik görünmüyor. Jungkook, kendinizi nasıl hissediyorsun?''
Bana çevrilen soruyla gözlerimi doktora doğru çevirdim. Ağzımı konuşmak için araladım ama boğazım çok kuruydu. Sertçe yutkundum ve zor da olsa dudaklarımı aralayabildim.
''İyiyim.''
''Ağrılarınız nasıl?''
''Başım, başım çok ağrıyor.''
''Pekala. Başınıza aldığınız sert darbeler sorucu başınızda ciddi sayılabilecek yaralanmalar mevcuttu. Ama şu an her şey kontrol altında ve durumunuz iyi. Eğer baş ağrınız çok fazla artarsa hemşireye durumu bildiriniz o zaman tekrar kontrole geleceğim. Şimdilik kendinizi yormadan dinlenin. Tekrar geçmiş olsun.''
''Teşekkür ederim.''
Doktorun görüş açımdan çıkmasıyla koltukta kollarını dizlerine yaslamış ve elleriyle kulaklarını bir şey duymamak için sıkıca kapatmış olan onu gördüm. Doktorların odadan çıkmasıyla etrafta gözlerimi gezdirdim ve odada yalnız ikimizin olduğunu fark ettim. Dakikalarca ona baktım ama kalkıp yanıma gelmedi. Hareket etmiyordu. Bir heykel gibi orada bekliyordu. Zorla dudaklarımı aralayıp adını seslendim.
''Taehyung.''
Tepki vermedi.
''Tae-Taehyung.'' Boğazım çok kuruydu ve sesimin çatlamasına neden oluyordu. Gözlerim biran önce o gözlerle buluşmak için can atarken son kez seslendim ona.
''Sevgilim.''
Yavaşça ellerini kulaklarından çekti ve korkuyla başını kaldırdı. Anında göz göze geldik. Lanet olsun onu çok özlemiştim. Gözlerim bütün yüzünde turladı ve tekrar o yırtıcı bakışlarıyla buluştu. Üzgündü, mutsuzdu ama aynı zaman da çok da öfkeliydi.
''Yanıma gelmeyecek misin?''
Öksürerek son gücümle sorduğum soruyla bana bakmaya devam etti. Ama yanıma gelmek için bir hamle yapmadı. Gözlerindeki siyah boncuklar yüzümü incelerken her geçen saniye daha da koyulaştı. Seslice yutkunup tenim onun özlemiyle karıncalanırken konuştum.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lollipop
Fanfiction"Vücudunun her santimini izlerimle süsleyeceğim Jeon." #Taekook Düzyazı