Bölüm Şarkısı : Canfeza - Dua
Kollarımı göğsümde birleştirip arkama yaslandım. Gerçekten birşeyler yapalım derken kastettikleri şey bir kafeye gelip saçma sapan muhabbetler etmekmiydi. Kafamı geriye yaslayıp gözlerimi kapatıp tekrar açtım ve sıkıntıyla ofladım. Semih'e bakmak için kafamı sağa çevirdim ve onunda aynı pozisyonda beni izlediğini gördüm.
Biçimli dudaklarını 'sıkıldım' diye oynattı. 'Bende' diye karşılık verdim. Ne kadar bilmiyorum ama bir süre öyle kaldık. Gözlerinin elası öyle yoğundu ki beni içine çekiyordu. Sanki etraftaki herşey kararıyor ve sadece o ela maden kalıyordu. Gerçekten mükemmel bir renkti.
Duygu'nun canı çıkacakmışcasına öksürmesi üzerine gözlerimi ela gözlerden çektim. Kafamı kaldırıp Duygu'ya sinirli bir bakış attım. O ise pis pis sırıtıyordu. Semih'e baktığımda onunda yamuk gülüşle beni izlediğini gördüm. Kırmızı alarm! Kızarıyorum.
İnsan arkadaşına böyle yapar mı ya? Arkadaşınız Duyguysa hiç acımadan yapar. Ama bunun acısı fena çıkacak Duygu hanım.
"Millet gerçekten eğleniyormusunuz?" diye daldım Mete ve Berksanın muhabbetinin ortasına. Evet tek amacım konuyu değiştirip kızarık yüzümü Semih'ten saklamaktı.
"Evet." Gözlerimi devirdim. Berksanın eğlence anlayışıyla benimki hiç uyuşmuyordu. Bir kez daha tastiklenmiş oldu.
"Gerçekten eğlence anlayışınız bir kafeye gelip spor muhabbeti yapmakmıydı. Benim dönüşümü kutluyoruz sanmıştım." dedim dudaklarımı büzerek.
"Söyle bakalım ne yapmak istiyorsun Esmer panda." diyerek yanaklarımı sıkan Mete'nin ellerine vurdum. Bana taktığı lakaba bakar mısınız? Esmer panda nedir ya.
"Bana o tabiri kullanma." diye tısladım dişlerimin arasından. Semihin kıkırdamalarını duyunca bir an önce yer yarılsada içine girsem diye dua seansına başlamıştım.
"Ama çok yakışıyor. Tenin beyaz saçların siyah. Pandalarda beyaz siyah renklerden oluşuyor." Kurduğun bağlantıya tüküreyim Mete. Geber Mete.
Kafamı önüme eğdim ve eteğimin pileleriyle oynamaya başladım. Semih gidene kadar kafam böyle kalsa olmazmıydı. Tabi ki olmazdı. Bari bir dakikacık kalsaydım. Şuan yüzümün dalından koparılmış taze domates kadar kırmızı olduğuna yemin edebilirim.
"Eslem." Ya Semih ben nasıl bakayım şimdi sana bu suratla. Keşke şöyle tenimde esmer olaydıda fazla belli olmayaydı. Beyaz tenin üzerinde kırmızı kabak gibi ortaya çıkıyordu ve şuan kendimi asmak istiyordum.
Eteğimle biraz daha oyalandım. En azından kızarıklık biraz geçerdi. Yalnız bu oyalanmam Semih'in çenemden tutup kafamı kaldırmasıyla son buldu.
"Lunaparka gidelim mi? Ne dersin?" Ama ben çok korkarım.
"Eslem deli gibi korkar. Hatta bir keresinde..."
"Hayır hayır korkmam! Sen başka biriyle karıştırdın sanırım Rabia." diyip Rabiaya imalı bakışlar attım.
"Şey sanırım ben şeyle karıştırdım şey kuzenimle evet evet kuzenim çok korkar lunaparktan." Her ne kadar Rabia lafı geveleyerek söylese de Semih ikna olmuşa benziyordu. Yada öyle gibi davranıyordu. Bilmiyorum.
"O halde lunaparka gidiyoruz." diyerek ayaklandı Semih. "Hadi Eslem." Bana elini uzatarak bakan Semihe karşı zoraki gülümsedim.
Ayağa kalkarak çıkışa doğru yürüdüm. Herkes arabalara yerleşti. Ben ise Semihle gidecektim. Teklifini geri çeviremediğim için buna mecburdum. Kaskı kafama geçirdim ve motosiklete atladım. Sanki ölüme gidiyormuşcasına gergindim.
Önümde yükselip yükselip sonra takla atan rangera korkuyla baktım. Grupça bu lanet alete binme kararı almıştık. Tabi ki sesimi çıkaramamıştım. Ama her geçen saniye korkuyla geriye doğru adımlıyordum.
Belime dokunan elle irkildim. Arkamı döndüğümde Semih'in gülümseyen tatlı suratıyla karşılaştım. Bu her ne kadar beni rahatlatsada yeterli olmuyordu.
"Hadi binelim." Korku her hücreye hakimiyetini kurmuşken hafiften titriyordum. Neden cesur görünmek istediğime dair en ufak bir fikrim yoktu. Boşver be Eslem. Hadi söyle korktuğunu ne kaybedersin.
Tam ağzımı açacaktım ki ani bir fikirle bundan caydım. Semih biletleri görevliye verdi. Girişi geçip yerimize geçtik. Bir görevli gelip kemerlerimizi bağladı. Lunapark ne diye vardı ki sanki. İnsanlar korkmaktan ne gibi bir zevk alırlardı anlamıyordum.
"Hazır mısın?" Nasıl hazırım nasıl hazırım. Olumlu anlamda kafamı salladım ve terleyen avuçiçlerimi eteğime sildim.
Araç ilk önce sağa sola sallandı. Gittikçe yükseliyorduk ve yükseldikçe midemden boğazıma birşeyler hareket ediyordu. Umarım kusmazdım. Bu rezaletin zirvesi olurdu.
Araç yükseldi yükseldi yükseldi ve sonra birden takla attı. İşte ondan sonrasını hatırlamıyorum. Hatırladığım tek şey Semihin elini sıkıca kavradığım ve gözlerimi sımsıkı kapadığım. Sanki bilincimi yavaş yavaş kaybediyordum. Çığlık atmak istiyordum ama dudaklarımı birbirine bastırmış öylece ağlıyordum.
Ne oluyor ne bitiyor hiç birşeyden haberim yoktu. Boşluğa savrulduğumu hissediyorum birde elimi sıkıca tutmuş sımsıcak eli. Sesler kulaklarımda yankı yapıyordu.
"Eslem iyi misin? Eslem!"Semihin sesi kulaklarıma dolarken kendime gelmeye çalıştım. "Eslem bitti çıktık ordan Eslem! Kendine gel lütfen kendine gel! Biri ambulans çağırsın." Sıkı sıkıya kapattığım gözlerimi açma cesaretini bir türlü gösteremiyordum. Sanki göz kapaklarımın üstüne bin tonluk bir yük yüklenmiş gibiydi.
"Semih." diyebildim sonunda tüm gücümle.
"Burdayım kelebek burdayım. İyi misin?" Zorlukla gözlerimi araladım. Gerçektende o lanet aletten inmiştik. Karşımda bir çift endişeli ela göz vardı.
"İyiyim." Beni sıkıca kendine bastırdı ve güçlü kollarıyla sardı.
"Ah be güzelim. Niye söylemiyorsun korktuğunu." Ah bende bir bilsem. Ambulans sireninin kulak tırmalayan sesiyle ayrıldık.
"Ambulansa falan gerek yok. İyiyim ben." Semih cevap vermeden beni kaldırdı. Ambulans görevlileri gelip beni Semihin kollarından aldı. Ambulansa bindim ve sedyenin üzerine oturdum.
"Eslem nasıl hissediyorsun kendini." Ambulans görevlisinin sorusunu iyiyim diyerek yanıtladım. Semihte yanıma gelip elimi tuttu. Neden bu kadar endişelendiler anlamış değilim. Çocuklarda ambulans arabasının kapısında bekliyorlardı.
Görevli bunun gibi birkaç saçma sapan soru daha sordu. Daha sonra gözlerimi kontrol etti ve iyi olduğumu söyleyip gitmeme izin verdi.
"İyi misin?" Ah şu sorunun ardı arkası yokmu?
"iyiyim Duygu. Çocuklar iyiyim. Çok iyiyim. Artık sormayın şu soruyu."
"Korktuğunu biliyorduk ama bu raddeye geleceğini bilmiyorduk. Daha öncede krizleri olmuştu ama bu en kötüsüydü."
"Kriz geçirdiğini biliyordunuz ama binmesine izin verdiniz öyle mi?" diye sinirle sordu Semih.
"Semih bunu ben istedim." Semih sinirli gözlerini bana dikti bu sefer. "Ben de bu raddeye geleceğimi düşünmüyordum."
"Yinede korktuğunu bana söylemeliydin Eslem!" Sesini yükseltmesi üzerine afalladım. Ne hakla!
"Sanane ya benden. Sana hesapmı vereceğim? " Bende sesimi yükseltmiştim ve ortam iyice gerilmişti. Semihin lafı üzerine olduğum yere çivilenmiş gibi öylece kaldım.
"Tabi ya kimim ki ben? Özgür değilim sonuçta. Karışamam sana." Arkasını dönüp giden Semihe öylece bakakaldım.
Bölüm içime hiç sinmedi millet ama umarım beğenirsiniz. İyi okumalar. Sizi çok çok seviyorum. :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İhanet
RomanceHayatını adadığın adamın sana sert ve kocaman bir darbe vurabilmesi kadar acımasız hayat.