Bölüm Şarkısı : Beyonce - Crazy İn Love (Fifty Shades Of Grey Version)
Eve girip salona doğru yürüdüm. Kendimi koltuğa bıraktım ve kafamı arkaya doğru yatırdım. Gözümün önüne sürekli Semih'in kızgın bakışları geliyordu ve bütün suçun bende olduğunun farkındaydım. Fazla sert çıkışmıştım. Yani sanki çocuğun kötü bir niyeti vardı da ahmak gibi ona kızmıştım.
Arayıp özür dilemek istedim ama telefonlarıma bakmadı. O an peşinden gitmediğim için şuan pişmanlık çekiyordum. Ama o an şaşkınlıktan bırakın peşinden gitmeyi kılımı bile kıpırdatamamıştım.
Oturduğum koltuğa uzandım ve gözlerimi kapadım. Odama çıkamayacak kadar yorgun ve bitkindim. Hala gözümün önüne Semih gelse de gözlerimi sıkıca kapayıp uyumayı denedim ama çok zorlanacağımı anlamıştım.
...................................................
"Eslem. Eslem." Annemin sesiyle huysuzca homurdandım. Bir de bir yandan dürtüklemiyormu deli oluyorum.
"Anne 5 dakika daha." Lütfen git anne hadi tamam de ve git. Tabii ki de gitmedi.
"Hem salonda uyuyorsun hemde 5 dakika daha diyorsun. Kalk hadi dersine geç kalıyorsun."
"Ders programımı senden daha iyi biliyorum anne. Bu sabah dersim yok."
"Bence bilmiyorsun. Çünkü burada sabah dersin olduğu yazıyor." Hızla yattığım yerden fırladım. Annemin karşımda salladığı kağıdı kaptım ve programa baktım. Ve şok! Sabahtan dersim vardı.
"Hayır hayır hayır! Olamaz! Şaka olmalı! Ben eski programdayım hala. Anne geç kaldım neden beni kaldırmıyorsun?!" Annem gözlerini büyüterek bana baktı.
"Bir saattir burada 'Anne beş dakika daha' diyen ben değilim küçük hanım." Biliyorum suçluyum ama asla kabul etmeyeceğim valide hanım. Öğrenci her zaman haklıdır!
"Sen geç kaldırmasan ben kalkardım. Birde beni lafa tutuyorsun. Geç kaldım!" diyerek oturduğum yerden fırladım. Merdivenleri üçer beşer çıkarken annemin sözüne karşılık gözlerimi devirdim.
"Yavaş düşeceksin!" Sanki hala 5 yaşında çocuğum.
Odama dalıp kendimi banyoya attım. Diş fırçasına belirli miktarda macunu sürdükten sonra hızla fırçayı dişlerimde hareket ettirdim. Yüzümü yıkayıp çıktım ve dolabımın karşısına dikildim.
Düşünmek için pek vaktim yoktu haliyle. Elime geçen ilk elbiseyi giydim. Nasıl çılgınım ama! Giyerken ne giydiğimi fark etmedim ve aynanın karşısına geçince donup kaldım. Sarı şifon elbisemi giymiştim ve işin kötü yanı bu elbiseyi bana Özgür almıştı. Gözlerim dolmaya başlamadan elbiseyi üzerimden çıkarıp çöp kutuma sıkıştırdım.
Özgür'den bana kalan her şeyi atmıştım. Demek ki bunu gözden kaçırmışım. Hemen toparlanıp dolabımdan yeni bir elbise aldım. Şifon elbiselere zaafım olduğunu söylemiş miydim? Söylemediysem eğer öğrenmiş oldunuz. Onlara bayılıyorum!
Siyah şifon elbisemi giydim. Tam olarak dizlerimin üzerinde bitiyordu ve kalın askılıydı. Belinde zarif gümüş bir zincir vardı. Lüle lüle olan saçlarımı birkaç dakika tarakla fırçalayıp serbest bıraktım. Çok uzamışlardı ve bakımı gün geçtikçe zorlaşıyordu. Kestirmem gerekiyordu fakat kıyamıyordum.
Ufak bir eyeliner ve rimelin ardından topuklularımı ayağıma geçirip odadan çıktım. Merdivenleri bu sefer yavaş indim çünkü bu sefer düşme şansım yüksekti. Salona geldiğimde annemler kahvaltı masasındaydı. Okulda atıştırırım diyip çantamı kaptım ve evden ayrıldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İhanet
RomanceHayatını adadığın adamın sana sert ve kocaman bir darbe vurabilmesi kadar acımasız hayat.