1- Zehirli Sırlar

5.6K 158 192
                                    

"Bunu şimdi mi söylüyorsun gerçekten? Buradan çevirme imkanım yok! Neden böyle yapıyorsun ya?"

"İlişkisi olduğunu bilmiyordum!" dedi kendini savunmaya çalışır gibi ellerini iki yana sallarken. "Ben de bilmiyordum! Ne olacak şimdi?" Sustuğundan ekledim. "Ben cevap vereyim, arkadaşlığımız mahvolacak!" Odanın içinde bir ileri iki geri dolaşmamdan rahatsız olmuş olacaktı ki ayağa kalkıp omuzlarımdan tuttu ve yanına, koltuğa oturttu.

"Sana söz veriyorum, hiçbir şey olmayacak. Ki olsa bile onu seviyor olman senin suçun değil!"

"Yunus..."

"Sessiz ol," diye fısıldadı diğerlerinin yanımıza yaklaştığını görür görmez. "Ne fısıldaşıyorsunuz orada?" cümlesiyle konuşmaya dahil oldu Ege. "Bir şey değil abi ya, öylesine laflıyorduk işte." Yunus'un cümlesine güldü sessizce.

Ege'nin gülüşüne dalmıştım ki Nehir, Eylül ve Burak; cipsleri, içecekleri ve patlamış mısırları sehpaya yerleştirdi, ben televizyonun karşısındaki koltuğa geçtim. Bana gülerek Ege de yanıma geldi hızla. Bedenini yanımdaki boşluğa bıraktığı sıra kareli pijamasını gösterdi. "Bak, sende bundan var mı?"

"Daha güzeli var," dedim heyecanlı bir şekilde koyunlu pijamamla sağ bacağımı sol bacağımın üzerine atarken. Ufak çaplı bir kahkaha patlatınca gergin gülümsememle Ege'ye sokuldum iyice. Kalbimin hızı yüzündeki gülümseme büyüdükçe arttı, göğüs kafesimi aşacağını hissettim.

Onu kaybetme korkum öyle deliceydi ki gözlerim doldu, yine de belli edemedim içimdeki fırtınayı. Bütün dallarım kırıldı, çiçeklerim koptu, tek bir mimiğime bile yansıtmadım. "Telefonunu uzatır mısın Ege?"

"Al yavrum." Masadaki telefonunu bana uzattığında Yunus diğer yanıma yerleşmişti çoktan. Titreyen ellerimle mesajlara girip aşk ilanı yaptığım mesajları sildim ve kamerayı açıp kendimize çevirdim Ege'yi kameraya bakması için dürterken. Suratımı elleriyle kapatıp kendine yasladı ve dil çıkardı. İsyankar bir edayla kaşlarımı çattım. "Gözlüğüm parmak izi oluyor!"

"E onun için yapıyorum zaten." Burnumu kırıştırarak gözlüğümü çıkardım ve birkaç benzer fotoğraf daha çekip gülümsedim. Birkaç dakika geçti veya geçmedi, hepimiz yerlerimize geçtik. Nehir'in filmi başlatmasıyla başımı Yunus'un omzuna yaslamam bir oldu. "Sildim."

"İyi, sorun kalmadı." Rahatladığını belli edecek derinlikte birkaç nefes çekti içine. Bense Yunus'un omzu üzerinden Ege'yi izlemeye koyuldum. Siyah kısa saçlarında gezdirdim gözlerimi, koyu kahverengi gözlerinde, yeni yeni çıkan sakallarında...

Ben onun benimkilerle buluşmayan gözlerinde kaybolurken kapı zilinin sesi tüm düşüncelerimi bastırıp da elime bir pusula verince irkilerek kapıyı açtım. Yalnız birkaç adım uzağımda tanımadığım, kumral, uzun boylu bir kız dikiliyordu.

Kızın güzel gülüşünden gözlerimi alamadığımı fark eden Yunus ve Burak koca adımlarla yanıma geldi. "Merhaba?"

"Merhaba, Ceren ben. Ege'nin sevgilisiyim." Ceren daha cümlesini dahi tamamlayamamıştı ki Ege belirdi kapıda. Samimi bir sarılmayla karşıladı sevgilisini. "Hoş geldin bebeğim."

"Hoş buldum."

"Hoş geldin yenge!" Eylül'ün sesi de kulaklarıma ulaştığında tamamen mahvolduğumu hissettim. İçimin yangınına akan gözyaşlarım su değil benzin oldu. Acım arttıkça arttı, alevler kalbimi aştı, bedenimi sardı.

İki damla gözyaşım yanağımla buluşur buluşmaz Yunus elimi tutup "Geliyoruz," mırıltılarıyla kapıya en yakın odaya, yatak odasına sürükledi beni. "Yunus..."

Beyaz KaranlıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin