Beş ay sonra:
O gün duyduğumuz ses haricinde kimse bizimle bir daha iletişime geçmedi, kimse bize mektup veya bir işaret göndermedi. Hayatım öyle güzel bir şekilde düzenlendi ki, bu olaylar yaşandığı ve Yaman'la tanıştığım için binlerce kez evrene teşekkür ettim.
Tabii bu olaylardan sonra Yaman'ın evinde kalmaya başlamıştık, bu hepimiz için daha sağlıklıydı. Esra teyzem ve annem bizim evde kalıyorlardı ama Yunus ve ben Yaman'ın evine resmen taşınmıştık. Eşyalarımız buradaydı, biz buradaydık ama anılarımız o evde sürünmeye devam ediyorlardı.
En mutlu olduğumuz gün ise eminim ki Yaman'ın doğum günüydü. Bebeğimiz daha da gelişmişti ve kontroldeyken kutlamıştım. Öyle güzel bakıyordu ki bana...
Başımıza bu sürede çok fazla kötü olay da gelmişti tabii. Bizi en çok sarsan ise Yaren'in ölümü oldu.
Ben eve döndükten, Berkan öldükten çok kısa bir süre sonra o da Berkan'ın yanına gitmişti, hepimize veda etmişti ve ben sırf o adi herifin de cenazeye katılacağını bildiğimden ötürü gidememiştim. Her yere korumamla, Yaman'la, gidiyordum ama biyolojik abimi görmeye bile tahammülüm yoktu.
Bazı gecelerde odaya sığamadığımda Yaren'in yanına gidiyorduk ve Yaman bundan asla şikayetçi olmuyordu. Uykusunu böldüğüm için bana kızmıyordu, gecenin soğuğunda onu mezarlığa sürüklediğim için bana kızmıyordu. Aksine bazı gecelerde hiç uyumadan başımda beklediğini fark ettim. Sürekli kızıyla olmak istiyordu, sürekli benimle olmak istiyordu. Ve o günden beri Yaman benim ağlamama izin vermedi.
Telefonum çaldığında makyaj masasına daha yeni oturmuş ıslak saçlarımı dalgaları düzelsin diye sallıyordum. "Efendim?" dediğimde arkada resmen kıyamet kopuyordu. "Hazırlıklar tamamlanmak üzere patron, sizi bekliyoruz."
"Geliyoruz." Telefonu kapatarak kendime baktım. Tüm topluluklar birbirine girmişti çünkü Mavi yeniden iniyordu. Gerçi bunların hepsi sadece söylentiden ibaretti; topluluk liderleri birbirlerine giriyorlardı. Halbuki Mavi'nin ineceğine dair bir kanıt bile yoktu ama hissediyordum, gelecekti. Sadece beni alabilmek için kıyameti koparacaklardı.
Artık o kadar duygusuzdum ki ağlamaya çalıştığımda kaşlarım da çatılıyor ve ben bu halime gülmeye başlıyordum.
Hazırlanmaya devam edebilmek için cilt ürünlerimi elime aldım. Kendimi en güzel hissedeceğim hale getirdikten sonra yatağın üzerindeki siyah gelinliği zorla üzerime geçirdim. Utanmasa burnuma kadar erişecek olan karnımı okşayarak gülümsedim kendi kendime. Bir zamanlar çelimsiz olacağı söylenen bebeğim üç buçuk kilo doğacak gibi görünüyordu.
Kapı tıklatıldı ve bu çalışı tanıdım. Yaman'dı. "Gel."
"Giyindin mi?"
"Giyindim."
"O zaman gelmeyeyim."
"Yaman manyak mısın, gelsene!"
"Uğursuzluk getirir küçük hanım, evleneceğimiz gün kötü bir şey olması riskini alamam!"
"Zaten göreceğiz bebeğim, gel içeri. İnanma böyle şeylere."
Biz birbirimize kavuştuğumuzdan beri Yaman annesine kavuşmuş bir çocuk gibi şımardıkça şımarıyor, bense çocuğuna kavuşmuş bir anne gibi olgunlaştıkça olgunlaşıyordum. Omuzlarımda birden fazla yük vardı. Birden fazla çocuğum vardı.
Yaman içeri girince gülümseyerek ona yaklaştım ve yamuk taktığı siyah kravatını düzelttim. Üzerine siyah bir ceket geçirmiş, içerisine de kırık beyaz bir gömlek giymişti. Pantolonu da kırık beyazdı ve kemeriyle güzel bir şekilde tamamlıyorlardı birbirlerini
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beyaz Karanlık
Misteri / ThrillerMavi; güçsüz saydığı kızları avlayarak yanına çeken ve işkencelerle öldüren bir toplumdu. Lacivert, üstünde 'M' harfi olan bir kutuda en sevdikleri kişinin yaralı fotoğrafını yollayıp daha da zayıf düşürüyor ve en çöküşte olduğu zaman yanlarına çeki...