13- Yaralı Kalp

595 37 233
                                    

"Ne?" Gözlerimi sıkıca kapattım. Yerimde duramadım, geri geri birkaç adım attım. Duyduğum, yaşadığım her şeyin bir rüya olmasını diledim. İlk defa bana yalan söylemesini diledim. "Altuğ... Yapma... Mert deme... En başında o kutuyu görüp de beni kurtaran oydu zaten. Mert yapmaz, yapamaz!" Güvenimi tamamen kaybettim. Gözyaşlarım kendini hissettirdi yanaklarımda. Usulca yere oturdum. "Hayır, hayır, hayır! Ona güveniyorum, hayır!"

"Üzgünüm Simay..."

"Altuğ..." Ela gözlerine baktım. "Lütfen yalan söylüyor ol..."

"Maalesef ki yalan değil, Mavi gerçekten Mert'ti. O gün de Yunus gelene kadar amacının seni kurtarmak olduğunu düşünmüyorum. Tabii olabilir de ama neden?" Dizlerimi kendime çektim ve saçlarımı çekiştire çekiştire dizlerime yaslandım. Tereddütle yanıma oturup omzumu okşadı. "Deniz kenarına gitmek ister misin?"

"İstemiyorum! Hiçbir şey istemiyorum! Sadece Yunus'u görmek ve iyiliğinden emin olmak istiyorum!" Gülümseyerek elimi tuttu. "Kalk bakalım." Televizyonun karşısına oturduk. Kumandadan birkaç ayar yaptı, saniyeler sonra Yunus tüm gerçekliğiyle karşımıza serildi. "Ege'nin evine kamera mı taktın sen?"

"Sizi başka türlü bulamazdım, hepinizin evinde var." Daha da yakınlaştırdı görüntüyü. Yunus salonun ortasında oturmuş Berkan'a bakıyordu öfke ve üzgünlüğünü saklamaya çalışarak. "Ne demek Mavi'yle gitti? Abi kimse bu kızı kolundan tutup sarsmadı mı? Ya zarar görüyorsa ne yapacağız? Şu salağı bulun getirin bana amına koyayım! Zahmet olmazsa canlı ve kafası yerinde olsun!" Yaman'a bakarak ekledi bacağını daha hızlı bir şekilde sallarken. "Bizi abinin sığınağına götür. Hemen!"

"Bilmiyorum amına koyayım, bilsem burada mı dururum?" Sinirle ayağa kalktı Yunus. "Emin misin bilmediğine?"

"Bilmiyorum lan, neden yalan söyleyeyim?"

"Abin değil mi sonuçta?" Yaman sinirle Yunus'un boğazına yapıştı. Ege düşünceli düşünceli yerdeki halıyı izlerken Yunus'la Yaman'ın arasına atladı Mert. "Siz burada birbirinizi yiyorsunuz, Mavi de afiyetle Simay'ı yiyor orada."

"Sanki çok umurunda da," diye mırıldandım isteksizce. Yanaklarımda kuruyan gözyaşlarımın bıraktığı izleri silerken gülümsedi Altuğ. "Aramak ister misin?"

"Arayabilir miyim ki?"

"Seni hapsetmedim Simay, arayabilirsin tabii. Yalnız senin telefonunu alacağım ve sadece benimkinden iletişim kuracaksın, anlaştık mı?"

"Aa? Tamam." Telefonumu kibarca ona uzattım. "Aferin kızıma." Saçımı okşadığında telefonunu gülümseyerek elinden aldım ve Yunus yazısına tıkladım. Tepkilerine olan merakımızdan televizyona döndük ikimiz de. "Bu kim şimdi?" Berkan Yunus'un telefonuna yaklaştı, kocaman açıldı gözleri. "Bu Simay'a mesaj atıp duran numara!"

"Sen nereden biliyorsun amına koyayım?"

"Hafızam kuvvetlidir." Aramayı alelacele açıp hoparlöre aldı. "Yunus'um?"

"Simay!"

"İyi misin?" dedi arkadan Berkan yarı kısık sesiyle. "İyiyim Berkan, iyiyim. Hatta beklediğimden çok daha iyiyim. Siz nasılsınız?"

"Bok gibiyiz, kavga edip duruyor bu geri zekalılar." Kıkırdayarak onları izlemeye devam ettim. Yunus, Berkan'ın kafasına vurup telefonu kendine yaklaştırdı. "İyi bakılıyor mu orada sana? Gerçi ben hangi umutla soruyorum, bok gibi yaşıyorsun değil mi?"

"Hayır, normal yaşamımdan daha güzel bir şekilde yaşıyorum." Kaşlarını çattı Ege. "Yavrum ne diyorsun?" diye bağırdı yandaki koltuktan. "Gerçekleri söylüyorum. Burası gerçekten güzel."

Beyaz KaranlıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin