1.8

71 9 0
                                    

Hepinize keyifli okumalar dilerim.

*
*
*
*

Gecem: Bu çok acımasızcaydı.
(16.59)

Gözler asıl olana kör, yalana açıktır. Yalanlar, gerçeklerden daha çok sevilir. Meleği sustur, şeytanın dilini serbest bırak.

Elimdeki telefonu kenara bırakıp sakince gülümsedim. İçime dolan haz duygusu hiç bu kadar iyi hissettirmemişti. İçimde serbestçe kalan şeytan konuştukça iyi hissediyordum. Şeytan konuştukça ben iyi onlar kötü hissediyordu.

İntikam bundan iki ay önceye kadar aklımın ucundan bile geçmemişti. Ama Doruk'un bana mesaj atmaya başladığı gün geçmişimin küllerinden doğmuştu. O zamandan beri tek düşlediğim intikamdı ve ben şimdi ona kavuşuyordum.

Kötü olmak, deli olmak umurumda bile değildi. Bu sefer onlara benzemeyi bile umursamıyordum. Onları yenmek için gerekirse daha kötü biri olurdum. Soykan soyadının altında yeteri kadar ezilmiştim. Ezilme sırası onlardaydı.

Açılan kapı sesiyle gözlerimi o tarafa çevirdim. Uraz, banyodan çıkmıştı. Altında sadece bir havlu varken üstü çıplaktı. Göğsünden aşağıya su damlaları akıyordu. Saçlarından yere sular düşüyordu ve saçları dağılmıştı. Her zaman sağa taradığı saçlarını ilk defa dağınık görüyordu. Ona bu da yakışıyordu ama garipsemeden edemedim.

Elinde tuttuğu havluyla saçlarını kurularken, "Nasıl gidiyor?" diye sordu.

"Harika!" dedim, ellerimi birbirine vurup. "Şimdiye kıyametin kopup bitmesi lazım."

Masanın üzerinde olan telefonuna doğru geldi ve almak için eğildi. Gözlerimi o hariç her yere çevirirken güldü. "Bakalım öyle mi olmuş?" telefonunu eline aldıktan sonra birini arayıp kulağına götürdü. Karşıdaki kişi açılır açılmaz konuşmaya başlamasıyla dikkatle ona baktım. Şimdi fark ediyordum da Uraz baya kaslı bir çocuktu. Kaç baklavası vardı acaba?

Beş dakika sonunda telefonu kulağından indirdiğinde yüzünde şeytani bir gülüş peydahlandı. Ağzından çıkacakları önceden tahmin ettim ama ondan duymayı bekledim. "Tebrik ederim," dedi gayet ciddi sesle. "istediğini başarmışsın."

Keyiften dört köşe oldum. "Sıradaki hamlemiz ne?" diye sordu önümde durup, yüzüme doğru eğilerek.

Başımı iki yana salladım. "Bunu söylemeyeceğim ama çok eğleneceğiz."

Yüzündeki şeytani gülüş büyürken bende ona eşlik ettim.

----------

Alp: Sen boktan birisin.

Alp: Bundan sonra benim senin gibi bir kardeşim yok!

Almila: Gerçekten bu söylediklerinin bana dokunacağını mı düşündün?

Almila: Sen, kardeşim yok dediğin için ağlayacak mıyım sence?

Almila: Ağlayarak günlüğüme mi yazacağım?

Almila: Senin, benim gibi bir kardeşin olmadan önce benim senin gibi bir abim yoktu.

Alp: Sen ne yaptığının farkında mısın Almila da böyle pişkin pişkin konuşuyorsun?

Alp: Sen, bir genç kızın hayatını mahvettin.

Almila: Hadi senle biraz mantıklı şeylerden bahsedelim Alp.

Almila: Öncelikle, Dilvin benim 'genç kız hayatımı' mahvederken sorun yoktu da ben onunkisini mahvedince sorun oldu?

Alp: O, sana bu kadar kötüsünü yapmamıştı.

Almila: İstese de yapamazdı çünkü hiçbir zaman onun kadar boktan biri olmamıştım.

Almila: İkinci olarak, madem hayatını bu kadar önemsiyordu o zaman hayatını mahvedecek şeyler yapmasaydı.

Almila: Kendi hayatını o mahvetti ben sadece yaptıklarını gün ışığına çıkardım.

Alp: Hani bizim gibi olmayacaktın? Ne oldu iyiliğin bekçisi tavırlarına?

Almila: Şeytanın daha zevkli olduğunu gördüm.

Almila: Üstelik sizin gibi biri olmadım. Ben masumlara dokunmadım, ben suçluların yaptıklarını ortaya döktüm.

Alp: Katili öldürmekte cinayettir.

Almila: O zaman bundan aşırı zevk aldığımı bilmelisin ağabeycim.

Almila: Sana bir tercih sunuyorum Alp; sence bundan sonra mahvolan kişi babam mı olsun yoksa en değer verdiğin insanlardan biri mi?

Alp: Kimseye dokunmayacaksın Almila. Yoksa saklandığın ini başına yıkarım.

Almila: Bende değer verdiğin birileri olarak düşünmüştüm.

Almila: Gör ve seyret ağabeycim, daha çok eğleneceğiz.

Düşüncelerinizi buraya bırakabilirsiniz.

ispin / Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin