Chan hyung'un bir şey demesine izin vermeden yanından geçip dış kapıya yöneldim. O da arkamdan gelip dış kapıyı kapattı. "İkinizinde üzülmesini istemiyorum, düzgün bir şekilde anlat." "Döndüğünüzde ikinizinde mutlu olduğunu görmek istiyorum." Dedi endişeli sesi ile birlikte. Kafamı olumlu şekilde sallayıp gülümsedikten sonra yanından geçip gittim. Nereye gideceğimi bilmiyordum aslında nereye gidebilirdi ki hiç bir fikrim yoktu. Jisung'u aramaya karar verdim en yakın arkadaşı grup arasından jisungtu. "Naber lix!" neşeli sesi ile telefonu açarken direk konuya girerek sorumu yönelttim. "Hyunjin üzgün olduğunda nereye gider jisung?" Bir anda ciddilik takınıp konuştu. "Genelde okulun çatısına falan çıkar içer, neden sordun ki?" "Sonra anlatacağım söz." "Şimdi söyles-"
Konuşmasını bitirmeden telefonu yüzüne kapatıp okula gitmek için taksi durdurup bindim. Okula geldiğimizde ücretini ödeyip koşarak okulun içine koştum. Okulda kimse olmayacağına emindim çünkü okul saatleri içerisinde değildik. Okulun içine girip merdivenleri hızlıca çıkmaya başladım. Endişeliydim çünkü benim hakkımda bir kişinin daha böyle düşünmesini kaldıramazdım ki o kişi Hyunjin ise bin bir türlü şey düşünürken merdivenlerin sonuna gelmiş çatı katının kapısının önünde dikiliyordum.
Kapıyı açtığımda cidden orada olduğunu gördüm.
Oturmuş ayaklarını binadan aşağı sallandırıp bir andan içkisini yudumluyordu. O kadar içmemişti sadece küçük bir içki kutusu vardı yanında. Sadece düşünüyor gibi duruyordu. Kapıyı açmamın sesi ile kapıya doğru döndü. Bana doğru neden buradasın bakışları atmaya başladı. Bana sürtük bile dedikten sonra neden hala ona bişeyleri açıklamak için çırpınıyordum ki? "Bildiğin gibi değil." Dedim gözlerine bakarken o ise sadece dudağının kenarından gülüp tekrar gökyüzüne dönerek içkisini yudumlamaya devam etmişti. Yavaşça yanına oturdum. Konuşmaya yeltendiğimde beni durdurdu.
"Yine yalan mı söyleyeceksin" "sana daha önce anlatacaktım gerçekten." "Tamam anlat o zaman cidden dinleyeceğim" dedi bana kibirli bir şekilde dönerken. Nefes verip konuştum.
"Eski lisemdeyken çok zorbalığa uğruyordum. Burda da uğruyorum ama orada artık ciddileşmişti baş edemez hale gelmiştim bir süre sonra beni tehtid ettiler benim fotoğraflarımı uygunsuz fotoğrafların üstüne shoplamışlardı ve yaymak ile tehtid ettiler. O kadar çok yalvarmıştım ki ama asla acıma duyguları yoktu gözünü bile kırpmadan yayınlayacaklarını söylediler. Ne istiyorsanız yapacağım demek zorunda kalmıştım. Ve bana tecavüz-" o kelimeyi söylediğimde gözü dolmuş halde konuştu "devam etme." "sana inanıyorum, daha fazla anlatmana gerek yok." Kafamı öne eğik gözümden akan yaşlar ile gülmeye çalışırken konuştum. "Gerçekten sürtüğüm değil mi?" Dedikten sonra çenemden tutup konuştu "hayır değilsin." "Sürtük değilsin" çenemde olan elini ittirdim. "Sen dememişmiydin sürtüksün diye, sürtüğüm işte o kadar kişi tarafından tecavüz edildim." "Lanet olsun Felix kes şunu!" dedi ağlayarak sesini yükseltti. "Özür dilerim tamam mı? bilmiyordum hiç bir şeyi bilmiyordum." "Yeter ki sus ve şu kelimeyi daha fazla kullanma." ağlıyorduk göz yaşlarımız durmak bilmiyordu. "Ağlarsan ağlarım yapma." Dedi göz yaşlarımı silerek. Ardından konuştum göz yaşlarını silerek. "Ağlarsan daha fazla ağlarım." Dedim. Beni kendine çekip sarıldı. Ağlak sesi ile konuştu. "Bunları yaşadığını bilseydim asla ama asla sana böyle bir şey demezdim Yongbok. özür dilerim pisliğin tekiyim." Dedi sesi son cümleye doğru kısalarak.
.....................
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Freckles|| hyunlix
Fanfiction"Bu eli bırakmayacağına söz ver." "Söz veriyorum sevgilim." ||Tamamlandı.||