Burnuma gelen sigara kokusu tüm bildiklerimi unutturacak nitelikte yoğundu. Kendimi bir uçurumun kenarında düşmeye hazır gibi hissediyordum. Şu birkaç hafta içinde yaşadıklarım ve konuşmayı fazla sevmeyen birisi tarafından öğrendiğim bilgiler tüm hayatımı değiştirecek şekildeydi. Kendimi bir anda Teomanın, annemin güvenli kollarından alınmış, yoğun ama hoş olan sigara kokulu bir adamın yanında buluvermiştim. Tüm olanları sindirebilmem ve kafamı toparlayabilmem için zamana ihtiyacım vardı fakat bu fırsat hiç elime geçmemişti.
Savaşın sıktığı kolumun acısı daha da artmıştı. Yatağın kenarına oturdum ve söylediklerini düşünme süzgecimden tekrar, tekrar ve tekrar geçirdim. 'Bildiğin tüm doğrular yalan Hayat. Gerçek olan sadece benim..' Bir tarafım doğru bildiğim tüm yalanları öğrenmek isterken diğer tarafım bu yalanları yaşamaya devam edip eski hayatıma dönmeyi istiyordu.
Merdivenlerden gelen valizin parkeye çarpma sesiyle derin düşüncelerimden uyandım. Savaş yine aklından kaçma planları yapıyor gibi görünüyordu fakat buna izin vermeyecektim. Teomanın tahminimce burayı bulması ve gelmesi en fazla iki saat sürerdi. Onu oyalamam gerekiyordu.
Hızla ayağa kalkarak merdivenlere doğru yöneldim. Mutfak kapısını açtım ve abur cuburların bulunduğu dolaba doğru yöneldim. Karıştırdığım dolabın arka tarafında iki tane fındıklı, bir tane vanilyalı puding paketi buldum. Buzdolabından çıkardığım sütü bardağın yardımıyla orta boyda bir tencereye boşalttım. Çekmeceden aldığım küçük tahta kaşık ile top top olmuş puding parçacıklarını karıştırarak bu mükemmel anın keyfini sürdüm.
Küçük kaselere döktüğüm pudingleri sıra sıra tezgaha dizerek oluşan manzaranın hayali fotoğrafını çektim. İçlerinden en fazlasını alarak yemeye başladım. Ağzımda dağılan bu güzel tat kaybolmadan bir kaşık daha aldım. Bir tane daha. Bir tane daha.. Biten kaseyi yıkayıp dolapta yerine yerleştirdim. Vanilyalı puding bende mutluluk hormonu salgılıyor gibi bir his veriyordu. En son yediğimde Teomanın kolları arasındaydım. Mutlu ve güvendeydim.
Mutfak kapısının bitişiğinde Savaş ile karşılaştım. Beni görmemiş gibi omuz atarak pudingleri dizdiğim tezgaha doğru yöneldi. Bir tanesini eline aldı. Yiyeceğini sandığım o dakikalarda çöpün kapağını açtı ve tüm kaseyi boşalttı. Ardından diğer pudinglerede aynısını yaptı. Hepsini muslukta bol köpükle yıkadıktan sonra dolaptan aldığım yere yerleştirdi. El emeği diye bir şeyden anlamıyordu.
''Ne.. Neden?''
Anlamamış gözlerle bana baktı. Bende döktüğü pudinglerin çöp kutusunu göstererek ona döndüm.
''Sen beni salak mı sandın? Beni oyaladığını anlamadım mı sanki?"
Yüzüm kızarmıştı. Uyduracak bir bahane bulmaya çalışırken sıktığı kolumdan tekrar tuttu. Bunu üçüncü defa yapıyordu ve çok canımı yakıyordu. Durduğum yerde elimi çekmeye çalışırken o ise beni merdivenlerden çıkartmaya uğraşıyordu. Daha fazla dayanamayarak beni omzuna atacak bir şekilde kucağına almıştı. Ellerimi sarkıttığımda avuçlarım tam poposuna denk geliyordu. Bende dirseklerimle sırtına vurarak bağırmaya başladım. Bu sert vuruşlarım onda bir etki yapmamış olacaktı ki hiçbir şeyden etkilenmemiş gibi merdivenlerden çıkmaya devam etti. Canını acıtmalıydım. O nasıl sinirlendiğinde bende kolumu sıkma hakkını buluyorsa bende sinirlendiğimde aynısı ona yapabilirdim. Çenemi sırtına yaklaştırdım ve kaslı etinden bir ısırık aldım. Dudaklarından tiz bir çığlık yükseldi ve beni olduğum gibi yatağa fırlattı.
Bana bakmadan dolabın kapağını açtı ve içinden bir valiz çıkarttı. Bu canıma tak etmişti. Kolumun kızarıklığını soğuk su biraz hafifletir diye düşünerek banyoya doğru yöneldim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KUMPAS
Romance... Renksiz dudaklar ve insanı derin bir uykuya çeken koyu kahverengi gözler.. Etrafına parfüm gibi yayılan ağır sigara kokusu.. Teslim olmamam gereken arzular.. Ve pes etmemem gereken bir savaş. ...