1. BÖLÜM:SIRADAN DEĞİLİM

53 22 15
                                    

Medyadaki şarkıyı dinleyin mutlaka.Iyi okumalarr!
----

BÖLÜM 1:SIRADAN DEĞİLİM

Ben Ezgi.26 yaşında,165 boylarında,zayıf,kumral biriyim.Bugün koruma olarak çalışacağım şirkette ilk iş günüm.Kadın koruma olur mu hiç diyenleriniz olacaktır.Eh,demekki işimi iyi yapıyorum ki millet beni istiyor.

Aslında sıradan bir koruma değilim.Tabii ki bu iş için eğitim aldım ama işin aslı sandığınız gibi değil.

Şöyle bir şey var ki,huyum kurusun,işe girdiğim şirketleri dolandırmadan ayrılamıyorum.Irtibatta olduğum pek kişi yok fakat beni tanıyanlar arasında "Nasıl yakalanmadın bu zamana kadar?"diyenler var.Burada da devreye klavye delikanlısı kısmım giriyor.Küçüklüğümden beri silahlara ilgim olduğu kadar yazılıma da ilgim var.Lisede iken yazılım kurslarına gitmiştim daha sonra zamanımın birçok kısmını bilgisayarın diğer programlarını keşfederek,yeni şeyler ekleyip çıkartarak ve biraz da internet üzerinden ufak çaplı(aslında pek de ufak değil)araştırmalar yaparak suç ve arama kaydımı silecek hâle geldim.

Suç kayıtlarım kâğıda aktarılmadan silebiliğimden çoğu polisin elindeki tek kanıtım simam ve adım.Onu da bazen saçımda küçük değişiklik,giyim tarzı değişimi ve sahte kimlik ile hallediyorum.

Fakat şuan uzun zamandır farklı şehirde ve görünüşte olduğumdan özüme döndüm;eski giyim tarzım,eski saçım,eski yani gerçek ismim.Tek değişik olan ise soyismimdi.Sadece Demirci değildim...

14 yıl önce

14 yıl önce bir sabah gözlerimi garip bir ses ile açtım.Tanımadığım adamlar odamdaki eşyaları götürüyorlardı.Başımı çevirdiğimde ise annem kıyafetlerimin bir kısmını bavula koyuyordu.Yataktan kalktım ve annemin yanına geçtim.Annem ağlıyordu.Ne olduğunu sorduğumda bavulun fermuarını kapatıp "aşağıda konuşuruz,burada ayak altında dolaşmayalım."dedi.Neden ayak altında dolaşmayacaktık?Neler oluyordu?

Aşağıya indiğimizde annem bavulumu salonda duran iki bavulun yanına koydu.Sanırım o iki bavul anne ile babamındı.Babama baktım.Takım elbiseli,elinde dosyalar olan iki adam ile konuşuyordu.Daha çok yalvarıyor gibiydi.Hâlâ neler olup bittiğini anlamaya çalışırken salon tamamen boşalmıştı.Babam adamları ikna edememişti ki dışarı çıktılar ve siyah bir arabaya binip gittiler.Peşlerinden de eşyalarımızın yüklü olduğu birkaç kamyonet...

Annemin yanına gittiğimde babam da geldi.Tekrar ne olduğunu sordum.Babam başta anlatmak istemese de ısrarlarıma dayamamayarak anlatmaya başladı.

"Ben Kaya Yapı'nın sahibi Ender Kaya ile işbirliği yapıyordum aynı zamanda kendisiye çok iyi arkadaştık.Fakat daha sonra benden aldığı malların parasını ödememeye başladı.Bu konuyu her açtığımda kendininde sıkışık olduğunu söyleyip duruyordu.Ama duyduğuma göre şirketinin durumu günden güne iyi gidiyor,kâr oranları günden güne artıyormuş.Bu sırada da bizim şirkette tam tersi şeyler olmaya başladı.Bir gün tekrar Ender ile konuşmaya gittim.Yanında da piyasadaki tanınmış,güçlü şirketlerden insanlar vardı.Aramız eskisi gibi değildi bunu biliyordum ama o gün benimle sanki benim ona borcum varmış gibi ve asıl mahcup olması gereken benmişim gibi konuşunca bende bir şeyler yapmaya karar verdim."

Babamı çok iyi tanırım.Biri damarına bastıysa karşılıksız bırakmaz.

"Ender aynı zamanda silah kaçakçılığı yapıyordu.Bende de bunun ile ilgili kanıt sayılacak belge ve fotoğraflar vardı.Gidip Ender'i şikayet ettim."

Şaşkın gözlerle babamı dinliyordum.Gerçi babamdan bahsediyoruz.Sınırları zorlayacak biri.

"Sanırım bu çok da iyi bir fikir değilmiş"

Bunu söylerken babamın sırıtmasını sinirlerinin bozuluşuna veriyordum.Yani, umarım öyledir...

"Noldu ki?" diye sordum tahmin etmeme rağmen.

"Ender işin içinden zorda olsa sıyrıldı.Olan bana oldu işte.Artık Ender'i kendime düşman edinmiştim.Aslında pişman değildim.Sonra şirketin durumu daha da kötüleşti.Ezgi,kızım.Sana normalde bu kadarını anlatmazdım fakat sen artık büyüdün ve sana illaki bir şeyler hissettirmişizdir."

Evet.Son birkaç gündür bir şeylerin ters gittiği apaçık ortadaydı.Bugün ise patlak verdi bu olaylar.Şu yaşananlardan anladıklarım ise Demirici İnşaat artık yoktu.Sanırım artık Murat Demirci'de yoktu...

*3 gün sonra*

Gideceğimiz bir yer yok.Babam yıllar önce kendi şirketini kurmak için evden ayrılmıştı ve anneannemlerin onayı olmadan annem ile evlendiğinden pek akraba ilişkimiz bulunmaz.Bu yüzden bomboş evde battaniyelerin üzerinde oturup kalkıyoruz.Babamın cebindeki parası da azalıyordu duyduğuma göre.Yine bir gün salonda otururken babama telefon geldi.Salonun ortasından kalkıp diğer köşesine gitmiş olan babam telefona cevap verdi.Ne konuştuklarını bilmiyorum ama babam telefonu kapatıp yanımıza geldiğinde çok endişeliydi.Annem ile konuşmaya başladılar.

"Hemen buradan gidelim.Aslı,Ezgi'yi de al çabuk hazırlanın."

"Ne oldu Murat.Seni arayan kimdi?"

"Ender.İşimizin bitmediğini söylediğinde inanmalıydım ona."

Ardından babam Ender'in söylediği sön sözü ekledi.

"O değersiz,bomboş evini ailenin ve senin kanın ile dolduracağım."

Ne demekti bu?İflas etmiş olmamızın şokunu üstümden atamış olmama rağmen bir de bizi öldürmeye gelecek olan birisi mi vardı?

Çabucak hazırlandık.Tam kapıdan çıkacakken Ender ile adamları kapıdaydı.Babam "Hemen yukarı çıkın!" dedi ve biz annemlerin yatak odasına çıktık.Annem beni dolabın içine soktu.Küçükken buraya çok saklanırdım.Annem ise bana çok kızardı.Gerçekten o zamanlara geri dönmeyi çok istiyordum.

Annem tam gidecekken gitme dercesine kolunu tuttum.Annem elimi kolundan ayırıp burada sessizce beklememi söyledi.Onaylarcasına başımı salladım fakat çok korkuyordum.Birkaç dakika orada bekledim.Beklerken uykum gelmişti.Tam uykuya dalacakken aşağıdan gelen silah sesi ile tekrar gözlerimi açtım.Dolaptan çıkmaya yeltenirken bir silah sesi daha duydum ve irkilerek dolabın içine geri girdim.O sırada uykuya dalmışım.

Uyandığımda birinin kucağındaydım.Dikkatli baktığımda beni taşıyan kişinin bir polis olduğunu anladım.Merdivenlerin başına geldiğimizde beni indirdi.Oradan aşağıyı,salonu görebiliyordum ve yerde kanlar içinde yatan iki kişi vardı.Üstleri örtülmüştü ama.Aşağıya baktığımı gören polis beni yavaşça orayı göremeyeceğim bir şekilde geri itti.Annem ile babamın nerede olduklarını sordum.Yutkundu.Daha sonra kekeleyerek bana bir şeyler anlattı fakat yalan söylüyordu.Yerde yatanlar annem ile babamın cesteleriydi.O an yıkılmıştım.Ağlamaya,bağırmaya başladım.Polis beni sıkıca tuttu ve aşağıya indirdi.

Çırpınmaktan yorgun düşmüş olmalıydım ki beni bindirdiği arabada uyuyakaldım.O gün hayatımdaki en berbat gündü.Ender dediğini yapmış,bomboş evi annem ile babamın kanıyla doldurmuştu.Polisler hemen geldiğinden beni arama vakitleri kalmamıştı sanırım.Cenazeden sonra kimsem olmadığından yetimhaneye verildim.Henüz 12 yaşındaydım fakat içim intikam ateşi ile yanıp tutuşuyordu.Bunu Ender'e ödetecektim,ödetmeliydim...

----
Selam gençler veya genç hissedenler!Haha garip oldu biliyorum.Her neyse.İlk bölümü paylaşarak Ezgi'nin hayatına ufaktan giriş yaptık.Beğeneceğinizi umuyorum.Iyi okumalarr!

Suçlu KorumaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin