İnsanlar yavaş yavaş sınıftan çıkmaya başlamıştı. Lanet migrenim yine tuttu ve ayağa kalkamayacak şekilde yorgun hissediyordum. Yemeğe gitmeme kararı vererek ipodumdan Son çaldığım parçayı açtım sanki piyanonun başındaymış gibi sırada parçayı çalıyor gibi yaptım müzik ilerledikçe baş ağrısını unuttum. Gerçekten ilaç gibi geliyordu müzik bana, içime attığım tüm duyguları dışa vurmanın en iyi yolu olduğu kesindi. Kafamı geriye atıp gözlerimi kapatarak parçayı çaldığımı hayal ettim annem, babam, Arda hepsi karşıma geçmiş bana bakıyorlardı sanki gözlerimi açmak istesem de onlara olan özlemim buna engel oldu. Kendimi rahat bırakarak gözyaşlarımın akmasına izin verdim. Parça bittiğinde gözlerimi açmamla alkış sesinin gelmesi bir oldu.
"Parmaklarını ve tiyatro yeteneğini burda harcayacağına müzik odasına gelsen iyi olur. "dedi yanımda oturan çocuk. Sırıtarak yanıma yaklaşmaya başladı. Ağır çekimde geliyor gibi yavaş yavaş beni inceleyerek yanıma geldi.
"Oğuz."dedi kendinden emin bi sesle elini uzatarak. Ne olduğunu anlam vermeyerek ağzımdan çıkan sese engel olamadım.
"Ha?!" dedim içimden kendime işkence fikirleri düşünerek şaşkınlığımı nasıl gizleyememiştim onu da geçtim neden şaşırmıştım ki. Beni düşüncelerimden kurtaran elimden tutarak çekmeye başlayan Oğuz oldu. Hareketi daha fazla şaşırmama sebep olsada kahkalarla gülmeye devam ederek peşinde sürüklenmeye devam ettim.
Büyük beyaz bi kapının önüne geldiğimizde aniden durmasıyla kaslı vücuduna çarpmam bir oldu. Bana aldırmayarak içeri girdi. Bi süre kapıda durup kendime gelmeye çalıştım. Sakin ol kızım.. Bu heyecan neden.. Derin nefesler 1..2..3.. Evvet iyiyidim. Kapıyı iterek açtım ve kuyruklu beyaz piyonuyu görmemle kalbimin duvarları yavaş yavaş yıkıldı annem öldüğünden beri piyano çalmamıştım. Korkuyordum deli gibi.. Hala da korkuyorum. Annemi hayal kırıklığına uğratmaktan. Hep onunla çalardım en kötü zamanlarında bile benim yanımda olmaktan asla vazgeçmemişti.
Yavaş adımlarla piyanoya yürüdüm tuşlarda parmağımı gezdirdim. Tuşların soğukluğu içimi gıdıkladı huzur doldum biran gözlerim yanmaya başlamıştı. Arkamı dönerek hala beni izleyen Oğuza baktım.
"Teşekkürler beni getirdiğin için." dedim titreyen sesime engel olamadan.
"Bu kadar duygusal olma. Kendini masa başında harcama diye getirdim umrumda olduğundan değil. " dedi Sırıtarak.
" aa tabi tabi hiç umrunda değilim. " dedim kahkaha atarak. Ani ruh hali değişimlerime alışıktım. Bir anda gülüp sonra ağlayabilecek yapıda bir insandım. Oğuz ayağa kalkarak piyanonun başına geçti.
"Yanıma gelmeyecek kadar korkakmısın yoksa sınıfta gayet cesurca davranmıştın oysaki." dedi dik dik bakarak. Ahh meydan okumak ha! Asla sana papuç bırakmam ben Oğuz Bey, savaş baltalarını çoktan çıkarmıştım.
Oğuz tuşlara basmaya başlayınca yanına ilerdim. Bu şarkı.. En sevdiğim parçaydı. Okulda resitallerde, balolarda, şenliklerde duygusal olmasına rağmen benden istenilen ilk parça olurdu hep. Kendimi tutamadım ve sözleri söylemeye başladım..
Say something, I'm giving up on you.
Bir şey söyle, senden vazgeçiyorum.
I'm sorry that I couldn't get to you.
Sana gelemediğim için üzgünüm.
Anywhere I would've followed you. Oh-oh-oh-oh
Seni herhangi bir yerde takip ederim.
Say something, I'm giving up on you.
Bir şey söyle, senden vazgeçiyorum.
Müzik öyle ruhuma işlemişti ki kalbimin atmadığını hissettim. Oğuz o kadar iyi çalıyordu ki etkilenmeden edemedim. Aslında kolay bi parçaydı neden Say Something'i seçti ki.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BaşkA
Novela Juvenililk hikaye yazmanın ürkekliği ve içimde biriktirdiklerim hayallerimi süsleyen kurgularla sizlere gelmeye çalışıcam. Şimdiden hikayemi okuğunuz için teşekkürler. Kayra Arız... Annesini yeni kaybetmişken, babasının yaşattığı şokla tüm hayatını değişti...