Yeni bir okul yılı ve yepyeni bir okul. Kayıtların bitmesine bir hafta kala annemle birlikte okula geldik. Okulun bahçesi oldukça büyük , ne de olsa zenginlerin geldiği bir okul, Fakat beni bahçeden ziyade arka bahçede, gözden uzak ve etrafı yemyeşil ağaçlarla kaplı -hatta biraz çiçek bile var- bir bank etkilemiş durumda. Daha şimdiden o bankı sahiplendiğimi söylesem yalan olmaz. Hem konumu hem de genişliğiyle beni etkileyen bu banka bakıp gelecekle ilgili hayaller kurarken annem beni kolumdan tutup "Hadi kızım, biraz acele et! " diyerek müdürün odasına çekiştirmeye başladı. Sanki ben odaya girmesem kayıt işlemleri olmayacak.
Müdürün odası üçüncü kattaydı- orta katta- Bu aslında benim için daha iyi denebilir. Müdürün odasına gidene kadar okulun neredeyse yarısını gördüm. Özellikle merdivenlerdeki süslemeler ve duvarlardaki ünlü kişilerin resimleri-hepsi elle çizilmiş ve en ince detayına kadar boyanmış-çok ilgi çekiciydi. Belli ki okulumuzda çok güzel resimler çizen bir öğretmen vardı. Belki de iki. Her şekilde şimdiden emin olduğum tek şey resim dersinde sıkılmayacağımdı.
Müdürün odasının önünde bizden önce gelen iki aile bekliyordu. Belli ki birileri içerde kayıt işlemi yapıyor diye düşündüm. Daha sonra içerdeki aile çıktı ve kapının önünde bekleyenlerden başka bir aile içeri girdi.
Benim dikkatimi çeken şeyse tek başına oturmuş olan çocuktu. Yanında ne annesi ne de babası vardı, ki genelde kayıt işlemlerine hem anneler hem de babalar gelirdi. Zaten babamın acil bir hastası çıkmasa o da bizimle gelecekti. Oysa bu çocuk yalnızdı ve beklemekten sıkılmış gibi bir hâli vardı. Eğer tek başına gelmiş olmasa hiç dikkatimi çekmeyecek biriydi. Uzun boylu, keskin yüz hatlarına sahip, ela gözlü, düzgün fizikli bu çocuk belki de birçok kızın etkilenebileceği türden biriyken benim için sıradan biriydi. Kayıt işlemine tek başına gelmesi dışında tabii.
Ona baktığımı fark etmiş olacak ki yavaşça yanımıza geldi. Belki de konuşmak istiyordu fakat benim kimseyle konuşacak hâlim yoktu. Üstelik annem yanımda olduğu için onu tersleyemezdim de. Off, offf... Neden her zaman iyi bir kız gibi davranmam gerekiyordu ki ? Belki de bunun sebebi ailemin saygın insanlar olmasıydı. Ama bu pek de ilgimi çekmiyordu. Ben bu düşüncelere dalmışken çocuk yanımıza biraz daha yaklaştı. Onu umursamadığımı anlaması için illa ki söylemem ya da hakaret etmem mi gerekiyordu? Bakışlarım ve iç çekişlerim bunun bir göstergesi değil miydi zaten? Derken kayıt sırası bize geldi ve bu şımarık çocukla konuşmak zorunda kalmadım. İçten içe mutluydum ama müdürün odası ... Tam bir kaostu. Yağmurdan kaçarken doluya yakalındık dedikleri bu olsa gerek.
Müdür bey emekliliğine az kalmış biri gibi görünüyordu. Oldukça yaşlı, hafif şişman, orta boylu bir beyefendiydi. Bu kibarlığın altında sinirlenince ateş püsküren biri olduğuna yemin edebilirdim.
Annem müdür beye "Kayıt işlemleri için geldik. " dedi. Sanki buraya niçin gelebiliriz de. Neyse... Müdür bey çok hoş bir şekilde konuşuyordu. İyi eğitimli olduğu her hâlinden belliydi. Belki de imkânları olsa bir doktor ya da daha iyi maaşlı bir işte çalışıyor olabilirdi diye düşünmemek elde değildi. Nazik bir şekilde "Kaçıncı sınıfa geçtin çocuğum? " dedi. Benimle konuştuğu için oldukça sevindim. En kibar hâlimle "Beşinci sınıf müdür bey. "dedim. "Yaa, ne kadar güzel."dedi. Belki de bunu bugün gelen herkese söylediği için bu kadar tatlı söylemişti. "Peki ismin ne bakalım? " dedi. Kesinlikle emin olduğum tek şey müdür beyin karşısında bir çocuk varmış gibi konuştuğuydu. Belki çocuk olabilirdim ama bu kadar belli etmesine ne gerek vardı ki? Annem yanımda olduğu için kibar olmalıydım. Zaten çok kısa bir zaman sonra müdür de yaptıklarına pişman olacaktı, bu okula kayıt yapanlar da. Çünkü ben artık burdaydım. Dört yıl boyunca elimden gelen her şeyi yapıp insanları okuldan, bu ilçeden, bu ilden, kendimden ve hatta beni dünyaya getirdiği için annemden bile nefret ettirecektim. Bu düşünceyle yüzümde hafif ir tebessüm oluştu ve olacakların hayaliyle "Ben Melek. Melek Özdemir. "dedim. Müdür bey benden mi yoksa soyadımızdan mı etkilendi-herkes gibi- bilmiyorum. Oldukça mutlu görünüyordu. "Bir hafta sonra kayıtlar bitiyor ve 18 Eylül'de okullar açılacak. O gün saat tam 11.30'da okul bahçesinde toplanacaksınız. Tam vaktinde burada ol, tamam mı canım?" dedi. Benimle mi yoksa annemle mi konuşuyordu bilmiyorum. Belki de ikimizle birden konuşuyordu. "Peki müdür bey. " dedim sırıtarak. Bilmediği şey benim erkenden gelip okulda keşif turu yapacağımdı. Daha sonra okuldaki herkesle tanışacak. Olabildiğince çok kişiye kendimi tanıtacaktım. Tabii ki birçoğu beni tanıdığına pişman olacaktı ama aklı olan benimle iyi geçinmeliydi.
Daha sonra müdür bey okul kurallarını- sanki uyacaktım da- okul kıyafeti ve daha bir sürü konuda annemle konuşurken onları dinlemiyordum. Her zaman olduğu gibi bu okulda da neler olacağını düşünmeden edemiyordum. Şimdi benim zamanımdı. Şimdi KARA MELEK dönemi başlıyordu.

YOU ARE READING
Kara Melek
Teen FictionKara Melek Hayatım boyunca tek amacım farklı olmaktı. Her zaman diğer insanlar gibi olmadığımı kanıtlamak istedim. Şimdi kendi sıra dışı dünyamda yeni farklılıklar ortaya çıktı. Ben Melek. Kendi hayatımı kendi ellerimle yönetmeye alışmışken bir anda...