Ah okul... Kendimi huzurlu hissettiğim çok az yerden biri. Burası benim ülkemdi, benim krallığım. İstediğim her şeyi yaptığım yer.
Erkenden okula geldim ve ilk işim binanın etrafını gezmek oldu. Bahçe büyüktü ve daha kayıt için geldiğim zaman gözüme ilk çarpan şey bahçedeki banktı. Şimdi bile oraya oturup hiçbir şey yapmadan saatlerce oturabilirdim. Ama bu isteğimi görmezden geldim ve bahçede kısa bir tur attım. Daha sonra okuldan içeri girdim. Gerçekten güzel bir okuldu. Dört yıl boyunca hiç sıkılmadan, yani dersler dışında hiç sıkılmadan, bu okulda okumak güzel olacaktı.
Alt katı, kantini, spor salonunu ve daha birçok yeri gezdim. Okulumuz beş katlı olduğu için bir, aslında her koridorda bir toplam iki asansör vardı. Oysa ben merdivenlerle çıkmayı tecih ediyordum. Müdürün odası üçüncü kattaydı -Mantıklı bir yerde- Tüm okula hakimiyet sağlamak için orta katta bir odasının olması pek şaşırtıcı değildi. Öğretmenler odası ikinci kattaydı. İlk katta spor salonu, kantin, etkinlik odası ve dört sınıf tek vardı. Benim sınıfım ise son kattaydı. Teneffüste bahçeye inip tekrar sınıfa çıkmak yorucu olacaktı. Tabii asansör olmasaydı. En iyisi normal teneffüslerde asansörü kullanmak ve öğle arasında ise – tam olarak öğle arası denemez ama 5. dersten sonra 20 dakikalık bir ara var- merdivenlerle inmeyi planlıyordum.
Sınıfa gidene kadar lavabodan yangın merdivenine kadar her yeri gezdim. Okulun ilk günü olduğu için bugün tören yapılacaktı. Her okulda olduğu gibi müdür bey okul kurallarını anlatacak, disiplinin ne kadar önemli olduğunu söyleyecekti. Elbette bunlar herkesin bildiği şeylerdi, ama kimse uygulamak istiyormuş gibi görünmüyordu.
Törenden sonra herkes sırayla sınıfına girmeye başladı. Bizim sınıf son katta olduğu için en son biz içeri girdik. Sınıftaki herkesi tanıyordum- annemin dediği gibi- Bizimkiler, Damla ve kokoş grubu, babamın arkadaşlarının çocukları, ilkokulu birlikte okumamıza rağmen ismini bilmediklerim, sınıfın ikinci en çalışkanı Ali Fırat- en çalışkan bendim- ve diğerleri... Tanımadığım kimse yoktu. 'İyi' dedim içimden. Kimseyle tanışmak, yalandan yüzlerine gülmek zorunda değildim. Bizimkilerin yanına gittim:
-Nabersiniz geçlik? dedim. Meriç her zamanki gülümsemesiyle:
-Biz iyiyiz. Asıl senden naber? Tatilde yine kayıplardaydın, dedi. Özgür:
-Her zamanki Melek işte. Farklı bir şey yok. dedi.
'İşte bizim çocuklar.' diye düşündüm. En ufak bir konuda bile tartışmadan duramıyorlardı.
-Haklısın Özgür, ben hep aynıyım. Zaten ne zaman farklı bir şey yaptığımı gördünüz? dedim.
Ders başlayana kadar sohbet ettik. Bir nevi hasret giderdik. Dersin başlamasına on dakika kala Damla yanıma geldi ve "Bakıyorum Melek Hanım(!) da burada " dedi iğrenerek. Sanki ben ona çok bayılıyordum da! Neyse... İlk günden kimseyle kavga etmek istemiyordum. Hele ki Damla gibi kendini bilmez biriyle? Asla! "Aynen, aynen. Haklısın. Şimdi elimden bir kaza çıkmadan defol! " dedim dişlerimi sıka sıka. Kendimi zor tuttuğumu biliyordu ama canı dayak istiyordu herhalde. "Yaaa" dedi ağzını gere gere. O an neden ağzının ortasına patlatmadıysam zaten! "Gitmezsem ne olur ? " dedi. Doğrusu bu sözü hangi cesaretle söylediğini bilmiyordum. Ne olacağını sınıftaki herkes biliyordu. Beni tanıyan herkes, ismimi duyan, namımı bilen herkes. Oysa bu kız inatla benden dayak istiyordu. Birkaç kız olacakları görmemek için sınıftan çıktı. Bazıları da kafasını dönmüş, bize bakmamaya çalışıyordu. "S...git Damla! Ağzımı bozarsan yüzünü dağıtırım! Daha önce birçok kez bunu yaptığımı gördün. Tabii eğer babanın tüm parasının senin estetiğine gitmesini istemiyorsan! Ya da direk yüz nakli de yapabilirsin olacaklardan sonra!" bunları söylerken gülüyordum. Bu içten bir gülüşten ziyade fırtınadan önceki uyarı sinyalimdi. Bu gülüşten sonra genelde çok kötü şeyler olurdu. Özellikle de karşımdaki insana.
Sözlerimden korktuğu belliydi. Yine de geri adım atmadı ve bana elini kaldırdı. Resmen elinin kaldırdı! Hem de bana! Bu ölüm fermanını imzalamaktan da beterdi. Kendi ölüm fermanını kendi elleriyle yazmıştı salak! İçimden 'Ya sabır' dedim. Elbette bana tokat atmasına izin vermedim ama öfkemi kontrol etmezsem kolunu kırılacağımı biliyordum. Sakince kolunu tuttum -en sakin hâlimle- Ve kolunu kırmamaya çalışarak sadece birazcık sıktım. Amacım canını yakmaktı ama dozu kaçırmamalıydım. Kırık bir elle benden kurtulması bile mucizeyken sadece elini incitecek kadar ona zarar verdim. Zamanla neyi ne kadar yapacağımı ve yaptığım şeyin bana zararının ne olacağını anlamıştım. Onun kolunun kırılması benim özgürlüğümün kısıtlanması olabilirdi. Yüksek ihtimalle amacı da buydu. Onun canını yakmamı ve olabildiğince çok zarar vermemi istiyordu. Böylece ailem, bugüne kadar yaptığım her şeyi öğrenecekti. Eski defterler açılacak, belki de Kara Melek dönemi son bulacaktı. Buna asla izin veremezdim! Damla'nın kolunu sertçe ittim ve:
-Bak Damla! Her ne kadar seni dövmek istesem de bugün havamda değilim. Hem okulun ilk gününden kolunun kırılması istemezsin. Kimse istemez! Değil mi kokoş takımı? dedim öfkeyle. Bunu söylerken Buse ve Berfin'e bakıyordum. Buse:
- Hadi Damla, gidelim. dedi.
Berfin ve Buse, Damla'nın koluna girdiler ve ikisi birlikte onu sınıftan çıkardılar. Arkamı döndüğümde çocuklar bana ters ters bakıyordu. Salih:
-Ne yapıyorsun ya, sakin ol biraz! dedi. Deniz de onu onaylarcasına başını salladı. Özgür, ikisinin aksine yanımda durdu.
-Ne yaptığını gördünüz. Bugünlerde Damla'nın sesi çok çıkıyor. Babasının evliliği onu çok sarsmış. Üstelik Melek, istese onun kolunu kırabilecekken ona hiçbir zarar vermedi. dedi. Meriç de:
-Aynı şeyleri düşünüyorum. Ama Ali abi -babam- her an her şeyi öğrenebilir. Melek'in artık daha dikkatli olması gerek ve bu konuda hepimiz dikkatli olmalıyız. dedi.
Biz kendi aramızda bu konuyu tartışırken kapının önünden tanıdık bir ses işittim . Sesi duymamla birlikte garip bir şekilde kalp atışlarım hızlandı. Ama bu olabilir miydi? Gökhan...
![](https://img.wattpad.com/cover/305604566-288-k566712.jpg)
YOU ARE READING
Kara Melek
Ficção AdolescenteKara Melek Hayatım boyunca tek amacım farklı olmaktı. Her zaman diğer insanlar gibi olmadığımı kanıtlamak istedim. Şimdi kendi sıra dışı dünyamda yeni farklılıklar ortaya çıktı. Ben Melek. Kendi hayatımı kendi ellerimle yönetmeye alışmışken bir anda...