11.Bölüm

7 0 0
                                        

           Eve gelir gelmez odama çıktım. İlk işim çantamdan çalışma dosyamı çıkarmak oldu. Yeni aldığım notu başka bir deftere yapıştırdım. Böylece her yıl için, bir defteri notlarla kaplamış olacaktım. Tabii eğer bu notları ilerleyen yıllarda alacağımı da düşünürsek. Ama ben, böyle düşünüyordum. Hem neden almayayım ki?

     Önce geçen yıl ki notları tek tek okudum. Sonra bu yeni notu tekrar ve tekrar okudum. Diğer notlarla arasındaki tek fark, bu kez bir dörtlük yazılmamış olmasıydı. Onun dışında aynı kişi tarafından yazıldığı belliydi.

     Notun şu cümlesi kafamı karıştırıyordu. "Eğer ki benimle konuşmak istersen, o zaman sen de bana bir not yaz. " Bunu uzun uzun düşündüm. İlk başta, sadece bu kişiyi bulmak ve onu dövmek istiyordum. Ama artık onu bulmam gerekmiyordu. Onun bu notlarına alışmıştım. Beni mutlu eden çok az şeyden biriydi. Yine de notları yazan kişiyle tanışma konusunda pek istekli değildim. Eğer ki tanışırsak bir şekilde bu nottaki kadar heyecanlanmayacağımı biliyordum. Görmediğim birinin hayali daha heyecanlı geliyordu. Oysa onu gördükten sonra, ortada hiçbir sıra dışı olay kalmayacaktı. Heyecan kalmayacaktı. Büyü bozulacaktı!

     Yüz yüzeyken biriyle konuşmak gayet sıradandı. Ya da tanıdığın biriyle mektuplaşmak. Oysa hiç bilmediğin birinden gelen notlar, insanı heyecanlandırmaya yetiyordu-ya da beni heyecanlandırmaya yetiyor demeliyim- Yemek saatine kadar bu konuyu düşündüm. Yemek esnasında da kafamdaki tek şey buydu. Babam "Günün nasıldı? " diye sorduğu sırada kafamda hâlâ bu düşünceler vardı. "İyiydi baba. Sıradan bir gündü. Pek ders işlemedik zaten. " dedim. Babamla biraz daha sohbet ettik. Bazen sorularına sadece 'evet, hayır' diyordum. Bazen de çok kısa cevaplar veriyordum. Annem bu düşünceli hâlimden endişelenmişti. "Ne düşünüyorsun kuzum?"diye sordu. "Aslında bir sürü şey düşünüyorum anne. Kafamda milyon tane soru var. " dedim dürüstçe. "İstersen bana anlatabilirsin." dedi. Oysa anlatmayacağımı biliyordu. Ne yapmam gerektiğinden emin değildim. Bir tavsiye almak hiç fena olmazdı. "Eğer ki tanımadığın biri seni çok etkilemişse ve seninle konuşmak istiyorsa, o zaman ne yapardın? " dedim. "Sanırım tanışırdım. Eğer ki çok merak ediyorsam, mutlaka tanışırdım. Beni bilirsin. Merakım çoğu zaman uykularımı kaçırır. " diye cevap verdi. Aslında bu gayet mantıklı bir cevaptı. "Peki ya birtakım endişelerin varsa? Yani onu sana çok övmüşler ve çok sıra dışı bir şey bekliyorsun. Ama bir yandan da beklediğin kadar inanılmaz biri değilse diye de endişeleniyorsan. O zaman ne yaparsın? " dedim. "Konuyu tam olarak anlatmayacaksın, değil mi? " dedi ve derin bir nefes aldı. "Her zaman insanların bazı endişeleri olur. Eğer ki endişelerin varsa o zaman bir süre yüz yüze tanışmayın. Ama başka şekilde de konuşabilirsiniz. Mesela telefonla. Birbirinizi arayıp konuşmak da bir tanışma şeklidir. " dedi. Ben de aynı fikirdeydim. Sadece ikinci bir görüşe ihtiyacım vardı. Anneme bakıp gülümsedim ve "Tıpkı benim düşündüklerimin aynısını söyledin anne. Teşekkür ederim. " dedim. Doğruca odama gittim. Artık kararım kesindi. Elime resim dersinde kullandığım renkli kâğıtlardan birini aldım. Onun bana yolladığı ilk not gibi bu da pembeydi. Bilerek bu rengi seçmiştim. Hemen yazmaya başladım.

" Sana yazıp yazmamak konusunda çok düşündüm. Aslında seninle tanışmayı en baştan beri istiyordum. Başta seninle tanışıp seni bir güzel dövmek istediğimi itiraf etmeliyim. Sonrasında bu fikrimden vazgeçtim. Çünkü notlarına alışmıştım artık. Her gün pazartesi olmasını bekliyor, alacağım yeni notta ne yazacağını merak ediyordum.

Dün not almayınca üzüldüğümü belki de fark etmişsindir. Bu yüzden bugün, o beyaz kâğıdı görünce ne kadar sevindiğimi anlatamam. Bende garip hisler yaratıyorsun. Bir yanım seninle yüz yüze tanışmak isterken diğer yanım seni görünce bu heyecanın biteceğini söylüyor. Bu yüzden seninle not aracılığıyla konuşmaya karar verdim.

Kara MelekWhere stories live. Discover now