-§4. Bölüm§-

138 82 60
                                    

Oy vermeyi ve satır arası yorumları unutmayın... ;)

Keyifli okumalar

Pencereye baktığımda, daha güneşin çıkmadığını gördüm. Uyumak isteyerek, yeniden yatağa uzandım. Eğer uyanık kalsaydım, rüyamı ve verdiğim kararı düşünüp, duracaktım. Tek çare uyumaktı bana göre, ama yatakta o kadar dönmeme rağmen uyku tutmuyordu.

Şimdi ne yapacaktım ben? Boğazımın fena kuruduğunu fark edip, su içmek istedim, ama sürahi bomboştu. Yataktan kalkıp, sürahiyi elime alarak, odadan çıktım ve merdivenlerden aşağıya inmeye başladım, ama karanlık olduğu için çok dikkatli davranmak zorunda kalıyordum.

Neden buraya ışık takmamışlar acaba..? Bir süre sonra mutfağa vardım. Hemen ışığı yaktım. Işığı yakmamla "aaggghh" diye bağırmam ve sürahinin elimden yere düşmesi bir olmuştu. Sürahi paramparça olmuştu. Karşımda gördüğüm kişi yüzünden.. İyi de, gecenin bu saatinde, mutfakta ne işi vardı bu adamın?

"Hey! Ne diye bağırıyorsun sen!?" diye bağırmıştı bana. Keşke elimde olsa da, bu adamı bir kaşık suda boğabilsem. Anlaşma olmasaydı, şimdiye burada bir saniye dahi durmazdım ya, neyse...

"Bana bağırmasana sen! Gece gece hayalet gibi mutfakta olan sen, suçlu çıkan ben, ha?!" dedim sesimi yükselterek. Gerçekten de haddini bilmiyordu bu adam..

"Aynen öyle! Ve bir daha sakın benimle sesini yükselterek konuşma cüreti gösterme. İnan bana, seni buna pişman ederim Arzu!" demişti gözleri alev alarken sinirden.

"Senin kadar ukala ve egolu bir adamla anlaşma yaptığıma hala inanamıyorum!" dedim sinirli bir sesle. Söylediğim cümle kelime be kelime doğruydu. Bu adam öyle konuşuyordu ki, sanki tüm dünya ona köleymiş gibi... Sanki herkes onun oyuncağıymış gibi...

Sağ elini yumruk yaptı ilk önce, sonra ise sinirli ve koyulaşmış gözleriyle bana baktı. Bana yakınlaşmaya başladı... Korkmadım değil doğrusu.. O geliyordu, ben gidiyordum.. O ileri, ben ise geri... Tabi sonunda fazla kaçamadan belimi eliyle kavrayıp, kendisine yakınlaştırdı ve "tıpkı senin baban gibi... Ukala ve egolu, dimi?..." fısıltıyla kulaklarıma söyledi. Söyledikleri karşısında ani bir şekilde onun sinirden koyulaşmış gözlerine baktım yakınlığa aldırmadan ve dudaklarını aralayarak "ve şansını daha fazla zorlama! Beni de kötü şeyler yapmak zorunda bırakma!" diye devam etmişti...

Öylece donakalmış şekilde ona bakıyordum. 'Tıpkı baban gibi...' demesi..? Hayretler ve şaşkınlık içerisindeydim. Ona olan yakınlık bile gram aklımdan dahi geçmiyordu. Sadece o cümlesi... O cümlesi yazının kayaya kazındığı gibi kazınmıştı aklıma. Ani bir şekilde beni bırakmıştı ve o an sendelemiştim yerimde. Bana baktıktan hemen sonra gitmişti..

Hiçbir şeye aldırmadan yerde ki, sürahi parçalarını götürüp, temizlemeye başladım, ama o adamın o cümlesi hala aklımdan çıkmamıştı. Düşüncelere dalmam yüzünden ani bir şekilde elimde acı hissettim. Düşünmeyi bırakıp, elime baktım. Dikkatsizliğim yüzünden elimi kesmiştim. Bir bu eksikti.

Hemen ayağa kalkıp, musluğu açtım ve elimi suyun altına tuttum. Tüm bunlar... Gerçekten kabus veya kötü bir rüya olabilir miydi? Keşke... Keşke kabus olsaydı.. Herşey sadece bir rüyadan ibaret olsaydı. Bunları düşünürken, sol gözümden bir damla yaş aktı. Eski günleri ne kadar özlediğimi hatırladım. Eskiden babamla gerçek baba kız olmak isterken, şimdi o olmasa bile olur. Yeter ki, sevdiklerim yanımda olsun diyorum.

AnlaşmaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin