Terden sırılsıklam olmuştum. Baska zaman olsa bu durum beni çok rahatsız ederdi. '' Acaba ter kokuyor muyum ?" diye kendimi koklamaya başlardım ama bugün öyle değil. Başım tamamıyla uyuşmuş haldeydi. Hiç tanımadığım bir çocukla omuz omuza şarkı söylüyordum ve şimdi hiç sırası değildi. Birden zihnim alkolün esiri olmuştu. Bu kadar kısa sürede böyle olacağını tahmin etmemiştim. Gözlerim artık bambaşka görmeye başlamıştı. Gözümden beynime yansıyan görüntüler zihnimde başka noktalarda anlam buluyordu. Daha girişte sahnedeki kızın tepindiğini düşünürken figürlerini sanatsal bulmaya başlamıştım. Yan tarafa döndüğümde iki kızın birbirlerinin elleri omuzlarında şarkıya eşlik ettiğini gördüm. Benden farklı olarak yanındakini tanıyor olmalıydı. Kızlardan birinin sırtında büyükçe düş kapanı dövmesi vardı. Terden ıslanan teni dövmeyi daha parlak hale getirmişti. Yanıp sönen ışıklar daha cezbedici hale getiriyordu. Ne kadar tuhaf. Normal koşullarda ter beni iğrendirirken bu gece tüm sarhoş hallerimden farklı olarak içimdeki şehvet odasının ışıklarını yakmıştı. Eğer tanımadığınız birine şehvet filtresiyle bakmaya başlarsanız karşıdakinin vücudunu cinsel dürtülerinizle incelerseniz. Gözleriniz sadece belli noktalara odaklanır ve insan bedeninin birkaç parça şeyden ibaret olduğunu düşünürsünüz. Galiba şu an ben de onlardan biriyim. Bu kızın yanıp sönen ışıkların altında parlayan teni beni kendine çekmişti. Bedeninin belli noktalarına odaklanmadan edemiyordum. Böyle düşünmek, böyle yaşamak yani böyle biri olmak ne kadar kolaymış. Şimdi kıza doğru ilerleyeceğim; bakışlarımla, davranışlarımla ne istediğimi açıkça söyleyeceğim. Ya evet ya da hayır cevabını alacağım. Hayatın sana sadece iki seçenek sunması ne kadar basit ve bir bir o kadar da güzel. Sahnedekiler ara verince dengemi toplayıp yürümeye başladım. Hala kendime inanamıyordum. Bırak tanımadığım biriyle sevişmeyi bu konuyu konuşmayan ben neler yapıyordum. İnsanda demlenmeyen ten, şehvet, arzu, alışkanlık gibi şeylerin beni ve bedenimi eskiteceğini düşünürken adım adım eskimeye, herkesleşmeye gidiyordum.
Kız arkadaşından ayrılmış, tek başına sahnenin önündeki cılız ışığın altında duruyordu. Onun da elinde bir şişe vardı. Yanına yaklaşıp şişemi tokuşturmak için uzattım ve:
" Işığını benimle paylaşır mısın? "diyerek gözümle lambayı gösterdim. Alaycı bir gülümsemeyle yüzü yumuşamıştı. Niyetimi çoktan anladı lakin biraz şaşırmışa benziyordu. Elimi uzatıp ismimi söyledim o da aynı şekilde karşılık verdi. Bu durum beni bayağı cesaretlendirdi ama sonrasın da ne diyeceğimi bilemiyorumdum. Geçimini konuşarak kazanan ben kelime bulamıyordum ama teması kesmemek için gözlerinin içine bakıyordum. Bu av gibi bir şeydi. Ve ben galiba çok tecrübesiz bir avcıydım. Kız birden :" Ben buraya sık gelirim, buraya gelenler genellikle aynı kişiler seni ilk defa görüyorum. " dedi. Galiba avcısına kendi ayağıyla giden av olmuştum. Ben dışında herkesin gözüyle karar verdiğini ne çabuk unutmuştum daha üç beş saat önce bunu düşünmeme rağmen. " Belki sırtındaki düş kapanı beni sana çekti. " diye cevap verdim.Acaba bu cevabı veren kaçıncı erkektim. Ama bu cevap onu gayet memnun etmişti. " Bu düş kapanına düşen ilk sen değilsin. " deyince " Son olmayacağımdan eminim." diye karşılık verdim. Bu daha da hoşuna gitmişti.
Kendini sadece kadın olarak görüyordu. Söylenen şeyin ahlaki olup olmamasından öte kadınlığını okşayacak olması ona yetiyordu. Basit bur gün için yeter de artardı bile. Tekrar müzik başladığında beraber şarkı söyleyip dans ettik. Ortalıktan el ayak çekilince koluma girdi ve çıkışa ilerledik. Bu kadar basit miydi bu işler yoksa bugüne mahsus şansım yaver mi gitmişti? Ya da zihnim bana oyun mu oynuyordu?Bindiğimiz taksinin şoförü orta yaşlı biriydi ve her şeyin farkındaydı. Aklından ne geçtiğini, arabadan inince arkamızdan ne söyleyeceğini adım gibi biliyordum. İşte herkesleşmek buydu işte: Bir başkasının alim ve efsuncu olmadan ne yapacağını bilmesi. Elini omzuna atıp kendime doğru çektim. O da bunu bekliyormuş gibi başını omzuma dayadı. Sessiz sedasız evimin önüne geldik. İki kat yukarı çıkıp kapının önüne geldiğimizde kendimi inanılmaz derecede garip hissediyordum. Nasıl bir şeydi bu? Nasıl bir anlaşma? İçimde bu kıza karşı bir iki saat önce duyduğum şehvet ateşi titremeye başlamıştı.
Ama bu duruma dur demeliyim. Madem bugün böyle başladı böyle bitmeli. Kapıdan girer girmez hiç beklemediğim bir şekilde yeniden alevlendi içimdeki ateş. Tabi bu tecrübeli kızın hakkını yiyemem. Dudaklarımızı birbirinden ayırmadan üstümüzdeki fazlalıklardan kurtulmak uzun sürmedi. Bu bir anlaşmaydı ve ikimiz de görmüş geçirmiş bir tüccar acelesiyle bizim olanı almak istiyorduk. Sevişme sırasında bir kadın bedeni bir erkek bedenine kıyasla daha cömerttir. Ve ben bütün nimetleri kullanmak istiyordum. Bir müddet dokunuşlarımızın ve dudaklarımızın bedenimizde ıslaklık bırakması için çabaladık. Sanki elim kızın tüm vücudunu tek bir noktadan kontrol edebiliyordu. Kasılmalar, inlemeler ve bir sürü şey parmaklarımın ucundaydı. Bir el bu kadar güçlü olabilir miydi? Kız daha fazla dayanamayıp beni kendine çekti. Bir an önce o birleşmeyi istiyordu. Gelip gitmelerin kızı daha da kendinden geçirdiğini görmek erkeklik hissiyatımı daha da kabarttı. Galiba bir erkeğin sevişmeden beklentisi bu: Kendini daha fazla erkek hissetmek. Hepsi bu duyguyu tatmak için gerçekleştirilen teferruattan ibaret.
Daha sert olmamı istiyordu. Bu kız kelimenin tam anlamıyla bencil bir tacirdi. Sadece kendi alacağı zevke odaklanmıştı. O, şu an benim yatağımda yapayalnızdı. Gözlerini bir an olsun aralamıyordu. Acaba aklındaki hangi erkeğin ruhunu benim bedenime yüklenmişti. ( Bunu ruh çağırma seansına benzetmek isterdim ama abartmaya gerek yok.) O her hangi biriydi. O herkesti. Zihninde bazı şeyleri yaşamak ve yaşatmak için bedenini bana sunmuştu. Bu kadar mana çıkarmaya gerek yoktu. Bu kızı, sevişirken kemikleri kasığıma batan kız olarak hatırlayacağım. Bende yarattığı en somut etki buydu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
BELKİ
RomanceDefalarca bir şölende ya da yeraltı bataklığında aç gözlere sunulmuş bedenin ne vaad edebilir ki bana? Üzerindeki parmak izlerinden görünmez olmuş tenin ne sunabilir bana benden izler taşıyan? Nasıl da duruyorsun öylece yatağımın bir ucunda sana tah...