''Can kırıkları her kelime; sussan dolar ağzına,
Susmasan kana boyar cesetleri, göğsündeki mezarlığa.''Gülü seven dikenine katlanır. Öyle diyordu babam anneme, benim için.
Gülü seven dikenine katlanır mı ki? Hayır. Gülü seven dikenine katlanmaz, gülü seven dikenini de sever.
Çünkü birini ya seversin ya sevmezsin, seversin o olduğu için; sevmezsen yine o olduğu için.
Güllerin dikenini söksen yine adı olur muydu ki gül?
Şimdi gitti ya onlar, batırdığım dikenlerimle sevecek kimse yok beni. Onlar bilirdi, kanatırdım, dokuncakları vakit göze alırlardı bunu ancak onlar yok, etrafımda kan görmeye dayanacak kimse de yok.
Ben varım bir tek. Kendim için, amacım için.
Saat kaçtı bilmiyordum, antrenmandayken o kadar umursamıyordum ki saatin kaç olduğunu, nasıl geçtiğini de anlamıyordum. Çalışmak iyi geliyordu, belkide kafamı meşgul etmek; çünkü başka işlerle meşgul olduğumda düşünmüyordum. Düşünmediğim için de sinirlenip etrafa sarmıyordum. Yani şu an sakindim.
Alvin'in dersindeyim yine, zaten ancak onun dersinde rahatlayabiliyordum bu kadar.
Daha sert bir yumruğu geçirdiğimde Alvin, ani bir refleks yapmıştı, ne kadar hızlı olursam olayım, reflekslerim ne kadar sağlam olursa olsun onun kadar iyi olamıyordum, bu canımı sıkıyordu. Daha da hırslandım ancak yeniden kurtuldu sağ kroşemden.
Bu sefer daha hızlı davrandım ve yapacağımı düşündüğü hamlem için gard almasını sağladım ancak beklediğini yapmadım, beklediği bu sefer sol kroşeyken ben dirseğimi ani bir manevrayla sırtına geçirdim. Dudaklarımda şeytani bir kıvrım can bulurken, ''Bugün fazla mı uyuşuksun Alvin?'' dedim alayla, iki saattir onun reflekslerine yetişemiyor olmam umurumda değildi çünkü şu an iki büklümdü.
Yavaşça doğrulduğunda nefes nefeseydi. ''Bence sen fazla öfkelisin,'' dedi, tespitte bulunur gibi. Az önce iki büklüm olmamış gibi oldukça normal bir şekilde doğrulup bir kaç adım attı. ''Terliyorsun ve nefes nefese kalıyorsun Laren, sen iyi olduğuna emin misin?''
Çalışırken nefes nefese kalmak gayet normal değil miydi? Ancak Alvin bunu ayırt edebilecek tecrübede biriydi. ''Bir şeyim yok, '' dedim, ona arkamı dönüp pet şişemi çantamın içinden alırken. Ringde benim dışımda bir kaç kişi daha vardı ancak tanımıyordum çoğunu. Akademinin yetiştireceği yeni genç askerler olmalılardı.
''Bunun doğruluğundan emin değilim,'' dedi Alvin. ''Hasta mısın sen?'' Elbette anlardı.
''Hayır.''
''Laren sıkça terliyorsun ve nefes nefese kalıyorsun, çalışırken sende bu durum neredeyse çok az olur.'' Maalesef öyleydi, çalışırken nefes nefese kalmazdım nefesimi çok iyi kontrol edebildiğimden ve şu an bu durumda olmam onun hasta olduğumu düşünmesine neden olmuştu. ''Git ve dinlen Laren, iyileşmeden de gelme. Akademinin en iyi askerlerinden birini hasta hasta çalıştırdığımı Davin'in duyması pek yararıma olmaz.'' Gözlerimi devirdim. Gereksiz paranoya yapıyordu.
Şişeyi kafama diktim, ciğerlerimden aşağı buz gibi su akarken ferahladığımı hissettim. ''Davin'in devri çoktan bitmiş Alvin, ondan çekinmene gerek yok,'' dedim alaycı bir tonda. Şişeyi dudaklarımdan uzaklaştırdım. ''Yeni patronumuzun da bunu pek umursayacağını sanmıyorum.'' Yüzüne baktım Alvin'in, bir şey söylemiyordu. Hak verdiğinden mi susuyordu? ''Baksana etrafına, herkes çok da memnun, hiç kimse itiraz etmiyor, sorgulamıyor.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜLDEN KAR TANESİ
Teen FictionKoynunda sarıp sarmaladığın yılan, şimdi göğüs kafesine düşman.