"Bazı acılar deler göğsünü,Yakar yaranı;
Buz da koysan durdurmaz akan kanı,
Sızısı geçse de elbet, yayılır içine,
Yayıldıkça içine, boğar ruhunu.
Ve sen, sustukça kayıplarını, kusarın
sustuklarını."
Vedaları zor bulurdum bir zamanlar. Çünkü veda demek, gitmekti birinden. Veda etmek demek, bir kaç cesedin üzerine kibrit çakıp, ateşe vermekten ibaretti çünkü, bir zamanlar. Annemi babamı toprağa verdiğim zamanlar.
Evine gelirdi birileri, veda ederdin, bilirdin bir sonrakinde görüşebileceğini ya da hissederdin, bu veda değildi bana göre. İnsan yaşayan birine veda etmemeliydi çünkü. Ben hayatımda bir kez veda etmiştim kalbimle, annem ve babama. Buz gibi havada, deli gibi yağan karın altında, onları tüterken gördüğümde.
Aileni kaybedebilirdin, kaybedebilirsin; bir trafik kazasında, geçirdiği bir rahatsızlık sonucu ya da. Ancak aileni yanarak kaybetmezdin, kaybedemezdin. Çünkü insanın ailesini yanarken görmesi demek, kendini de o ateşte, cayır cayır yakması demekti. İnsanın ailesini soba gibi yanarken görmesi demek, tüm hayatının sıfıra dönüşmesi demekti çünkü.
Kaybettiğim annem ve babam olmadı sadece hiçbir zaman. Kaybettiğim her şeyimdi benim, vazgeçtiğim hayatımdı, hayallerimdi; masumiyetimdi. İlk vazgeçişim oldu annem ve babam benim, vazgeçtiğim ise ben oldum. Başkası değildi, ben ilk kendimden vazgeçmiştim. Tüm kimliğimi, hayatımı silmiş, yok saymıştım.
Ben kendimden, Hasret Korel'den kurtulmak istemiştim.
Şimdi, sonuna gelmiştim artık birçok şeyin. Bitmesini istiyordum bu kaosun, uzatacak gücüm kalmamıştı artık. Çünkü artık ne Hasret'tim ne de Laren. Bambaşka biri oluyordum gün geçtikçe, bambaşka birine dönüşüyordum, ben aşık oluyordum.
Koyduğum virgülün artık nefeslenme süresi bitmişti, virgül nihayetinde cümle aralarına konurdu; sakinleşmek, nefeslenmek, beklemek için. Uzun zamandır nefeslenmek için koyduğum virgülün kalkması gerekiyordu artık, kalbim bir savaş açmıştı bedenime, en çokta beynimle oynuyordu bu sıralar ve benim, bu savaşta kalbimin baskın taraf olmaması için, aklımı daha fazla kaybetmeden önce, bu işe bir son vermem gerekiyordu.
Mecburdum. Mecbursun, mecbursun, mecbursun...
Kafamdaki sesleri susturmak imkansızdan da öteydi bu gece. Derin bir nefes aldım, düşüncelerimi sindirmem gerekiyordu. Çünkü ne düşünüyorsan onu yaşıyordun bir noktada, aldığın kararlar da dahil olmak üzere.
Akademiye geleli yaklaşık bir buçuk saat olmuştu ve herkes bir telaş içerisindeydi. Akademinin her bir askeri büyük bir önem arz ediyordu ülke için, bir kişi kaybetmek bile büyük bir hüzün sebebiydi, ve tam tamına on beş kayıp çıkmıştı bir gecede, akademiden. Davin piçi, büyük bir vurgun yapmıştı!
Başı en fazla dolu olan kişi Ilgaz Soydere'ydi bu gece. Gece saatlerinden itibaren binlerce görüşme yapmış ve bir çok toplantı organize etmişti bir kaç saat içinde. Daha iyi anlamıştım ki, akademinin beyni Ilgaz'dı artık, ne zamandır bu böyleydi bilmiyordum ancak Ilgaz Soydere, akademi için büyük bir önem arz ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜLDEN KAR TANESİ
Teen FictionKoynunda sarıp sarmaladığın yılan, şimdi göğüs kafesine düşman.