yeni kurguuu. yorumsuz bırakmayın lütfen, yıldıza da basmayı unutmayın 🥺
berk özkaya
"ilkokul mezuniyetine gelicem diyip unutmuştu."
"kayakta madalya alacağım gün toplantısı çıkmış, şirkete dönmüştü."
"beraber hiç denize gittiğimizi hatırlamıyorum."
"maç yaptığımızı da hatırlamıyorum, güldüğümüzü de... şakalaştığımızı da..."
"hiç yanımda durmadı! hiç sırtımı sıvazlamadı!"
"yaparsın oğlum hiç demedi bana, hiç demedi! yaparsın oğlum demedi hiç bana! anlıyo musun? bunların hiç birini yapamadan gitti!"
***
aybike ile görüşmemizin üzerinden yalnızca iki gün geçti. kafam o kadar rahatlamıştı ki. oysaki o benim yaralarıma ilaç olmadan önce ne kadar da karışıktı hislerim.
babamın yüzü olaydan sonra bir hafta boyunca gözümün önünden gitmedi hiç, 18 senelik hayatımda doğru düzgün görmediğim yüzü. gerçek baba oğullar nasıl davranırdı birbirine, neler yaparlardı beraber, bilmiyorum. ama bildiğim tek bir şey var ki gerçek baba oğullar beraber vakit geçirmeyi severler.
biz de eğer beraber vakit geçirseydik severdik belki, alışırdık birbirimize. belki beni severdi bile, o zaman oğluna karşı hissettiği o şey mecburen katlanmanın sınırlarını aşıp alışma evresine geçmek bile olurdu.
kendimi de suçluyordum bir yandan, aybike benim suçlu olmadığımı elimden geleni yaptığımı söylese de kendimi suçlamak elimde değildi. en azından bazı şeyleri son haftalara bile sıkıştırsak o gitmeden yapabilirdik beraber.
akşam yemeği yiyelim baba oğul demişti, hatta aybike'yi de çağırmamı istemişti. şimdi dönüp baktığımda keşke reddetmeseydim diyorum. keşke birlikte güzel vakit geçirmemize müsade etseydim, ilk ve son kez.
önceleri babamın gözünde değerimin dışarıdaki herhangi bir insandan farklı olmadığını düşünürdüm. ama annemle telefonuna baktığımız gün... daha önce babamın bana hiç hissetirmediği sevgisini alabilmiştim sanki o bir kaç fotoğraf karesinde. mutlu olmuştum. hayatında varmışım demek ki, beni oğlu olarak görüyormuş, seviyormuş.
hayatta olduğu zamanlar her ne kadar babasından nefret eden biri olduğumu düşünsem de hayır, şuan anlayabiliyorum. olmayan babamı kaybetmek bende çok derin hasarlar bıraktı. sadece dış dünyayla da değil, kendimle arama çok kalın bir duvar ördüm ben. babam giderken sadece kendini değil, beni ve benden aldığı çocukluğumu da götürdü yanında. belki de ördüğüm bu duvarı, çizdiğim sınırları hiç bir zaman aşamayacaktım, aybike yanımda olmasaydı.
hayatımda hiç kimse destek olmadı ki bana, ne beni sürekli yanında tutmaya çalışarak bana verdiği değeri gösterdiğini sanan annem ne de en değer verdiğim ama kendini benim sahibim sanan ve bana kuklası muamelesi yapan doruk... gerçek anlamda yanımda olan tek kişi aybike ve dönüp geriye baktığımda iyi ki hayatımda diyebildiğim tek kişi de yine o, hayatımda yolunda giden tek şey.
aybike sayesinde hayata dönmemin üzerinden iki gün geçti ve ben yeniden okula gitmeye başladım. ama bugün hiç gitmek istemiyorum, okula gitmek yerine evde kafamı boşaltıp babamın telefonu için yeni şarj aleti aramaya gideceğim. kim bilir, belki de içinde daha bir sürü fotoğrafımız vardır. ama fotoğraftan da öte şarj bitmeden önce izlemek üzere olduğum video... en çok onu merak ediyorum.
o videoda garip bir şeyler var, beni rahatsız eden bir şeyler... video açıldığı sırada da içimi anlamlandıramadığım bir huzursuzluk kaplamıştı. belki de bana öyle geliyordur ama o videoda işime yarayacak bir şeyler olduğunu düşünüyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
my dad's killer | ayber
Teen Fictionbabasının ölümünün basit bir ev kazasından daha fazlası olmasından şüphelenen berk özkaya, sevgilisi aybike ile beraber bu işin peşine düşer.