0.8

848 49 92
                                    

satır arası yorumlarınızı bekliyorum, yıldıza da basmayı unutmayın

"akşamın bu saatinde bu kadar önemli ne anlatacak olabilir ki yani?"

"berk kızın canı sıkkın belli ki, birine içini dökmek istiyor. hem duyduğum kadarıyla sesi de kötü geliyordu, gidelim işte ne olacak ki?"

arabaya bindiğimizde hala söyleniyordum evet. tamam düşüncesiz davranıyor olabilirim ama sonuçta ben de aybike'yle her gün sevişmiyorum. keşke her gün sevişsek. süsen aramasaydı eğer aybike'yle sabaha kadar neler yapardık...

"berk?"

"efendim bebeğim?"

"her ne düşünüyorsan düşünmeyi bırak ve arabayı kullan."

"ne düşündüğümü öğrenmek ister misin sevgilim?"

ellerim benden bağımsız bacaklarında hareketlendiğinde alt dudağını ısırdı. ben bacağını okşarken de kendini hafifçe kastı. dudağının tam kenarını öptüğümde de koluma vurdu.

"bir zamanlar aylar boyunca yanağımı bile öpmedin kızıl şeytan, şimdi bana yapışmadan durmuyorsun."

"o 'bir zamanlar' ben seni incitmek istemediğim için öyle yaklaşıyordum sana tatlım."

"neyse, süsen'in yanına gideceğiz, hadi."

"peki, eve döndüğümüzde... devam mı etsek ne yapsak?"

gülümsediğini gördüğümde ikna ettiğime emin olmuştum.

"söz vermiyorum kızıl."

hayır dememişti ve ben bunu evet olarak algılamıştım. aldığım o gazla arabayı sürüp süsen'in evine geldiğimizde durdum.

"berk."

"söyle yavrum."

"ben sebepsizce gerildim. sanki süsen'den duyacağımız şeyler... hiç hoşuma gitmeyecekmiş gibi."

sarılıp kıvırcık saçlarından nefes çekip öptüm.

"güzelim benim. canı sıkılmıştır, bizimle konuşmak istemiştir sadece. yalnız da yaşıyor ya ondan. korkma sen."

biraz sakinleştiğinde arabadan inip elini tuttum. kapıyı çaldığımızda her ne kadar aybike'ye çaktırmasam da benim içimde de bir sıkıntı vardı. kötü şeyler olduğuna dair...

"hoşgeldiniz."

süsen önce bana sonra da aybike'ye sıkıca sarılıp bizi içeriye buyur ettiğinde geçtik. sesi kısık çıkmıştı ve gözlerinden anladığım kadarıyla da ağlamıştı. yazın da yavaştan gelmesiyle havada tatlı bir serinlik vardı, üşünecek cinsten değildi ama. tam yaz akşamıydı yani, en sevdiğim.

bahçe kapısının önündeki koltuklara geçtiğimizde aybike ellerimi sıkıyordu.

"süsi bir sorun mu var? bizi böyle apar topar çağırdın."

"ya evet biraz aceleyle çağırmış gibi oldum ama işiniz falan yoktu değil mi?"

"vard-"

aybike'nin koluma vurup öksürmesiyle susmak zorunda kalmıştım.

"yoktu yoktu. sen rahat ol."

aybike'ye döndü yorgun gözleri. "aybike önce anlatacaklarımı berk'e anlatsam sadece, senin için sorun olur mu?"

"yok hayır, olmaz."

düşünceli sevgilim benim. elini sevip gülümsediğimde o da bana karşılık gülümseyip içeri geçti, bizi yalnız bırakmak için.

my dad's killer | ayberHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin