0.5

775 54 66
                                    

yıldıza basıp yorum yapmayı unutmayın canlarım 💛

başım ciddi anlamda dönmeye başlamıştı. ne düşünüyorum şuan, ne gördüm ya da nasıl nefes alıyorum hiçbir fikrim yok. bu adam cidden... o muydu? akif atakul'un ittiği adam, ömer'le asiye'nin babası mıydı? o zaman akif atakul'un katil olup olmadığına dair meraklı düşüncelerimiz de ortadan kalkıyor. çünkü evet, o adam bir katil.

yine sabahki gibi zaten yeteri kadar açık olan rengim tamamen atmış olacaktı ki aybike'yi endişelendirdim, yeniden.

"berk iyi misin? berk?"

"iyiyim iyiyim ya, bi sorun yok. biraz midem bulanıyor da lavaboya gitsem iyi olacak."

sabahkine çok benzer konuşmamızla dejavu yaşarken lavaboya koşmuştum. bu sefer yanlarından ayrılmak için bahane bulmama gerek kalmamıştı çünkü cidden midem bulanıyordu. yaşadıklarım midemi bulandırıyordu. lavaboda işimi bitirip derin bir nefes vererek dışarı çıktığımda aybike'min kapıda beni beklediğini görmemle duraksadım.

"berk ya ne oldu birden anlamadım ki. iyisin değil mi? oof, hastaneden beri sana bir şeyler oldu kesin o adam başına hasar verdi diye."

sesinin titremesiyle onu kendime çekip başını göğsüme yasladım. kıvırcık saçlarının muazzam kokusunu ciğerlerime doldurup ona sıkıca sarılırken endişelenecek bir şey olmadığına ikna etmeye çalışıyordum.

evdeydik şuan ve etrafta kimsenin olmamasını da fırsat bilerek elinden tutup odasına çektim güzeller güzelimi. kapıyı da kilitledikten sonra yatağına oturduğumda ellerini tutan ellerimin yönlendirmesiyle o da yanıma oturmuştu.

normal bir zamanda ve normal olayların içinde olsaydık eğer aybike'nin odasında, aybike'nin yatağında, hazır evde de kimse yokken çok daha başka şeyler yapacak çekim vardı aramızda, evet. hastane odasında yaşadıklarımızı çok rahat devam ettirebilirdik. ama sorun şu ki, normal bir zamanda ve normal olayların içinde değiliz.

"ne oldu berk? niye geldik buraya?"

"bak güzelim, kesinliğinden emin olana kadar sana hiçbir şey söylemeyecektim ama kesinleştiği için anlatabilirim, sanırım."

"berk, bilmece gibi konuşuyosun şuan. hiçbir şey anlamıyorum söylediklerinden."

"haklısın bitanem. tamam anlatıyorum o zaman. ama ellerini bana ver ve sakin olmaya çalış, lütfen. sakin kalmalıyız."

"berk... korkutma insanı."

derin bir nefes almakla başladım işe. nasıl söylenirdi ki bu? amcasının kendi kendine düşüp ölmediğini, biri tarafından itildiğini ve hatta katilinin de çok tanıdık biri olduğunu nasıl söyleyecektim ona? yutkunup stresten kurumuş dudaklarımı ıslattım ve sıcak ellerini onu sakinleştirmek isterce sevdim soğuk ellerimle.

"akif atakul'un öldürdüğü adamın kim olduğunu öğrendim."

"öldürdüğü mü? kesin ölmüş mü ki?"

başımı onaylarca salladığımda merak ve korkuyla devam etti.

"kim? yakın çevreden biri mi?"

"aybike'm, amcan. ömer ve asiye'nin babası. inşaattan o adam itmiş amcanı."

yüz hatlarının gerildiğine şahit olmuştum o an. gözleri de yavaş yavaş dolarken konuşmakta zorlandığı her halinden belli olan sesiyle konuşmaya çalıştı.

"berk, ne diyosun sen?"

"maalesef ki doğru bitanem. ömer babasının fotoğrafını gösterdiğinde, videodaki adamın o olduğunu anladım ve ben de inanmak istemedim. ama..."

derin bir nefes daha verdiğimde güzel gözlerinden süzülen yaşları sildim parmaklarımla.

"berk, amcam o benim..."

sözünü hıçkırığı yarıda kestiğinde sırtında birleştirdiğim kollarımla sardım onu. sıkıca sarılırken bir yandan da onu yatıştıracak cümleler kurmaya çalışıyordum beceriksizce.

"ağlama güzelim, o adamın pisliklerini ortaya dökeceğiz. yaptıklarının cezasını çekecek sen hiç merak etme."

belli bir süre daha kollarımda kıyamadığım göz yaşlarını akıtırken sarıldık birbirimize. birbirimizden başka limanımız yoktu zaten.

🖤

daha fazla geç kalırsak bizi merak ederler diye yeniden ömer'lerin yanına gitmiştik. aybike'nin kendini daha iyi hissedip hissetmediğini kontrol ettikten sonra kıvırcık saçlarını düzelttim ve içeriye girdik beraber.

"berk iyi misin? çıkıp gittin bir anda."

oğulcan'ın bir yandan elindeki çekirdeği çitlemeyi bırakmadan sorduğu soruyla başımı aşağı yukarı salladım.

"iyiyim iyiyim, midem bulandı da biraz."

"hamile misin lan?"

ömer'in de aynı şekilde çekirdeğini bırakmadan sorduğu soruya gülmeye çalıştım.

"hee, senden hem de."

dediğimle beraber havadan öpücük attığımda 'hadi lan ordan' anlamında elini havada sallayıp gülmüştü. o kadar güzel bir aile ortamları vardı ki... anneleri babaları varken daha da güzeldi eminim ki.

gerçekleri ömer'e anlatamamak içime oturmuştu bir anda. ama daha zamanı vardı. öncesinde o adam beni bayılttığında tamamını izleyemediğim videoyu izlemeyi tamamlamam lazımdı. aybike'mle konuştuk odasındayken. yarın okul çıkışında o adamın evine gidip gizlice USB'yi alacaktık. ben her ne kadar onun gelmesinin tehlikeli olduğunu söylesem de aybike'ydi bu. dediğini yaptırırdı. mecbur kalıp gelmesini onaylamıştım. yarın, gerçekten zorlu bir gün olacaktı.

nasıl gidiyor sizce kurgu, görüşlerinizi bekliyorum. bir de şimdiden söyleyeyim önümüzdeki bölüm çok hot olacak. 😋

my dad's killer | ayberHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin