yıldıza basıp yorum yapmayı unutmayalım ☀️
yine aynı yerdeyim. o garip hayallerin akıntısında boğulmaya gelmişim. ela gözlü kız yanımda yeniden. en son onun hayalini gördüğüm yerden devam ediyor bu ilginç ama bir o kadar da ferah, güzel hayaller.
kütüphanedeyiz bir sonraki adımda da, ela gözlü kızı özlemişim belli ki. yanına gidiyorum, umursamaz bakışlar atıyor bana. hala affedememiş beni belli ki. bir konu hakkında konuşuyoruz, galiba bana özel ders verecek, mutluluktan uçuyorum bir anda. aramıza mesafe de koymuş, onu aşmanın sıkıntısı da var bir yandan.
yine kütüphaneye geliyorum, para veriyorum bu sefer. güzel gamzeleri çıkıyor ortaya, gülümsüyor bana tatlı tatlı. sarılacakmış gibi oluyor, heyecanlanıyorum. kalbim boğazıma kadar çıkıyor o bana sarılacağı için. çekiyor kollarını ama, sarılmıyor. gülümsüyoruz birbirimize, eriyor sanırım aramızdaki buzlar.
her zamanki yerdeyiz. yine o kütüphane. burası bizim yerimiz olmuş adeta. bana ders anlatıyor ama umrumda bile değil ders. ona odaklanmışım tamamen, onu izliyorum. elindeki kalemle oynayışını, saçlarını düzeltişini izliyorum. bana bakıyor ve yine duruyor dünya. kalemi şakaklarıma vuruyor hafifçe ve açık konuşmak gerekirse o an aklımdan hiç iyi şeyler geçmiyor. yine o kısa boylu neşeli çocuk geliyor yanımıza, bölüyor bizi.
sınıftan çıkıyoruz beraber, neşeli kısa boylu çocuğun koşuşunu izliyoruz. onunla konuşuyorum ama her zamankinden farklı. aklımda çok başka düşünceler var ikimizle ilgili, ilk defa bu kadar baskın. baş başa kalmak istiyorum onunla. baş başa kalmak ve ileri derecede şeyler yapmak...
evine kadar gitmişim sonra. camından içeri giriyorum, onun benim kalbime girdiği gibi, izinsiz. kızdırıyorum da onu yine. kızmak bile ayrı yakışıyor çünkü gamzelerine. devam ediyorum onu kızdırmaya. o kapıyı kilitlerken yine aklımdan pis düşünceler geçiyor, yatağına oturuyorum. konuşuyoruz biraz, annesinin gelmesiyle camdan çıkıyorum kaçarca. onunla ilgili yeni bilgiler edinmenin mutluluğunu yaşıyorum. el sallıyorum sonra, gidiyorum.
hastane önündeyiz. hiç iyi hissettirmiyor hastane bana. karamsarlık çöküyor içime, sebebini bilmediğim. neşeli kısa boylu çocuk için gelmişiz hastaneye. elaları buğulu yine, ağlamış belli. hastane bankındayken yanına gidiyorum, başını omzuma yaslıyor, sarılıyor bana miniğim. sarılıyor, sarıyorum onu. belki de yaralarını. kalktığında sağ tarafımdan, yine dolu gözleri. teselli ediyorum onu, her şeyin geçeceğine dair. yakını olduğunu düşündüğüm o adam hastanedeyken yapamadığım teselliyi yapabiliyorum şimdi. hislerimizi konuşuyoruz, hissettiklerimizi. yeniden sarılmasını istiyorum, sarılıyor o da. dünyalar benim oluyor.
okuldayız yine, basket sahasındayken ben yanıma geliyor. bakışlarımızla anlıyoruz birbirimizi. anlıyorum onu, yanına çağırıyor beni. elinde bir kap var, kek yapmış bana. mutlu oluyorum, ilk kez biri beni düşünmüş, bana değer verip bir de verdiği bu değeri göstermek istemiş. keki bayıla bayıla yiyorum, o da alıyor benim yediğim kekten bir parça. başka kekten değil de benim yediğimden koparması çok hoşuma gidiyor o an.
partideyiz bu defa. yanına gidiyorum, inceliyorum onu. kimsede olmayacak bir güzellik var onda, çekiyor beni kendine. partiden sıkıldığımızdan bahsediyoruz. neşeli çocuk yeniden yanımızda bitiyor, sinir oluyorum her seferinde dibimizde bitmesine.
aramız açılmış bu sefer, biraz daha uzak duruyorum ondan. yapmamalıyım, farkındayım ama olmuyor işte. bana hep az da olsa mesafeli olması üzüyor beni, dayanamıyorum. kahve içmek istiyorum onunla, yeniden reddediyor beni. yanından geçip gidiyorum ben de, kalbimi orada bırakarak.
yine basket oynarken geliyor yanıma. gelmesine rağmen mutlu olamıyorum. ela gözlerine bakmamaya zorluyorum kendimi, sinirleniyor. bakarsam yumuşayacağımı bile bile bakıyorum ona mecbur, tam da tahmin ettiğim gibi yumuşuyorum da. onu dinlemekten vazgeçtiğim esnada da açılıyor bana. duyduğum cümleyle kendimden geçiyorum sanki, ondan geçemiyorum sadece. bakıyorum öyle bir hevesle, umut arıyorum elalarında. o da bana tatlı tatlı gülümsüyor yine, bir şeylere başlıyoruz birlikte sanırım.
uyanıyorum artık. diğer seferde de olmuştu şimdi de. aybike'yi tanımama rağmen, gördüğüm hayallerde silik ve ela gözlü kız kimliğiyle sadece. gerçektekinden daha uzak sanki bana. başka evrenden yansıması gibi. ya da ruhu benden uzakta gibi. uzak işte, yanımda ama uzak.
uyanır uyanmaz aybike'mi görüyorum yanımda, bayılmadan önce olanlar bir bir aklıma geliyor. yine akif atakul yüzünden, yine ona bağlanmış her şey.
telefondaki video... o videoydu. babamda ne işi var bilmiyorum ama babamın da ölüm sebebi kesinleşiyor böylece. en son o video var işte. uyanır uyanmaz aybike elimi tutarken hiçbir şey demeden videonun tarihine bakıyorum, o günden. ölüm gününden işte video. belli ki polise gitmesin diye o adam öldürmüş babamı. taşlar yerine oturdu şimdi.
aybike sarılıyor bana sıkı sıkı. ona nasıl söyleyeceğim?
"berk? çok korktum, bayılmışsın. ne oldu, iyi misin? su getireyim mi sana, bir şeyin var mı?"
yapmam gereken tek bir şey vardı artık. intikam almamız lazımdı. ikimizin de babasını öldüren bu adamdan, ortak intikam almamız lazımdı onunla.
"hayır su falan istemiyorum güzelim. telefonumu verir misin? ömer'i aramam lazım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
my dad's killer | ayber
Novela Juvenilbabasının ölümünün basit bir ev kazasından daha fazlası olmasından şüphelenen berk özkaya, sevgilisi aybike ile beraber bu işin peşine düşer.