GÖZLER VE BAKIŞLAR

590 68 28
                                    

Sıkılmıştı...

Sabahtandır adam akıllı müşteri gelmemişti, şu sıra piyasa korkunçtu, esnafsa gergin. Büyük şehirlerdeki esnafların bu mesele ile alakadar daha çok sıkıntıda olduğunu duymuştu.

Tezgahın altına koydukları küçük tüpün üstünde duran çaydanlığa bakıp, kaynayıp kaynamadığını kontrol etti.

Biraz sonraysa bardağını doldurup bir kaç saat evvel Hovan'ın da yaptığı gibi oturağını da alıp dükkanının önüne çıktı. Hovan hala içerideydi, çıkmamıştı. Doğrusu Agir rahatlamıştı. Onun o delici bakışlarına dağ mı dayanırdı zaten. Aralarında bir soğuk savaş vardı esasen ve bu taaa yıllar öncesine dayanıyordu.

Hovan'ın amcası ve Agir'in dayısı arasında bir mesele geçmiş vakti zamanında. İkisi de bir kıza sevdalanmış. Tabi Hovan'ın amcası kızı alacağından emin. Kanun kadar zenginlerdi zaten. Bu çarşıda kaç dükkanları olduğunu Agir dahi bilmiyordu. Kuru kahveci, baharatcı, kahvehane, kilimci, sahaf ve daha bir kaç tane. Ayrıca şehir merkezinde de büyük ağabeylerinin başında durduğu şirketleri...

Dumanı tüten çayını dudaklarına götürüp küçük bir yudum aldı ve sürdürdü kafasındaki düşünce silsilesini.

Lakin Zeynep -sevdalandıkları kız- Agir'in dayısını seviyordu. Neyse ki kızın babası da Allah korkusu olan bir insandı da onun isteğini yerine getirip kızı sevdiğine vermişti. Hovan'ın amcası öfkeden deliye dönmüş, tehditler savurmuştu. Tabi bu köklü ve zengin aileye yaranmak isteyen çoktu bu sebeple de küçük çaplı bir boykota başlamışlardı Agir'in ailesine karşı. Onların dükkanlarından bir şey almıyor selam dahi vermiyorlardı. Nihayetinde dayısı ve eşi bir parça huzur için başka bir ilçeye yerleşmişler Agir'in babası ise aile reisi olan Hovan'ın babasıyla konuşup meseleyi kapatmışlardı ancak birbirlerinden de zerre hazzetmiyorlardı.

Bu sebeple Agir Hovan'ın bu bakışlarının tek açıklaması olarak düşmanlık diyordu ancak kendi uzun bakışları nedendi işte onu bilmiyordu.

Birden bire etrafta gruplar halindeki bir kaç kişinin konuşmaları ve gülüşleri yankılandı. Yakınlarda bir lise vardı, o dağılıyordu. Erkek öğrenciler borozandan hallice sesleri ile küfürlü konuşmalar yapıyor komik dahi olmayan şeylere gülüyorlardı, kızlar genelde kolkola yürüyor ve bu gruba tiksintiyle bakıyor yahut aralarında gözlerine kestirdiklerine göz süzüyorlardı. İkincisi daha fazlaydı ne yazık ki. Kızların farkına varan oğlanlar daha da bir coşmuşlardı. Kafasını iki yana sallayıp önüne döndü döndüğü gibiyle de Hovan'ın kemikli ve güzel çenesini görmüştü.

Kafasını çevirmiş, gürültülü çocuklara bakıyordu öfkeli gözlerle. Bariz rahatsız olmuştu bu kargaşadan, oysa bir kaç dakika öncesine kadar huzurlu bir sessizlik hakimdi buraya.

"Lan! Dağılın lan! Ayıp değil mi oğlum, eşek kadar heriflersiniz çıkardığınız gürültüye bak. Siktirin gidin lan! Bir daha görmeyeceğim sizi burada. Hadi!"

Bozulmuş bir ifadeye bürünen kalabalık kısa sürede gözden yitmişti. Agir ise şaşkınlıkla dolup taşıyordu. Onu böyle hiç görmemişti, hele sesini böyle net duymak... Tuhaf hissettirmişti.

Halen öfkesinden arınamamış adam önüne döndüğünde Agir'i gördü. İfadesi yumuşarken gözlerini kaçırmış ve içeri girmişti. Hocam ilk kez ondan gözlerini kaçırmıştı! Sebebini düşünmeye koyuldu Agir büyük bir iştahla, ancak kıkırdayarak sahaf dükkanına yaklaşan iki kız buna engel olmuştu. Kızlardan birinin heyecanı emindi ki kilometrelerce öteden anlaşılabilirdi. Ona baktığında aklına ilk gelen kelime ceylan olmuştu. Tıpkı bir ceylan gibiydi... Gerçekten saf bir güzellikti...

Ama Agir bundan neden rahatsız olmuştu? Rahatsızca yerinde kıpırdandı. Kız kolkola girdiği arkadaşı ile dükkana girdi. Agir gözlerinin dolduğunu ve nefes nefese kaldığını hissederek bardağı elinde sıktı. Bariz bir şekilde görmüştü kızın sıratındaki utangaçlığı ve cilveyi.

Düşüncesizce sahafa dalmak istedi. Lakin biliyordu ki senelerdir ne onun ailesi ne de Agir'in ailesi bir kez olsun bir diğerinin dükkanına adım dahi atmamıştı. Bunu yapacak olursa eğer, tüm esnaf tarafından sorgulanacaktı bu hareket, ve neredeyse bütün Mardin'e taşacaktı yaptıkları dedikodu.

Gözlerini bir saniye olsun ayırmadı kapıdan. Taki gülümseyerek elinde kitaplar ile çıkan iki kıza dek. O kızdanda gülüşünden de tiksinmiş, nefret etmişti. Nedenini niyesini sorgulamıyordu, zira önemli değildi. Söz konusu duygu ve hisler olduğunda düşünmezdi Agir. Beyninin yerine kalbini koyar, onu dinlerdi.

Gözleri tekrar karşısına döndüğünde çoktan aynı yerine oturmuş, iki kor parçası gibi duran gözleriyle onu izlediğini görmüştü Hovan'ın. Hovan'ın bakışları her daim olduğu gibi yoğunken, Agir'in koyu yeşil gözleri sitem doluydu...







TURNAM GİDERSEN MARDİNEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin