SON KEZ

425 58 23
                                    

"Yarın mı?"diye sordu Hovan güç bela. Sevdiğinin gideceğini bilip de arkasından güle güle el sallayamazdı, güle güle diyemezdi. Yüreği bu kadar sıkılırken, bu kelimeyi anmak dahi asabını bozuyordu.

"Evet, sabah erken gideceğim."dedi tutukça Agir.

"Madem öyle, bari sabah geleydin de son kez göreydim, ya da yarın gideceğini haber verseydin ben gelirdim."sakin olmaya çabalasa da sitemi elle tutulur cinstendi.

Suçlulukla başını eğip, sanki hayatının yegane amacıymış gibi, parmaklarıyla oynamaya başladı,

"Anam son günüm diye bırakmadı, sabahtandır gözü üzerimde. Çocuklar da yapıştılar bacağıma, nereye gitsem benimle sürükleniyorlardı."

Sesli bir nefes verirken biraz olsun yumuşamıştı. Ona karşı daha anlayışlı olmalıydı. Kim olsa bu olanları az çok tahmin ederdi lakin Hovan o kuvveti bile şu an için kendinde bulamıyordu.

"Yıllardır burnumun dibindesin, ne dokunabildim, ne konuşabildim, ne de yamacına sokulabildim. Şimdi tam su akıp, yolunu buldu derken..."devam edemeyerek sustu ve dişlerini sıktı.

Bir kaç dakika evvel gülerek konuşuyorlardı, ancak ne zaman ki Agir yarın yolcu olduğunu söyledi, o zaman ikisinin de yüzünden düşen bin parça oldu.

"Sana ne dedim ben Hovan? Bana güven dedim değil mi?! Öyleyse neden böyle yapıyorsun, gider ayak canımız sıkkın mı ayrılalım yani?"

Gözleri telaş ve pişmanlıkla irileşen Hovan yerinde dikleşirken, kameraya biraz daha yaklaştı,

"Agir'im, güzel gözlüm, olur mu öyle şey? Neden canımın, canını sıkmak isteyeyim Allah aşkına. Sana güveniyorum güvenmesina fakat ben seni yanımdayken bile özlüyorum. Benim nazarımda ayrı olduğumuz, birbirimizin gözlerinin diğerine değmediği bir gün, olur bana bir yıl gibi."

Ona anlayışla bakarken, hüzünle gülümsedi ela gözlü oğlan,

"Dükkanın durumu iyi olsaydı, Allah da şahit şuradan şuraya adım atmazdım."

Kafasını salladı Hovan,

"Biliyorum."

Ardından gözlerini dahi kırpmadan, güzelliği ekrana yansıyan sevdiğine baktığından, kirpiklerini bir kaç kez kırpıştırdı. Yanan küreciklerin ağrısını gidermek için parmaklarıyla ovuşturdu.

"Neden sürme çekmedin bu gün?"

Omuz silkerken, yandan yandan sırıttı yaramazca,

"Kendimi göstermek istediğim kişi bir kaç gündür ortalarda görünmediğiden, içimden gelmedi."

Yüzü sıcaklamaya başlarkan gözlerini kaçırıp elinin tersini yanaklarında gezdirdi Agir. Koskoca adam olmuştu ama hala bir şeylerden utanıp, kızarabiliyordu.

Hovan ona hayranlıkla bakarken aniden yerinden fırlamış ve komodinin üzerindeki araba anahtarlarını kaptığı gibi bir hışım çıkmıştı konaktan. Arabasına binip gazlarken, telefon tutacağına tutturduğu cihazdan Agir'in şaşkın ve endişeli sesini işitti,

"Hovan neler oluyor? Bir sorun mu var, nereye böyle Alel acele?"

Sertçe yutkundu adam,

"Size geliyorum. Gitmeden evvel sarılıp öpmezsem, kendimi vururum."

Agir uğradığı şok ile tek kelam etmeden hareketsiz ekrana bakakaldı bir süre, ardından,

"Ne diyorsun Hovan, olur mu öyle şey akşam akşam. Ya bir gören olursa?"

Kaşlarını çattı Hovan sinirle, lütfen artık kimse onları görmesindi, yeter!

"Gözlerini oyarım."dedi dişleri arasından.

İstemsizce gülüverdi Agir, komik değildi ama aynı zamanda komikti de... Bunu açıklamak zordu. Sadece... Hovan'ın her hali ona tatlı geliyordu galiba.

Sevdiğinin tatlı kıkırtısıyla yüzündeki sert ifade, sanki kapatma tuşuna basılmış gibi yok oldu.

"Agir... Kızdın mı?"diye sordu tereddüt ve korkuyla aracı yavaşladırken.

Gülmekten yaşaran gözlerini silerken başını iki yana salladı. Neden bu kadar güldüğünü bilmiyordu. Sadece, çok mutlu hissediyordu,

"Yok kızmadım. Gel hadi, dışarı çıkıyorum şimdi. Bizimkiler de yeni yatağa girdiler. Erken uyuyorlar zaten."

Hovan'ın içi ferahlarken, boş yolda tekrar hızını arttırarak ilerlemeye başladı. Çok fazla ışıklandırma olmadığı için, ne olur ne olmaz diye temkini elden bırakmıyor, dikkatlice ilerliyordu. Agir'in aniden gülme krizine girmesi onu korkutmuş, yanlış bir harekette bulunduğunu sanmasına sebep olmuştu.

"Akşamları yollar hakkında anlatılanları hatırlıyor musun?"diye sordu Agir.

Bir an hatırlamak için zihnini zorlarken diğer bir an yüzünü buruşturmuştu,

"Heee, sen onu diyorsun."

Gülümserken kafasını aşağı yukarı salladı Agir,

"Anam, babam arabayı satmadan önce ne zaman geç saatte dışarı çıksa ona söylerdi."

Güldü Hovan,

"Onu bu civardaki herkes birbirine söylerdi, hala da söylüyorlar zaten."

Hikaye şöyleydi;
Çevre haneleriden birinde başlayıp bütün bir ilçeyi yutan efsaneden bahsediyorlardı. Söylenene göre gece biri evine son hız araba sürerek dönerken bir şeye çarpıyor. Arabadan inip bakıyor ki yerde simsiyah bir köpek. Tam da o esnada çevreden onlarca köpek havlamaları ve ulumaları kopuyor. Adam korkup arabasına bindiği gibi basıp gidiyor. Sonra olaylar başlıyor adam her gün kötü şeyler yaşıyor ve bir kaç haftanın sonunda da neredeyse aklını yitirecek duruma geliyor. Sonra adamı bir hüddama götürüyorlar. Hüddam diyor ki, sen gece vakti bir köpeğe çarpmışsın ama o aslında köpek suretine bürünmüş bir cin, o sesini duydukların da onun kabilesinden. Ucuz kurtuldun ama, eğer bir iki gün daha geç gelseydin ölmüştün. Demiş ve sonunda adamı kurtarmıştı, ancak psikolojisi yıpranan adam bir daha eskisi gibi olamamış... Buralar küçük yerlerdi, böyle hikayeler çok olurdu. Ama bu sayede, gecenin kör karanlığında kimse hız yapmıyordu, bu sebeple buralarda nadiren araba kazası olurdu. Bir çok kişi hurafe dese de, içten içe inanıyor ve korkularından dikkat ediyorlardı.

"İnanıyor musun?"

Alayla güldü Hovan onun bu sözlerine,

"Daha neler, inanmıyorum tabii ki."

Omuz silkti Agir,

"Ben inanıyorum."

"Hadi canım."

"Ne? Neden olmasın. Koskoca evren, sadece bizler olamayız ya."

Hovan gülerken başını iki yana salladı,

"Yarın gidiyorsun, son kez seni görmeye geliyorum, yoldayken konuşmaya devam ediyoruz ve konumuz, cinler ile periler."

Hala sırıtışı yüzünde, el değmemiş bir biçimde asılıydı. Muhtemelen son geçirdikleri bu anları ve konuşmaları, ayrı kaldıkları her an akıllarına gelecekti ve artık canlarının sıkılmasına takati kalmamıştı ikisinin de. Sadece gülmek istiyorlardı. Bu hüzünlü anda bile...

TURNAM GİDERSEN MARDİNEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin