Haaaaay!
Bölümde zaman atlamaları olacaktır, bilginize.
Keyifli okumalarrrr
♡(> ਊ <)♡Çocuk çığlıkları artık kafasını bir matkap gibi deliyordu. Birazdan ayağa kalkıp hiç huyu olmamasına rağmen haykıra haykıra küfredebilirdi. Çünkü bu küçük, sinir bozucu veletler tahammül sınırında cirit atıyorlardı.
Sıkıntıyla oflarken kıpırdandı yerinde. Hovan'ı özlemişti. Onu aramak istemişti ancak bu kıyamet gibi gürültüde kendi sesini dahi duyamayacağının bilincindeydi. Telefondan görüntülü aramayı ve hiç değilse birbirlerini izlemeyi de düşünmüştü ancak, dikdörtgen cihazı her eline aldığında, yanındaki teyze utanıp sıkılmadan, alenen gözlerini diliyordu ekrana. Agir ağlamak istiyordu.
Başında bir zebani, etrafındaysa kötü niyetli, ordan oraya zıplayan cüce cinler vardı resmen. Tahammül edemiyordu artık. Yerinde iyice doğrulup arka tarafa baktı.
Otobüse binip, beklediği sırada kulağına yapıştırdığı telefonla bağıra bağıra konuşan bir teyze görmüştü. Kadın, koltuğunun tam tekerin üzerine geldiği hakkında konuşup, binbir tane dert yanıyordu.
Agir'in yeri güzeldi ancak sanırım, yanındaki ayaklı mobeseden kurtulmak için bunu feda edebilirdi.
Yerinden kalkıp arka tarafa gitti ve yanına vardığı kadına doğru eğildi sesini duyurmak amacıyla,
"Merhaba, ben tam şurda-"dedi kısa bir an dönüp, kendi yerini parmağıyla işaret ederek,
"-oturuyorum. Sizin için de sakıncası yoksa yer değiştirebilir miyiz?"
Kadın sanki yerinden çok memnunmuşcasına mırın kırın edince Agir'in kaşları çatıldı. Yahu bu değil miydi, yeri yüzünden bir saat boyunca telefonda yakınan?
Sinirli bir soluk bıraktı Agir,
"İyi madem, siz bilirsiniz."
Arkasını henüz dönmüştü ki kadın koluna yapışıp yerinden fırlamıştı. Nihayetinde anlaşmaya varabildiklerinde, Agir yeni koltuğuna kuruldu. Yanında bir genç vardı ancak uyuyordu, onun hemen yanındaysa başka bir genç telefona gömülmüş ve dış dünyayla irtibatı kesmişti.
Heyecanla telefonu eline alıp, sevgilisini aradı, ilk çalışta aramayı kabul eden adamın karizmatik yüzü doldurdu ekranı. Kulağındaki kulaklığı düzeltip yan tarafa bir bakış attı ve tekrar Hovan'a döndü.
Agir koşmaya çalışsa da sesini doğru düzgün duyuramıyordu, bu yüzden Hovan anlatıyor, o dinliyordu. Ne kadar zaman geçti bilmiyordu ancak, ekran aniden kararmıştı. Güç tuşuna bir kaç kez bastıktan sonra şarjının bittiğini anlamıştı. İlk dinlenme tesisine varana dek dişini sıkması lazımdı.
Gözlerini, hızla akıp giden beyaz şeritlere dikip, dalgınca izlemeye başladı.
.
.
.Kendini krem rengi koltuğa bırakırken, kendi kendine sızlandı Agir. Allah da biliyordu ya, şu temizliği başka evde yapsaydı bir 300 - 400 lira kazanırdı.
Salonun ortasında duran kırmızı viledaya nefretle baktığı sırada telefonu çaldı. Normalde hevesle açacağı aygıta, bıkkınlıkla baktı. Ne olurdu sanki yürüyebilen bir son teknoloji olsaydı, o vakit şu an onu almak için kalkması gerekmezdi!
Hovan'ın ismini gördükten sonra, biraz olsun enerjik hissetmişti,
"Alo."
"Güzelim, ne yapıyorsun?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TURNAM GİDERSEN MARDİNE
Teen FictionMardin'de geçen, soft tatlı bir hikaye. İki genç adam... Aileleri arasında geçmişten süregelen bir husumet... ...ve bu husumet dolayısıyla seneler boyu, uzaktan uzağa bakışmaktan öteye gidememiş bir aşk... (Çerezlik, kısa bir kurgudur. Çok bir bekl...