2. Bölüm

296 20 9
                                    


--ADRİEN--

    Eve doğru gittiğimde Marinette çoktan yanıma gelmişti. Her zamanki gibi gelmiş "Hoş geldin." diye yanıma yaklaşmıştı. Ben de ufak bir şekilde gülümseyip konuştum.

"Hoş buldum Marinette. Nasılsın?"

"İyiyim, senn?"

    Diye 'n' harfini uzatmıştı. Çok tatlı olmuştu. Ayy cidden çok tatlıydı. Ne düşünüyordum ben ya? Beni düşüncelerimden ayıran Marinette'in seslenmesi olmuştu.

"Adrien!?"

"Ha? Evet. İyiyim, teşekkürler."

"Rica ederimm."

    Yine uzatmıştı. Böyle çok tatlı olduğunun farkında mıydı acaba? Peki ya çok mu soğuk konuşuyordum Marinette'e karşı? Neyse çok da önemli değil. Yorgun olduğumu hissediyordum.

"Yorgunum, odama çıkıyorum. Yemeğe çağırırsınız siz."

"Tamam. Ben haber veririm."

"Teşekkür ederim."

    Odama doğru adımladım. Diğer günlere göre bugün daha çok yorulmuştum. Tehlikeli ama bir o kadar da tatlı bir görevdi bu seferki.

    Asıl soru görevden sonra olanlardı. Uğur Böceği cidden benden hoşlanıyor muydu? Peki ya bunu iki yıldır neden anlamamıştım ya da anlatmamıştı? Bir sonraki göreve çağırılışımızda aramız nasıl olacaktı? Ya benimle çalışmak istemediğini söyleyip ayrılırsa? Çünkü bir sürü şirket onu kabul edebilir. Gerçi böyle bir şeyden dolayı ayrılacağını sanmıyorum ama ayrılırsa arkadaşlığımızda kırgınlık oluşmuştur.

Aklımdaki sorularla yatağıma yatıp uyumaya çalıştım.

"Adrien."

    Dürtülüyordum. Yarım yamalak gözümü açıp baktığımda Marinette'i gördüm. Yarı uyku sersemliğiyle konuştum.

"Efendim Marinette?"

"Sonunda uyandın. Yemeğe bekliyoruz diyecektim."

"Hı hı. Geliyorum beş on dakikaya."

"Gecikme beş dakikadır seni uyandırmaya çalışıyorum."

Uyku sersemliğinden çıkmaya başlamıştım.

"Tamam, geliyorum hemen."

    Marinette gittikten sonra kalkıp lavaboya gittim. Yüzüme su çarpıp uyanmaya çalıştım. Birkaç dakika sonra aşağıya indim. Annem, babam ve Marinette masada oturmuş beni bekliyordu. Ben inince yemekler servis edildi ve yemeğimizi yedik.

    Tekrar odama çıktığımda biraz sosyal medyada gezinmeye karar verip telefonumu elime aldım. Ekranını açtığımda patrondan mesaj vardı. 'Bir sonraki göreviniz üç gün sonra yani perşembe günü. Kara Kedi ve Uğur Böceği hazır olun.' yazmıştı. Ardından Uğur Böceğinin mesajını gördüm. 'Peki, ben hazırım. Kara Kedi hakkında bilgim yok.' yazmıştı. Ben de hızlıca 'Ben de hazırım, sabırsızlıkla o günü bekliyorum.' yazdım ve yine aklıma o soru gelmişti. Uğur Böceğiyle acaba aramızda bir sorun var mıydı? Neyse diyerek sosyal medyayı açtım.

    Sonunda o gün gelmişti. Aklımdaki sorunun cevabını bugün de sağ çıkarsak öğrenecektim. Göreve gitmek için hazırlandım. Karargaha geldiğimde çoktan Uğur Böceği oradaydı.

"Hoş geldin Kara Kedi."

"Hoş buldum efendim."

    Müzenin yerini öğrendikten sonra Uğur Böceğiyle hızlıca hazırlanmaya başladık. O sırada sorayım da kurtulayım deyip sordum.

"Uğur Böceği?"

"Efendim Kedicik?"

Sanırım aramızda bir sorun yok hâlâ Kedicik diyor ama yine de sormakta fayda var.

"En son olan olaydan sonra aramızda bir sorun yok değil mi?"

"Tabii ki yok. Sen beni nazikçe reddettin o kadar. Hâlâ arkadaşız yani."

"Sevindim. Aramızda sorun olmasını istemiyorum."

"Merak etme, aramızda sorun yok."

Hazırlanıp çıktık. Müzenin önüne geldiğimizde derin bir nefes alıp içeriye dikkatlice adımladık.

--YAZAR--

    Son eseri çalmak için sessizce ilerliyorlardı. Birden ne olduysa Uğur Böceğinin ayağı kaydı. Kara Kedi, Uğur Böceğinin hemen arkasında olduğu için onu tutmuştu. Ses yapmamaları gerekiyordu ve Kara Kedi bu yüzden onu tutmuştu ama yakınlaşmaları sırasında düzensiz nefes alış verişleri tenlerine çarpıyordur. Bu ikisini de heyecanlandırır ama kıpırdayamazlar çünkü korumalar sese dikkat kesilmiştir.

    Hızlıca toparlanmaları gerekir. İkisi de nasıl böyle bir şey oldu diye düşünürken tekrardan görevlerinde ciddileşmeye başladılar. Uğur Böceği son esere doğru yaklaşıyordu.

    Son eseri de çalacakları sırada siren sesleri duyulur. Uğur Böceği son eseri kıvrak bir hamleyle aldı ve doğruca oradan kamera odasına koşmaya başladılar. Ancak korumalardan biri onları çoktan görmüştür.

    Uğur Böceği ve Kara Kedi kamera odasına girdiklerinde Uğur Böceği bir şey yokmuş gibi kapıyı kapatacağı sırada bir adamın peşlerinden gelmiş olduğunu görür. Hızlı ama sessiz bir şekilde Kara Kedi'ye seslenir ve kemerindeki iğnelerden birini ister.

    İğneyi alır almaz adama batırır. Adam oracıkta yere yığılır. Uğur Böceği adamı içeri çeker ve kapıyı kapatıp kilitler. Ardından Kara Kedi de bilgisayarın şifresini kırıp onların olduğu kamera kayıtlarını silmiştir.

    Hızlıca o adamı koltuğa oturtur ve koşarak çıkarlar. Böylelikle bir görevi daha tamamlamışlardır. Eserleri patronlarına verdikten sonra aralarında bir konuşma geçer.

"Daha dikkatli olun. Sizin yüzünüzden sonumuz gelsin ya da yakalanalım istemiyorum."

    Uğur Böceği az da olsa sesi titreyerek konuştu. Kara Kedi zaten kafası aşağıya eğik bir şekilde Uğur Böceğini dinliyordu.

"Özür dileriz efendim. Tekrar olmayacak."

"Sorun yok, çıkabilirsiniz."

Dedikten sonra önde Uğur Böceği olmak üzere çıkıp evlerine doğru adımladılar.



    Bir bölümü daha sizlerle bitirdik. Nasılsınız? Ben çok iyiyim. Bölümü beğendiniz mi? Sormak istediğiniz bir şey varsa sorabilirsiniz. Seviyorum sizleri. Kediciğiniz kaçarr!! 

Affet Sevgilim | Ladynoir HikayesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin