ATEŞ YAKMAK

5 2 0
                                    

Alek hala aynı şekilde zincirlenmiş, yerde yatıyordu ama artık uyumuyordu. Gözlerini açmış yanı başında dağ gibi uzayan ayaktaki figürlere bakıyordu. Bir kaç asker, tanımadığı bir çocuk ve şu ikisi. Raguin kardeşler.

Midesi bulanıyor ve öfkesi sel gibi içinde yükseliyordu. Yine de ağzını açıp tek kelime etmedi. Onun yerine çırpınıp onu tutan bağlardan kurtulmaya çalıştı. Kollarını ve bacaklarını iki yana açıp zincirleri kırmaya çalıştı, debelendi ama hiçbir şey olmadı. Boğulmaya başladığını hissetti. Ama zincirler yüzünden değil, korkudan ve çaresilikten. Bu nasıl bir şeydi böyle? Ne kadar güç uygularsa uygulasın zincirlerden gürültüden başka bir şey çıkartamıyordu. Gösterdiği gayretin çok çok daha azıyla taştan duvarları parçalamışlığı vardı. Ah Kızkardeşler aşkına! Yoksa sıradan bir insan olmak böyle bir şey miydi? Kendisini... zayıf hissediyordu.

Diğerleri hala ayakta durmuş onu izliyordu. O çırpınmaya başladığı sırada arabanın içinde kaçabilecekleri kadar geriye kaçmışlardı. Yüzlerinde korkuyla karışık bir merak ifadesi vardı. Ne yapacağını merak ediyorlardı ve bundan korkuyorlardı. Sanki o kahrolası vahşi bir panayır hayvanıymış gibi. Ve sanki onlar lanet olası bir gösteriyi izliyormuş gibi. Onunla ne yapacaklarına karar veremiyorlardı ve korkuyla nerdeyse arabanın duvarlarına yapışmışlardı. Boz hariç.

O olduğu yerde dikiliyordu. Korkmamıştı veya geriye çekilmemişti. Ama belli ki o da ne yapacağını bilmiyordu.

🔥

Alek onunla yaşıttı. Arkadaş olmasalar bile aynı köydendiler. Saldırının olduğu gün köylülere en çok yardımı dokunanlardan biri oydu. Suçsuzdu ve bağlı ve çaresiz. Her tarafını saran zincirlerden kurtulmak için çırpınıyordu. Yaşına göre iri olabilirdi. Yine de onbeş yaşında mazar zincirle bağlanmış bir gençti ve herkes ondan çekiniyor hatta korkuyor gibiydi. Sanki Boz'un bilmediği bir şey biliyorlardı.

Gerçi Boz da tahmin yürütebiliyordu. Mesela şu 'mazar zincir' hala kafasını kurcalıyordu. Neden Alek'i mazarla bağlamışlardı? Sıradan zincirler hatta bir parça ip pekâlâ işlerini görebilirdi değil mi? Aklına tek bir sebep geliyordu. Mazar'ın kırılmaz bir dayanıklılığı olmasının yanında bir işlevi daha vardı. Sadece Alek'in değil, ailesinin de tutuklanmış olması o sebebi destekliyordu. Ama gerçekten olabilir miydi? Aynı küçük köyde farklı kandan iki kişi.

Boz en azından Alek'in doğrulmasına yardım etmek için öne doğru eğilecekken İvin ondan önce davrandı. Alek onun dokunuşuyla irkildi ama İvin artık çekincesini bir kenara bırakmış görünüyordu. Alek'in doğrulmasına yardım etti ve rahatsız olduğunu bildiğini ama birazdan geceyi geçirmek için mola vereceklerini söyledi. Sanki arabacı bunu duymuş gibi araba aniden yavaşladı ve durdu.

Muhripin eliyle dışarıyı işaret etti ve ilk önce çocuklardan inmelerini istedi. Kapıya en yakın olduğu için çamurlu yola adımını atan ilk kişi Boz oldu. Yeşil, sarı, kırmızı renkte yapraklı ağaçları olan ormanın içinden geçen bir yolun ortasında durmuşlardı. Boz hayatı boyunca köyünden hiç çıkmamıştı. En fazla köyün civarlarında dolaşmıştı. Daha önce hiç bu kadar uzağa gelmemişti. Dışarıda hala yağmur vardı ve çiselemekten biraz daha fazlasıydı. O kadar uzun zamandır yağmur yağıyorduki bazen hiç dinmeyecekmiş gibi geliyordu. Aylardır ıslak dolaşmaktan yorulmuştu. Ve Hane'ler böyle bir zamanda savaş başlatmıştı. Andhakara'daki savaş açlığını hiç bir şey durduramıyor olmalıydı.

Koyu bulutlara rağmen hava hala aydınlık sayılırdı. Aslında bir iki saat daha ilerleyebilirlerdi. Boz aceleleri olduğu halde neden durduklarını anlayamadı. Kardeşine arabadan inmesi için yardım etmek üzere döndü. Roz onun inmesi için fazla yüksek olan arabadan dışarı adım atarken tutması için ona elini uzattı ama Roz kafasını iki yana sallayarak reddetti. Onun yerine önce arabanın zeminine oturup bacaklarını dışarı sarkıttı ve sonra attladı.

KRAL VE PRENSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin