Bir zamanlar Kuma bir cihan devletiydi. Devlet hazinesi en değerli safirlerle, zümrütlerle, yakutlarla, elmaslarla doluydu. Saray sofraları en lezzetli yiyeceklerle taşardı. Ülkenin sınırları denizleri aşardı. Hepsinin de sebebi Kuma'nın yenilmez ordusu Parslar'dı.
Parslar her biri metrelerce göğe uzayabilen, her yerde gözleri olan ama her gözü de kör edebilen askerlerden oluşan müthiş bir orduydu. Acımasızdılar. Amansızdılar. Kuma Parslar'ı kattığı hiçbir savaşı kaybetmezdi.
İşte Yüce General Eril Akkor Kuma'nın zavallı kölelerini ve sadık askerlerini alıp oğlu Larf Akkor'la birlikte Kuma'dan kaçınca. Zalim Kuma kralı hepsinin canına kıyılmasını emrederek peşlerinden o Parslar ordusunu yolladı.
Eril Akkor yanında kaçak köleler ve sadık askerleriyle birlikte cihanın en ücra, en geniş, en kurak ama en soğuk yerlerinde hepsine vaat ettiği özgürlük yolunda ilerlerken peşlerinden Parslar'ın yollandığını işitmişti. Ne yazık ki bu savaşta mutlak bir zaferin kendileri için imkansız olduğunu da anlamıştı. Fakat o yok yere büyük bir general olmamıştı. İmkansız savaşları kazanmayı da bilirdi. Ancak büyük bir fedakarlık yapılmalıydı. O da kendi oğlunu feda etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KRAL VE PRENS
FantasíaGÜÇ BAHŞEDİLMİŞLER SERİSİ BİRİNCİ KİTAP Boz ve Roz Raguin düşük rütbeli bir askerin ve sıradan bir kadının sıradan çocuklarıydı. Kimse onlardan çağı değiştirecek kişiler olmalarını beklemiyordu. Onlar da beklemiyordu. Hiç içlerinde büyük bir güç, ka...