KÇ-2

50 5 0
                                    

Pencereden giren gün ışığı direkt gözüme geliyordu. Güneşi severim fakat sabah direkt uyandığım anda gözüme yansımasından nefret ederim. "Miraaaa! Şu perdeyi çek Allah rızası için ya. Kör olmak üzereyim!"

Bir gözümü açıp Mira'ya doğru baktım. Üstündeki pantolonu ve tişörtü düzeltiyordu. Aynadaki görüntüsüne dalmış olmalı ki beni duymuyordu. "Kızım iki saattir kime sesleniyorum ben ya!"

Mira irkilmişti. "Ay, ne? Duymadım vallahi kusura bakma."

"Şu perdeyi çek diyorum sana duymuyorsun beni dalmış gitmişsin." Gözlerimi ovuşturuyordum. Gördüklerim gözümde bir netlik kazanınca Mira'yı baştan aşağı süzdüm. "Ooo hanımefendi bu ne şıklık?"

"Sahi iyi mi ya? Sanki üstüme pek yakışmadılar."

"Fıstık gibi olmuşsun bence. Şurada duran küpelerden taksan tam olacak."

"Ay yok ya. Küpeler pek yakışmaz bence bana şimdi. Hem ne gerek var abartıya."

"Kız, ne abartısı mis gibi olur. Hem bir küpe taksan nolur sanki?"

"Bari şuradaki papyonlu küpeyi ver. O daha narin narin durur."

Mira'ya istediği küpeleri verip ben de giyinmeye başladım. Pantolon ve rahat bir tişört giydim. Saçlarımı da topuz yaptım ve çantamı hazırladım. "Mert nereye götürecek şimdi bizi? Kafenin adresini atarım demişti ya hani."

"Atmış olması lazım gruba sen uyurken. Baksana bir."

Mert'in attığı adresi ne olur ne olmaz diye bir kağıda yazdım ve çantama attım. Mira da hazır olunca aşağı indik. Gülendam ablayla da karşılaştık."Kızlar nereye? Kahvaltı etmediniz ama."

"Birazcık işimiz var Gülendam abla. Dışarıda bir şeyler yeriz." dedim. Gülendam abla bana yaklaştı. "Kız, o dünkü çocuk kimdi? Herkes ondan bahsediyor." Ofladım. "Ben de tanımıyorum ki abla. Ayrıca neden insanlar bu kadar merak saldı bu konuya ki?" Mira dudağını büzdü. "Bilmem, belki kimsenin doğru düzgün bir misafiri gelmediği içindir." Gülendam abla Mira'ya hak verdi. "Ondandır kuzum. aman bir gün, iki gün konuşulur üçüncü gün konuşulmaz."

"Öyle evet." Saate baktım. "Neyse Gülendam ablacım, biz kaçtık."

"Tamam kuzular. Dikkat edin."

Demir kapıdan dışarı çıktıktan sonra minibüs durağına yürüdük. Yürürken yanımıza siyah bir araba yanaştı. Tam yanımızda durdu ve arka cam açıldı. Gelen amcamdı. Gözlerimi devirdim.

"Merhaba Lila, nasılsın?"

"İyi."

"Görmeyeli epey büyümüşsün."

"Hı hı, doğrudur."

Amcam başını ovuşturdu. "Sınavın yaklaşıyor biliyorsun. Eğer bir ihtiyacın olursa.." Amcamın sözünü yarıda kestim."İhtiyacım olacağını sanmıyorum. İyi günler." dedim ve Mira'nın koluna girerek oradan uzaklaştım.

"Kızım, o tavır neydi öyle be? Filmlerdeki sahneler gibiydin vallaha."

Güldüm. "Hakettiği tavır bu Mira. Yıllar öncesinde abim ve beni kapıdan kovarken neredeydi acaba? Gelmiş şimdi iyilik meleği kesilmiş başımıza."

Mira güldü. "En azından sordu, benimkiler hiç gelmedi bile."

Mira öyle diyince durdum ve ona sarıldım. "Merak etme canım benim. Şu sınavı atlatalım beraber gideceğiz yanlarına." Mira kafasıyla onayladı beni. "Aynen öyle yapacağız." dedi sesi titreyerek. 

Minibüs durağına gelince Mert ve Tuna bisikletleriyle durağa yaklaştılar. "Kızlar, hadi atlayın."  Mira ve ben birbirimize bakıp gülüştük. "Böyle alacağınızı bilseydik direkt yurdun orada beklerdik." Dedi Mira. Mert gözlerini devirdi. Tuna ortamda kısa süre oluşan sessizliği bozdu. "Hadi gidelim. Geç kalırız yoksa."

KAYIP ÇETEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin