0.7

45.8K 2.9K 840
                                    

Hayırlı ramazanlar diler garip sevindirmek sevaptır amacıyla oy ve yorumlarınıza talibim sloganımla yeni bölüme geçebiliriz

"Olmaz diyorum Sevde." Yemekleri ısıtırken bir yandan Sevdeyle uğraşıyordum.

"Ya kızım senin sadece Ali Kaana zaafın var benim o masadaki Ali Kaan hariç tüm askerlere zaafım var anlamıyor musun? Yemekleri falan dökerim ben."

Mutfakta oradan oraya herşeyi yetiştirmek için koştururken konuşmaya devam ettim.

"Sen en azından yemekleri dökersin. Ben hepsini Ali Kaanın kafasından aşağı döker sonrada tabakları kafasında tek tek kırarım."

Yemeklerin altını kapattıktan sonra hepsini tabaklara doldurmaya başlamıştım. İftara 20 dakikaya yakın bir süre kalmıştı, dükkan tıka basa doluydu ama daha hiç bir masanın siparişi hazırlanmamıştı daha.

Evet, Ali Kaan ve timinin iftara geldiği ev yemekleri yapan yer bana aitti. Onu ilk üç ay önce fark etmiştim.

Ramazan ayından önce de akşam yemeklerini hep burada yerlerdi. Onların sayesinde genç kızların uğrak mekanı olmuş Şırnak gibi bir bölgede, her evde yemek pişmesine rağmen başta genç kızlar tarafından bilinse de dekorasyonumuz, ve sıcak ortamımız sayesinde tüm arkadaş gruplarının uğrak mekanı olmuştuk.

"Tamam, sen şunları götür çabuk bütün masalar bitsin ben halledicem onları."

"Sen cansın Güneş." Gülerek hazırladığım çoğu siparişi masalara dağıtılırken çalışanlara izin verdiğim için pişman olmuştum.

Bugün hepsi izinliydi. Sadece ben ve Sevde vardık.

"Bakar mısınız?" 

Ve beklenen an.
Hilal timi yine bekleyememişti.

Hızlı adımlarla mutfaktan çıkarken onların masalarına doğru gittiğimde yine kendimi küçük bir çocuk gibi hissetmekten alı koyamadım. En kısaları 1.90 boyundaydı ben ise 1.55.

Ali Kaanla imkansızlığımız burada başlıyordu sanırım. Kendileri 2.04 tü.

"Buyrun." Beni çağıran Sarptı.

"Yemek." Kaşlarımı çatarak ona bakmaya başladım. Yoksa başka birine bakacaktım.

Gerçi Sarpa bakmakta sinirlenmeme yetiyordu. Hepsi resmen dalga geçmişti benimle.

"Anlamadım."

"Beş dakika kaldı, yemeklerimiz nerede diyorum."

Derin bir soluk aldım ve her müşterime yaptığım gibi sevecenlikle yanıt vermeye çalıştım.

"Hazır hepsi siz çağırmadan önce getiriyordum. Kusura bakmayın çalışanlarımızın hepsi izinli olduğu için böyle bir durum yaşandı. Tekrarlanmasına izin vermeyiz."

Hızla arkamı dönüp giderken bir yandan tüm masaları kontrol ettim. Hepsi tamamdı.

Canım Sevde.

Mutfağa hızlı adımlarla girdiğimde Sevde Hilal Timinin masasına gidecek tüm yemekleri servis tepsilerine koyduğunu gördüm.

"Sevde az kaldı çabuk ol yarı yarıya götüreceğiz." Normalde kabul etmezdi ama müşteri memnuniyeti bizim için önemliydi. Onlara objektif yaklaşmamız gerekiyordu.

"Başka bir arzunuz var mıdır?" İki dakika içersinde tüm masayı donatmıştık. Hepsinden olumsuz mırıldanmalar çıkarken ezan sesi ile herkes duasına başladı. Biz ise bitkin bir halde mutfağa adımladık.

"Öldüm."

"Bende."

İçeriden çatal kaşık sesleri mutfağa kadar gelirken bizde iftarımızı açmış yemek yemeye başlamıştık.

Gerçi ben iki kaşıktan sonra yemeyi bıraktım.

Lokmalar sanki ağzımda büyüyordu. Ona bunu hiç yakıştıramıyordum ki ben. Beni terslemesini anlayabilirdim, zaman geçirmek için konuşmasını da. Sonuçta o beni tanımaz etmezdi. Ona yazan, ona karşı hisleri olan bendim. Ama beni arkadaşları arasında dalga konusu yapmasının hiçbir açıklaması olamazdı. Kimsenin duyguları dalga konusu olmamalıydı, sadece benim değil kimsenin.

Keşke telefonunu masada unutup gittiğinde numarasını hiç almasaydım, hiç yazmasaydım diyorum bazen. En azından bende o temiz adam olurdu hala.

Nasır tutan ellerini öpmek istediğim adam o nasırlı ellerle bana mezar kazmıştı.

İlk başlarda geldiklerinde umrumda değildi her müşterim kadar eşitlerdi gözümde. Sadece vatanı korudukları için bir minnet vardı içimde.

Sonra bir gün dört sokak çocuğuyla girdi dükkandan içeri. Üstünde üniforma, kolunda Türk Bayrağı. Yüzü çökmüş.

Herşeye rağmen gülerek konuştu.

"Bu ufaklıklara istedikleri yemek ve tatlıları yapabilir misin ablaları?"

"Tabi, tabiki yaparım. Gelin bakalım buraya." Hepsi masalara oturunca Ali Kaan yanıma geldi.

"Benim gitmem gerekiyor, hesabı akşama doğru çocuklardan biri getirir. "

Kaşlarımı çatmıştım o zaman hafif bir sinirle konuşmaya başlamıştım.

"Saçmalamayın lütfen ne hesabı. Sizin bana onları ulaştırmanız pahabiçilemez zaten lütfen. Zaten sizde belliki görevden dönüyorsunuz." Gözüm kapıdaki askeri araçlara kaydı.

"Bekleyin lütfen."

İçerde eve gidecek paketlenmiş siparişler vardı hepsinin en fazla yarım saat içerisinde adreslerine varması gerekiyordu ama umursamadan tüm paketleri aldım hızlı ama küçük adımlarla ulaşmıştım yanına.

"Bunları alın lütfen yüzünüz çökmüş diğerleride sizden farksız değildir eminim. Güzelce yersiniz."

İtiraz edecek gibi oldu ama hepsini eline tutuşturup çocukların yanlarına ilerlediğimde dudaklarından dökülen teşekkür ile ayrıldı dükkandan.

Akşamına yüklü miktarda bir para zarfın içinde bir notla beraber ulaştı dükkana.

Yemekleriniz çok güzeldi hepsi için teşekkürler :)

"Güneş sana diyorum" Sevdenin beni sarsması ile daldığım anılardan uzaklaşarak ana döndüm.

"Hıı noldu?"

"Herkes hesabı ödedi gitti kalk masaları toplayıp kapatalım." O kadar yorulmuştum ki masaları öylece bırakıp gitme isteği vardı içimde ama yinede kalktım yerimden.

Ancak mutfaktan çıktıktan sonra gördüğüm manzara yüzümü buruşturmama neden oldu.

"Hani herkes gitmişti Sevde?"

"Bilmiyorum ki hesabı ödedi bunlarda bende gittiler sandım ses soluk çıkmayınca." Gerçekten sesleri solukları çıkmıyordu hepsi telefonlarına gömülmüştü.

Hilal Timi ve sessizlik?

"Beyler birazdan kapatıyoruz." 

Bir anda hepsinin bakışları bana döndü ama ben Kaan Aliye baktığım için göz göze geldik.

Allah'ın belası kara kaşlım kara gözlüm benim.

Seni hala sevmemem lazım.

Ama bu küçük kalbime söz geçiremiyorum Yüzbaşı Asker Bey.

"Tim, kalkın." Ali'nin komutuyla hepsi bir anda ayaklanınca Sevde ve ben kendimizi karınca gibi hissetmiştik.

Yani en azından ben öyle hissetmiştim.

Onları daha fazla izlemeden ben masalara yönelince Sevde de aynısını yaptı.

Sanırım benim Ali Kaanla hiçbir olurum yoktu.

Bu bölüm biraz okuyucuların kafasında sorular kalmasın diye yazıldı.

Ali Kaan bilmicek diye sizinde bilmemeniz haksızlıktı bazı şeyleri...

Oy ve yorum yaptınız değil mi?

Askeriye Sahuru || TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin