Ben geldimmm!!
Umarım hoşunuza gidecek size layık bir bölüm yazabilmişimdir☀️
İyi okumalar ☀️
Susuzluktan kuruyan ağzım tek kelime bile edemiyordu. Zaman kavramı yoktu. Kaç gündür buradaydım bilmiyordum. Tek bildiğim Sevde de bende öleceğimizi kesinleştirmiştik.
Konuşmuyorduk artık birbirimizle.
Çünkü ikimizinde veda etmeye mecali yoktu. İkimizde tek kelime etmiyorduk birbirimize karşı son kelimelerimiz olur diye.
Ali Kaan dönmüş müydü?
Beni bulurdu o eğer görevden dönmüş olsaydı.
"Güneş." Sevde titreyen bir sesle konuşurken tüm dikkatimi ona verdim. Aç ve susuz olduğum için odaklanmakda zorluk çekiyordum. "Herşey için, yanımda olduğun için, beni kurtardığın için teşekkür ederim. Belki çocukluğum yandı ama sen bana çok güzel bir gençlik sundun. Sen ve ailen sayesinde." Gözlerim anında konuşmanın içeriğiyle dolarken devam etmesine izin vermeden ben konuştum.
"Burada bunu konuşmak istemiyorum. Son anlarımızda mutlu olsak olmaz mı?" Biliyordum sonumuzu, umut beslemek istemiyordum. Ali Kaan görevdeydi, ailem ile aramızdaki bağ çok kuvvetli olsa da benim aramamı beklerdiler hep. Onlar aramazdı belki müsait olmam, hayat koşuşturmasından fırsat bulamam diye. Kimse fark etmemişti bile daha kaçırıldığımızı.
Ne kadar aptalmışım halbuki. Annem ile babama günde beş dakika ayıramadığım için. Ali Kaanla daha önceden konuşmadığım için.
Hayattı bu. Bitiyordu yersiz ve zamansız.
Film değildi. Filmler en heyecanlı yerde bitmezdi.
Bizim Sevde ile olan hayatımız bitecekti en heyecanlı yerinde.
Sevde Güner ve Güneş Dinçer bir hayatı hakkıyla yaşayamadan ölecekti.
Hikayenin sonu buydu.
"Annemi hiç sevemedim." Birden ortaya attığı itirafı algılayamadım. Bunu zaten bilmeme rağmen öylece kaldım.
"Sarptan çok hoşlanıyorum." Bu itiraf ise hıçkıra hıçkıra ağlamam için yeterli bir sebepti.
Sevde...
Minik bir serçe gibiydi. O küçük kalbi tam birini içeri buyur etmişken duracaktı.
Ben bazı şeyler hakkı ile yaşamıştım.
Sevde hayat kavramının içinde bile daha yeni yer almaya başlıyordu.
"Keşke, keşke bunu ona söyleseydin Sevde." Kelimeleri dudaklarımın arasında zar zor toparlayarak çıkardım.
"Ben bunun için pişman değilim. Söylesem bile değişmezdi hiçbir şey."
Değişirdi demek istesemde sustum. Pişman değildi. Pişman olması için onu ikna etmek istemiyordum.
"Kaç gün olduğunu saydın mı Sevde?"
"En son dört tane gün doğumu saydım."
Oda sabah güneş doğmaya başlayınca loş bir ortama sahip oluyordu. Arada gelip ellerimizi çözüyorlardı, azda olsa yemek ve su veriyorlardı.
Açlıktan mı öldüreceklerdi bunlar bizi, ondan mı bekliyorlardı?
Birkaç tıkırtı sesi yayıldı ortama. Sonra kapı büyük bir hiddetle açılınca içeri dolan ışık gözlerimi aldığı için çok fazla kırpıştırdım göz kapaklarımı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Askeriye Sahuru || Texting
General Fiction0538*******: Merhaba asker bey 0538*******: İlk sahurunuzu çok eğlenceli geçiriyorsunuz askeriye olarak 0538*******: Kahkahalarınız evimin balkonundan duyuluyor 0538*******: Tabi ben kahkahalarınızdan çok baklavalarınızla ilgileniyorum.d 0538******...