'Ne hoş bir gösteriydi.'
'Bende sevdim müzik sesleri oldukça etkileyiciydi. Orada adam ne dedi tam olarak'
'Alaz ile aydınlanan gece'
Adam kadının dudaklarını izledi. Süreyya Operasının önünde Bahariyenin tramvay sesi eşliğinde birlikte operaya gelmişlerdi.
Evliliklerinin 6.yılında karısının karnında bebekleriyle hala bu şehri adım adım keşfediyorlardı.
Adam bir elini karısının yanağına getirdi ve usulca okşadı.
'Alaz kulağa çok hoş geliyor'
'Söylemesi de öyle Alaz ne anlama geliyor acaba?'
Yanlarına usulca yaklaşan kadına baktılar. Kadın gülümseyerek onlara doğru konuştu.
'Alaz demek Alev demek ve ayrıca Türk Mitolojsinde Alaz Han önemli bir tanrıdır.
Türklerde gökyüzü büyük bir çadır olarak düşünüldüğü için, ev tanrısı olan bu ruh, yeryüzünün sıcaklığına da müdahale eder. Ülker burcunun altı yıldızı göğün altı deliğidir ve oradan sıcak hava üfler. Böylece yaz gelir.'
Kadının uzun uzun anlattığı şeyleri kafasında toparlamaya çalıştılar.
'Alazın öyküsü de bu'
'Teşekkür ederiz'
Kadın iyi geceler dileyip yanlarından uzaklaşırken kadının son cümlesi Azerin kafasında dolanmaya başladı.
'Böylece yaz gelir'
Karaca ise Alazın anlamının Alev olmasını düşünüyordu.
Azer Ateş, Alaz Alev demekti.
Karaca hamileliğinin son 2 ayının içindeydi. Ve aile büyükleri dahil büyük tartışmalara konu olan binlerce isim önerisi ikisini de etkilememişti.
Karaca tramvayın sesi ile kendine gelip yanındaki adamın elini daha sıkı tuttu.
Azer Karaca ile birlikte Kadıköyün araçsız sokaklarında geziyordu.
Aklında ise bir sürü güzel düşünce vardı. Oldukça güzel...
Zihnindekileri toparlayıp tam Karacaya seslenecekti ki Karaca da aynı anda ona seslenmişti.
'Söyle sevgilim'
'Azer neden bilmiyorum ama Alaz beni çok etkiledi. Yani sanki hiç yabancı olmadığım bir kelimeymiş ama hiç söylememişim gibi'
Azer kısa bir gülüş attı.
'Biliyor musun Karaca bir saattir aklımda toparlamaya çalışıyorum kelimeleri ama senin gibi toparlayamam kısacası diyorum ki bizim bebeğimizin adı Alaz olsun mu?'
Karaca heyecanla gülümseyip sarılabildiğince Azere sarıldı.
'Benim üstü kapalı cümlelerimin tercümesi olmana bayılıyorum'
Azer Karacanın ellerini yeniden tutup yürümeye başladığında konuştu.
'Bizim diğer insanlardan farkımızda bu değil mi zaten bir olmamız'
Son tramvay geçene kadar Bahariyede yürümüşlerdi. Nihayet köprüyü geçip evlerine geldiklerinde Karaca yan koltukta uyumuştu.
Azer Karaca bunu her yaptığında kucağında evlerine sokar usulca yatağına yatırırdı.
Ama artık pek mümkün olmuyordu. Eli önce karısının karnına gitmiş usulca yüzüne kadar çıkmıştı.
'Karacam güzelim evimize geldik birtanem'