AKILAT

106 13 12
                                    

Büyük bir ışık patlaması gördü kadın bu patlamayı biliyordu. Bu ışık aydınlığın değil karanlığın habercisiydi.

Gözlerini ovuşladı ve önünde bulanıkça duran siluetlerin kim olduğunu anlamaya çalıştı.

Annesiydi, onu sevgi ve anne şefkati ile tanıştırmış Fadik annesi ancak yüzünde her daim oluşan gülümseme yoktu.

Kırmızı sıvı bütün yüzünü kaplamıştı. Korku ile ona doğru yürümeye ve adını haykırmaya başladı.

Annesi onun dokunmasıyla birlikte kollarına düştü. Kadının çığılıkları bir anda sessiz odada yankılandı.

Gözlerini açtığında korku ile nefes alıp vermeye başladı. Yanı başında duran sürahiden su almak için döndüğünde saatin sabah 5:30 olduğunu gördü.

Sağ tarafının boş olduğunu yeni farketmesi onu biraz daha telaşlandırdı.

Buraya geldiğinden beri her gece tedirgin uyuyordu. Bu evde ona ağır gelen bir şeyler vardı.

Yattığı yataktan kalkıp odadan çıktı. Aşağıdan sesler geliyordu. Kocasının memleketinde portakal kokan bu ev aşağıdaki herkese iyi geliyordu.

Mutfağa doğru inerken eşi onu farketti.

'Karaca'm neden uyandın?'

Kadın kendini toparlayarak konuştu.

'Çok sıcak su bitmiş'

Azer onun hala Adana sıcağına alışamadığını biliyordu. Karacanın elinden sürahiyi alıp dolaptan soğuk bir şişe verdi.

'Siz hala uyumayı düşünmüyor musunuz?'

'Bırakmıyorlar ki karımla sarılıp uyuyayım'

Karaca gülerek Azer ve kardeşlerinin oturduğu salona ilerledi. Gördüğü kabustan sonra uykusu tamamen dağılmıştı.

Biraz vakit geçtikten sonra onun dışında herkesin uykusu gelmişti. Yavaş yavaş salondan ayrılıyorlardı.

Azerin arkasından merdivenleri çıkarken bir tıkırtı duydu. Annesi uyanmıştı.

'Siz daha uyumadınız mı? Ezan oldu yavrum'

'Yatıyoruz anam şimdi'

Karaca annesine öyle derin bakmıştı ki kadının gözlerinin içini görmüştü sanki

Kadın kızdaki farklı bakışı farketti. Ona iyi geceler demekle yetinmişti.

Gün ağarana kadar uyuyamamıştı kadın içini sıkan o rüya gerçek gibi geliyordu. Kendini en rahat hissettiği yere doğru kocasının kollarının arasına bıraktı.

Gözlerini kapatmıştı ancak uyumuyordu. Kendini Kocasının nefesine bırakmış öylece duruyordu.

Nihayet sabah olmuştu. Dün gece geç uyuyan kocasını rahatsız etmeden yataktan kalktı. Merdivenlerin başındayken aşağıdan gelen bağırma sesi ile hızla aşağı indi.

Annesinin mutfakta olduğunu gördü. Yüzü gözü kıpkırmızıydı kadının içindeki korku yüzeye çıkmıştı. Korku dolu gözler ile kadına ince bir ses ile 'anne' diyebilmişti.

'Yine bozulmuş şu hoşaf üstüm başım vişne oldu'

Karaca hala tedirgin bakışlarını devam ettiriyordu.

'Kızım niye öyle baktın? Amaan her yerim de vişne ben bi üstümü değiştireyim sen fırına bakarsın?'

Karaca koşup annesini öptükten sonra gülümsedi. Onu onayladı.

Gözlerini sıkıca kapattı. Burnuna dolan böreğin kokusu ile yeniden açtı. Sadece bir rüyaydı.

Kurtuluş ailesi her zamanki gibi güzel havanın tadını çıkarmak için bahçeye kahvaltı masasını kuruyordu.

Karaca fırındaki börekleri çıkarıp masaya koydu kız kardeşleri ile günaydınlaştı.

Arkadan gelen ıslık sesleri ile eşinin ve erkek kardeşlerinin de uyandığını anladı. Ardından annesinin de gelmesiyle birlikte sofraya oturdular.

Adanada gün yine göz kamaştırıyordu. Kahvaltı masasının yerini tavla ve kahveler almıştı. Azere gelen telefon ile Azer ve kardeşleri eski arkadaşlarıyla buluşmaya gitmişlerdi.

Karaca kızların falına bakarken bahçe kapısı gürültüyle açıldı. Annesi olduğu yerden fırladı.

'Saniye kızım ne bu halin?'

'Yardım et fadik ana yardım et bana'

'Dur hele kızım ne oluyor söyle hele?'

'Amcam beni sattı ana zor kaçtım ellerinden öldürecekler beni yardım et'

Karaca kızın söyledikleri ile şaşkına uğradı kızı kolundan tutup bahçeye çekti.

'Saçmalama kimse dokunamaz sana gel böyle sakin ol biz buradayız'

Saniye kızların verdiği suyla rahatlamaya çalıştı.

'Bulurlar beni burada bulurlar beni'

Fadik kızın saçlarını okşadı. Onu kollarının arasına aldı. Az sonra yüksek bir ses duyuldu. Saniyeyi verdikleri adam ve amcası çıkageldi.

'Fadik ana Saniye benim helalimdir. Ver onu gidelim bak büyüğümsün sana saygım var'

Fadik sinirle adama doğru yürüdü.

'Bana de hele kızın rızasını aldın mı? Helalim diyorsun'

Fadik karşısındaki adama sesini gür şekilde çıkarırken arkadan ihtiyar konuştu.

'Saniye onu samanlıkta namusunu satarken düşünecekti.'

Saniye çığılıklar içinde inkar etmeye başladı. Fadik kızın gözlerindeki gerçek acıyı gördü. Belli ki kıza oyun oynamışlardı. Karşısındaki oğlana döndü.

'Şerefin üzerine yemin et bana Raşit de bakalım girdin mi kızın koynuna? Ananın ölüsü üzerine and iç bana'

'Ben, ben onu almak için amcasına öyle dedim saniye beni reddetti. Yediremedim.'

Adam cümlesini tamamlamadan bahçede bir silah sesi yankılandı.

Saniyenin amcası Raşiti vurmuştu dalyan gibi oğlan yere süzülürken Fadik ana yüzündeki kan ile ardına döndü. Aynı Karacanın rüyası gibiydi.

Kızları korkuyla Fadik'in yanına koştu. Ceylanın kucağına yığılıveren Fadik'i Raşit için gelen ekipler içeri taşımış biraz dinlenmesi gerektiğini söylemişlerdi.

Bu arada eve gelen Kurtuluş erkekleri polisler ile konuşuyordu. Karaca mutfaktaki uzun camdan dışarıyı izliyordu.

'Annem nasıl?'

'Korktu dinleniyor şimdi'

'Sen nasılsın?'

'Bilmiyorum Azer, neden silahlar mermiler peşimizi bırakmıyor bizim neden sürekli bir ölüm korkusu ile yüzleşiyoruz. Bir gün mutlu olsak ertesi gün bişey oluyor ya o mermi anneme gelseydi.'

Azer gözlerini sıkıca kapattı Karacanın son söylediği içini yakmış gözlerini doldurmuştu.

'Deme öyle ne olur. Bak biz buradayız hep birlikteyiz'

'Ve birlikte çok güçlüyüz.'

Azer karısına sıkıca sarıldı onu gerdanından öpüp yüzünü yerleştirdi. Burnuna dolan çiçek kokusu ile gözlerini kapattı.

'Ben artık korkmak istemiyorum Azer aileme bişey olacak korkusu yaşamak istemiyorum.'

'Sana söz veriyorum Karaca bu aileden hiç kimse bir daha silah kullanmayacak bu ailede bir daha kimsenin vücuduna mermi girmeyecek inan bana.'

Karaca kafasını Azere doğru attı.

'Sen verdiğin tüm sözleri tutarsın Azer biliyorum ben sana inanırım her daim ve hep sana inanırım sevgilim'

MEVEDDETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin