"Kral Min'in şok edici bir suikaste kurban gitmesinin üzerinden henüz 24 saat geçmemişken saraydan açıklama geldi. Prens Min için, bu sabah güneş doğarken taç giyme töreni düzenlenecek. Halk ise, yeni kralın yas bile tutamadan başa geçecek olmasının hüznünü yaşıyor-"
"Devam et, hızlı oku lütfen."
"Tamam, tamam... Kraliyet soyuna asırlardır hizmet eden Park ailesinden ise hiçkimsenin kalmaması, herkesin içini korkuyla dolduruyor. Saray, yemin töreni için seçim yapacak mı? Neye göre seçim yapılacağı henüz kesinleşmemiş durumda. Ancak bazı kaynaklara göre bu ailenin son oğlu Park Jihyun idi ve ne yazık ki suikast girişimi sırasında kurbanlardan birisi de o oldu. Park soyundan kimse kalmadığı için halk, yeni kralın şüphe duymadan kime güveneceğini merak ediyor. Kral Min'in ise ölümü dünyanın her yanında konuşulurken katil veya katillerin araştırması her yerde devam ediyor..."
Genç çocuk, kulakları uğuldamaya başlarken ne yapacağını düşünmeye çalıştı. Saraya gitmesi gerektiği kesindi. Ensesindeki işaret yavaş yavaş belirginleşmeye başladığı için korkuyordu. O hiç bilmezdi ki böyle şeyleri... Her zaman abisi ön planda olmuştu. Kimsenin kendisinin varlığından haberi bile yoktu. Şehirden saraya nasıl gideceğini bile bilmiyordu. Ellerini saçlarından geçirip öne doğru eğildi. Yanında hâlâ gazete okuyan çocuğa döndü, "Çok teşekkür ederim. Lütfen beni biraz yalnız bırak, olur mu?"
Yanındaki başını sallayıp evden ayrıldı. Genç oğlan, gazeteye bakarken elleri titriyordu. Yutkundu. Ensesindeki sızı saatlerdir devam ediyordu ve akrep ile yelkovan her hareket ettiğinde canı daha çok acıyordu.
Toparlandı. Zaten, kaçışının olmadığını çok iyi biliyordu.
Tüm soyu, geleceği ve geçmişi bu yeminin bir parçasıyken, kaçmasının imkanı zaten yoktu.
Beyaz atkısını boynuna sarıp ensesini kapattı. Fazlasıyla feromon yaydığının farkındaydı zaten, bu yüzden acele etmeli ve sabaha kadar yetişmeliydi. Evin kapısını çektikten sonra çabuk adımlarla bir eczaneye girdi. Düzineyle hap almıştı... Yol kenarında durup hepsini avucuna döktü ve ağzına atıp suyunu içti büyük yudumlarla. Midesi deli gibi yanarken başını büyük saat kulesine çevirdi.
4:00
Gün saat 6'da doğuyordu. Yetişmek için çok az vakti vardı.
Kralı korumak, ona itaat etmek ve güvendiği tek kişi olmak için doğan bir soyun, şaka gibi gelse de, yanlışlıkla doğan son çocuğuydu. Sıranın kendisine asla gelmeyeceğini sanarken babası ve abisinin ölümünün ardından yemin işareti kendisinde belirmişti. Bu da demek oluyordu ki; ölmüş ailesinin, atalarının, geçmişteki kan bağı olan herkesin mezarında rahat etmesi ve kendi yaşamına devam edebilmesi için yemini sürdürmesi gerekiyordu. Krala ulaşması, onunla olması gerekiyordu. Yoksa, kendisini sonsuz bir azap saracaktı. Hayatı yeterince zorken, bunu kaldırabileceğini hiç sanmıyordu.
Koştu. Deli gibi koşuşturdu. Ormanın derinliklerinde, kraliyet askerlerini görene kadar ilerledi. Kendisine doğrultulan çeşitli silahları gördüğü anda durdu. Atkısını çıkartıp arkasını döndü ve ensesini gösterdi.
"Kral Min'e eksiksiz itaat edecek ve onun sonsuz güvenine sahip olacak kişi benim. Park soyunun son oğlu, Park Jimin; Kral Min için burada."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ignotus peverell, myg&pjm
Fanfictionİkiz Kral lakabıyla bilinen ve tüm dünyayı korkutan Kral Min'in bu lakabı almasının bir nedeni vardır; "Efsaneye göre geceleri ikiz kardeşi suç işleyen insanları acımasızca katleder ve onları halkın görebileceği yerlere koyarmış. İnsanlar onun Ölüm...