12

900 122 4
                                    

Her şeyin üst üste geliyor olması iyice mahvetmişti Park Jimin'i. Sarayın her türlü çalışanı, şehirde yaşanan o cinayet vakalarının sorumlusunun Kral Min'in ikizi olduğu düşünüldüğü için her yerde onu arıyorlardı. Bu sabah gözünü açtığında yine bir suç işlenmişti. Hepsinin ölümü aynıydı.

Gözlerinin üzerinde, bıçakla açılmış derin bir çizik.

Şimdiye kadar kraldan istediği hiçbir işin altından kalkamamış olduğunun ve hepsini daha da kötü hâle getirdiğinin gayet farkındaydı. Min Yoongi'nin babası hâlâ kral olsaydı üç gün bile tutmazdı Park Jimin'i yanında. Bu yüzden kralına minnettardı küçük olan.

Araştırması gereken şeylerin listesi büyümüştü. En büyük problemlerden birisi ise ölümüyle sonuçlanacak olmasıydı. Sadece o vitanın sahte olduğunu değil, aynı zamanda da geçmişini araştırmaya devam edip her şeyi kralına iletmesi gerekiyordu. Bilgilere yalnızca kendisinin ulaşabileceğini bilmesine rağmen içi korku doluydu. Kimsenin o kitabı ele geçirmesini istemiyordu. Yüzlerce yıl sürmüş olan köleliğin asıl hikâyesi yatıyordu orada. Yetmezmiş gibi bir de cinayet işini eline yüzüne bulaştırmıştı. Bu yüzden o sorumluluğu başkasına vermişti kral. Haklıydı da. Jimin gerçekten başaramamıştı hiçbir şeyi.

Her zamanki gibi kimse görmeden ilaçlarını içip sakladı dikkatlice. Babası o çok küçükken bunları ona getirmiş, kendisi eğer ölürse nereden bulması gerektiğini bile anlatmıştı. İlaçları kullanma sebebi ise aslında ölümcül bir hastalığının olmasından kaynaklıydı. Tedavisi yoktu, bu yüzden son çare cadılarda bulunmuştu. Kurtlar ile cadıların iletişime geçmesi kesinlikle kanunen yasaktı. İlaçlarının bulunması demek, Jimin'in bir cadıdan yardım alması ve onunla görüşmesi demekti.

Ölmesi demekti.

Yanaklarını şişirdi. İlaçları o kadar az kalmıştı ki yakın bir tarihte sarayı yeniden terk etmek zorunda kalacak gibiydi. Nasıl çözeceğini bilmiyordu bu sorunu fakat önce şu vita olayını halletmeliydi. Sert ve kendinden emin adımları koridorda yankılanırken boynundaki kolyeyi sıktı. Gizli geçitten geçerek kütüphaneye yeniden girdiğinde parmaklarını raflarda gezdirerek kurtların eşlerini anlatan kitabı aradı her yerde. Bir sürü bulmuştu elbette ancak hiçbiri aradığı cevabı barındırmıyordu içinde. Deltalar ve vitalar yüzyılda bir kez hayata gelirdi ve aynı zaman diliminde olurlardı kesinlikle. Çünkü koskoca dünyada sadece bir tane delta ile bir tane omega aynı anda yaşayabilirdi. Yani bu çocuk vita değilse bile, Min Yoongi'nin delta olduğunu duyar duymaz saraya girecek olan bir vitanın vâr olduğu su götürmez bir gerçekti. Yine de bunun üzerine fazla düşünmek istemedi. Zamanı geldiğinde düşünebilirdi onu. Şimdi, tamamen sahte hissettiren bu yabancının yalanlarını ortaya dökmeliydi.

Annesine büyük bir teşekkür borçluydu. Sayesinde birçok dili okuyup yazabiliyordu Jimin. Bu yüzden farklı dilde kitaplar buldukça işi hızlanıyordu. Parmakları sayfalarda gezinirken saatler sonra ilk defa bir yerde durdu.

"Bir delta, eşi ona yaklaştığı anda varlığını bilir ve hisseder. Onu asla sorgulamaz, çünkü hiçbir deltanın kurdu, vitası hakkında asla yanılmaz."

Bunun yeterli olup olmadığını bilmiyordu. Devam etti.

"Onlar, vitalar, güzelliğini en duru sulardan almış; doğa tarafından özenerek yaratılmışlardır. Eşi benzeri olmayan güzel kokuları ve farklı renge sahip gözleriyle kolayca ayırt edilecek kadar. İhtişamlıdırlar."

Jimin, o yabancı vita olsaydı bunu hissederdi. Kendisi zaten kokular konusunda hassastı, bahsedildiği gibi eşsiz bir aura ve feromon ile karşılaşsaydı farklı şekilde karşılardı vücudu bunu. Saraydaki alfalar gibi olmazdı durumu. Devam etti.

"Deltalar ve vitalar doğuştan birbirlerine mühürlüdür. Onların çiçeği tohuma ihtiyaç duymaz. Her zaman olması gereken yerde tomurcuklanır ve mutlaka uzunca yaşarlar."

Devamında silik silikti yazılar. Fakat Jimin bu bilgilerle bile emindi o kişinin yalan söylediğine. Kitapları tek tek yerleştirdikten sonra hızla ayrıldı kütüphaneden. Saat çok geç olmuştu. Uzun süre orada kaldığını biliyordu fakat zaman kavramını yitirecek kadar sürdüğünü fark etmemişti. Hava karanlıktı, nöbettekiler dışında sarayda kimse yoktu. Sabahı beklemek zorundaydı kral ile görüşmek için. Biraz dinlenmek ona da iyi gelecekti. Son zamanlarda sağlığının yerinde olmadığının ve inanılmaz yorgun olduğunun farkındaydı. Başını yastığına heyecanla yasladı. Birkaç saat sonra uyanacak ve kanıtlarını krala sunup haklı olduğunu gösterecekti.

ignotus peverell, myg&pjmHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin