10

886 129 27
                                    

Titriyordu.

Elindeki kitabı parmakları arasında daha çok sıktı. Öylece parlayan ışığa baktı daha sonra, geceden bu yana kütüphanede olmasından kaynaklı halüsinasyon gördüğünü düşünmüştü. Gerçek olduğunu anlaması zamanını aldı.

Elindeki kitabı yere bıraktı usulca, ayağa kalktı. Karanlık odada, nerden geldiğini bilmediği ışığın aydınlattığı rafa her adımında boynundaki mührün yandığını hissetti. Anlam veremiyordu, eli yeşil kapaklı, oldukça eski görünen kitaba uzanmış, alarak yutkunmuştu.

Çiçek desenleriyle süslenmiş kitabın kapağı, kırmızı izlerle doluydu. Kan sıçramış gibiydi.

Merakla oturdu yere tekrar, beyaz elbisesini düzelterek bağdaş kurmuş, kitabı yere bırakarak çevirmişti sayfasını.

Boştu.

Gözlerini birkaç kere kapayıp açtı, hâlâ gerçek olduğuna inanmakta güçlük çekiyordu. Boş bir kitabın bu kütüphanede yeri olmazdı, anlayamıyordu. Bir yaprak daha çevirdi.

Bu defa mühründe hissettiği acı artmıştı, kaşlarını çatarak yaprakları hızlıca çevirdiğinde duraksadı. Aklına gelen şeyle elini kitabın boş sayfasının üzerinde tutmuş, gözlerini kapatmıştı.

"Kralım için yaşayıp, Kralım için öleceğim. Benden sonrakilerin de, Kral Min'in soyuna itaat edeceğine söz veriyorum. Mührüm ebedi, sözüm ölümsüz olsun."

Elinde hissettiği sıcaklıkla gözlerini hızlıca araladı omega, boş sayfada beliren yazıları gördüğünde şaşkınlık ve mutluluk arasında geziniyordu duyguları. İşe yaramıştı, babası eğer mühre sahipse, yeminin her zaman anahtar olduğunu söylerdi. Haklıydı, yemin kraliyetin her kapısını açıyordu.

Yazılara odaklandı, zor okunuyordu ama yine de yazıları birleştirmeyi denedi. Uzun zaman önce yazılan bir kitap gibiydi, yıpranmıştı.

"Sen tarafından kabul edilebilecek kadar güzel değil miyim? Beni ölüme itecek kadar istedim aşkını, kurtar beni Min."

Mühründe hissettiği acıyla eli boynuna gitti Jimin'in. Acı yüzünden inlerken arkasına yaslanmış, hızlanan kalbini sakinleştirmeye çalışmıştı. Okuduğu kelimelere anlam yükleyemedi, önündeki kitaba baktığında. Yazıların silindiğini gördü, şaşkınlıkla uzanacakken sayfa değişmiş, yeni yazılar belirmişti.

"Bana aşık olduğunu söylüyorsun, korkaklık mı ettin yoksa tahtı daha çok mu istedin? Baban seni onunla evlendirip tahta geçmene izin verdi, peki ya ben?"

Sayfayı çevirdi hızla.

"Bana verdiğin tek şey bu boş defter ve kalem, yalnız başıma bu odada beni kurtarmanı bekliyorum. Kurtar beni Min."

Yeniden çevirdi.

"Eşin bana özgürlüğüm karşılığında sonsuz hizmet yeminini yerine getirmemi istedi. Söylesene Chawo, seni biraz daha görebilmemi sağlar mı bu yemin? Aşkın için soyuma yaptığım eziyet çok mu bencilce olur? Başka şansım yok gibi hissediyorum, affederler mi beni?"

Gözlerindeki yaşlar, o fark etmeden yanaklarını ıslatmaya başladığında elini ağzına götürdü. Hıçkırığını gizlemeye çalıştı, bu bir kitap değildi. Anlamaya başladı, okuduğu şey günlüktü. Her gün not alınan bir günlüktü. Sayfayı çevirdi.

"Yarın yemini kabul edeceğim, büyücü kadın mührün beni öldürebileceğini söyledi. Yaşayabilirim belki de, ama ölürsem oğluma iyi bakmalısın. İstemiyorsun onu, kabul etmiyorsun biliyorum. Lütfen iyi bak ona Min. Sana ihanet etmedim, ona ihanetimden kalan bir canlı olarak bakma. Ben istemedim Chawon, ben istemedim bana dokunsunlar. Ben sadece kraliçenin emrini yerine getirdim, yoksa öleceğimi söylediler. Ölürsem sen çok üzülmez miydin?"

Hıçkırıklarını tutamıyordu artık, yazılar yeniden silindi. Yazılar her silindiğinde kalbindeki ağrı artıyordu, gerçekle yüzleşmek istemiyordu artık. İstemiyordu buna devam etmek, kitabın sayfası yeniden değişti. Okumasını ister gibi yeni yazılar belirdiğinde çığlık atmak istedi, sessiz çığlıklarını duyurmak istedi.

"Bugün sana ebedi yemini vereceğim, bencilce aldığım bu karar, oğlumu ve ondan sonra gelecek her Park'ı etkileyecek biliyorum. Ama bir dileğim var Min, sürekli elinin tersiyle ittiğin ruh eşini öldürdüğünde sen de yıllarca acı çek, biz yeniden bağlanana kadar huzurda olma. Umarım mührü bozacak güce sahip biri öğrenir bu dileğimi, kabul ettirir aşkını ve kendini. İki yapraklı yoncaya sahip kişi, bu kitabı ancak sen bulabilirsin. Ancak kudretli bir aşka sahip olacak kişi açabilir bu defteri, açabildiysen eğer, bağlandıysan ruh eşine, gördüysen ızdırabımı ve bunu okuduysan, özür dilerim. Hayatını ve ailenin hayatını mahvetmek benim hatam, beni anlamayacaksın belki ama başka çarem kalmadı. Yaşamak bile ölmekten daha acı verici geliyor. Mührüm ebedi, sözüm ölümsüz olsun."

-Park Jiwong

Kitap, kendiliğinden kapandığında parıldayan ışıklar gitmişti. Korku ve birçok duyguyla arkasındaki rafa sığındı omega, yutkunamıyordu. Göz yaşları arasında tutundu arkasındaki kitaplığa, yerdeki kitabı zorlukla almış, titreyen bacaklarıyla ayaklanmıştı. Dağılmış gibiydi, ölü bir bedenden farkı yoktu. Zorlukla attı kendini gizli alandan dışarı, her adımında ağırlaşıyordu sanki bedeni. Ağır gelmişti öğrendiği şeyler omegaya, Kralına nasıl anlatacaktı? Nasıl söylerdi mührünün sebebini?

Koridordan geçerken üzerindeki bakışları hissetti, zaten beyaz olan teni daha da solmuş gibiydi. Bir sorun olduğunu herkes anlayabilirdi, gözlerini zorlukla açarken tutundu duvara. Nefes alamıyor gibi hissediyordu, oyalanmamalıydı. Kralına gitmeli, okuduğu her şeyi söylemeliydi.

Sonunda geldiği taht odası kapısı, onu gören görevliler tarafından açıldığında kendini zorlukla attı içeriye. Mührünün acısı artarken dengede durmakta daha fazla zorluk çekiyordu artık. Kral, önündeki kişiyi ittirerek gözlerini hizmetkârına çevirdiğinde, gördüğü görüntü yüzünden kaşlarını çattı. Berbat bir haldeydi, kızarmış gözlerle emrini vermeden göz göze geldi bu defa.

"Kralım."

"Omega, söyleyeceklerini hızla söyle. Burada vitam olduğunu iddia eden biri var."

Kral söylediği şeyin ardından, Jimin gözlerini tahtın önünde duran kurda çevirdi. Kızgın mı hissediyordu? Hizmetkârının gözlerinin renginin değiştirdiğine şahit oldu Kral Min, daha önce kokusunu dahi bilmediği sakura kokan feromonlar taht odasını sardığında sinirle Jimin'e doğru adımladı. "Ne yaptığını sanıyorsun sen? Ne cüretle benim yanımda feromon salgılarsın?"

Karşısına geçtiğinde gözlerini çekmemesi daha çok öfkelenmesine neden oldu Kralın, parçalamak istiyordu omegayı.

"Yalan konuşuyor."

"Bu ne cüret?"

"Yalan konuşuyor, vita değil."

Min Yoongi, bir şey söyleyecekti fakat duraksadı. Duraksamasının nedeni duyduğu şey değildi, göz rengiydi.

Jimin'in Göz rengi, sıradan bir omeganın sahip olduğu açık sarı bir renk gibi değildi. Mora dönüyordu, mor olması imkansızdı. "Bulduğum şey, bu şey"

Omega, ağlamasını durduramadan uzattı kitabı kralına. "Bakın Kralım."

"Bakmayın, saçmalık bu kitap kralım. Vitanızı görmezden geliyor, benim yanımda size feromon salgıladı." Omega, şaşkın gözlerini vita olduğunu iddia eden kişiye çevirdi. Kitabı nereden biliyordu? Bilmiyorsa bile nasıl böyle emin konuşarak bir cümle kurabilirdi?

Dengede duramadı, bacakları tutmazken Kralının kollarına tutundu. "Min,"

"kurtar beni."

ignotus peverell, myg&pjmHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin