6

1K 148 33
                                    

Kral Min'in, Park Jimin gibi bir omegaya cinayeti araştırmasına izin vermesinin tek sebebi vardı; o da Jimin'in ne kadar zorlandığını görmek istemesiydi. Jimin, Yoongi bir delta olmasa bile herhangi bir alfayı yenemeyecek kadar çelimsizdi. Onun feromonları bile öyle seyrekti ki bazen omega değil de beta olduğunu düşünüyordu. Jimin cidden garipti. Alfalarla dolu bir sarayda elini kolunu sallayarak dolaşıyordu, ağır feromonlar onu rahatsız etmiyordu. Normalde, kralın odasına girdiği anda bayılması gerekirdi. Delta feromonları bir canlının soluduğu anda burnunun direğini sızlatacak kadar ağır olurdu çünkü.

Daha fazla düşünmek istemedi. Jimin'i araştırmaları için kullanmak dışında başka bir şey için görmeyi planlamıyordu zaten. Park ile Min ailesinin geçmişini tamamen öğrendikten ve suikastı gerçekleştireni cezalandırdıktan sonra onu saraydan gönderecekti. Bir omegaya ihtiyacı yoktu. Zaten Jimin'in alfa çocuk doğurması bile fayda etmezdi artık. Çünkü en önemli bilgilerin hepsi babası ve abisi ile beraber mezara gitmişti. Sinirlendi. Elindeki kılıcı sertçe karşısındaki askere doğru savurdu. Zavallı çocuk korkuyla kendini yere atmasaydı vücudunun yarısı şimdi olmayacaktı. Birkaç kişi koşarak onu yerden kaldırdı ve kralın önünde eğilip hızlıca ayrıldılar oradan. Daha fazla çalışmak istemedi Yoongi. Zaten her konuda yeterince iyiydi. Sadece delta güçlerini kullanarak bile karşısına çıkacak herhangi bir canlıyı öldürebilirdi.

İmparator gözüne sahipti çünkü.

Binlerce yıl önce, dünya üzerindeki ilk imparator aynı zamanda da ilk deltaydı. Onunla göz göze gelen herkes, o dilediği zaman dizleri üzerine çöker ve yine imparator isteyene kadar kalkamazdı ayağa. Yerçekimine meydan okuyamazdı insanlar. O zamandan beri ilk kez bir deltada ortaya çıkmıştı bu güç.

Min Yoongi, dilerse tüm dünyayı ayakları önünde yere serebilirdi.

Ensesinin sızladığını hissettiğinde dişlerini dudaklarına geçirdi. İyice sıcakladığını hissederken üzerindeki çoğu şeyi çıkartıp yere attı. Odasındaki aynaya bakarak arkasını döndü. Göremiyordu. Ellerini saçlarından geçirdi. Bağırdı, "Park Jimin! Park Jimin'i getirin bana, çabuk!" Kralın kükrer gibi çıkan sesi sarayı inletirken uykusundan uyandırılan Jimin koşar adımlarla sokulmuştu odaya. Kendisine bile gelememişken karşısında dağılmış bir şekilde kralını görünce şaşkınlıkla baktı ona. Ne yapacağını şaşırmıştı.

"Ensemde ne var?"

"N-nasıl?"

"Jimin! Ensemde ne var diyorum, ayağa kalk. Enseme bak, göremiyorum. Canım yanıyor."

Yutkundu. Hızlıca kralının arkasına geçip dağılmış siyah saçlarına titreyen elleriyle dokundu ve yukarı doğru ittirip işaretin iyice açılmasını sağladı. Eskisi gibi uzun saçlı değildi zaten krallar fakat Jimin bunun ne olduğuna anlam veremeyip şaşkınlığından ne yapacağını şaşırmıştı. İşaret zaten gayet açık ve netti. Görünüyordu. Saçlarını kaldırmadan da görünüyordu kralın açık ensesinden.

"Yonca... Sarı, iki yapraklı yonca. Birbirlerine çapraz şekilde duruyorlar."

"Büyü olabilir mi?"

"Hayır..." dedi Jimin. Beyaz gömleğinin düğmelerini üstten birkaç tane açarken yavaşça omuzlarından indirip arkasını döndü ve başını eğdi.

"Abim öldüğü gün bu işaret oluştu bende." Yoongi arkasını dönüp Jimin'in bembeyaz teninde parlayan sarı işarette gezdirdi gözlerini. Parlıyordu. Jimin'de de iki yapraklı yonca vardı. Yoongi'nin çapraz yapraklarının tam tersi Jimin'de vardı.

"Ne anlama geliyor bunlar?"

"Sizde neden böyle bir işaret var bilmiyorum fakat bu işaret Park soyunda yemin sırası gelen herkeste oluşuyor... Abimde de vardı, ama onunkisi üç yapraklıydı. İki yapraklı yonca, ilk defa bende oluşmuş. Peki sizde neden var... Anlamıyorum."

ignotus peverell, myg&pjmHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin