Hastaneden çıktıktan 5 gün sonra anca kendime gelebilmiştim. 2 günü de kendime tatil yapmıştım birazda. Herşeyi düşünmek için çok iyi bir fırsat olmuştu aslında. Bulutla 5 gün boyunca görüşmedik, 1 kere kapıya gelmiş ama ben uyuduğum için gitmiş. Savaşla da mesajlaşmıştık sadece. Kadını bulmuştu ama annesinin sevgilisi hakkında bir şey bulamamıştı. O kadın da onu başka bir arkadaşına yönlendirmişti, Savaşta onu arıyordu. Mükemmel şekilde yattığım 5 gün hafta sonunu da sayarsak 1 hafta olan tatilim bugun bitiyordu, yarın okul vardı. Pazar günlerini oldum olası sevmemiştim. Bugun yaşanılmaması gereken bir gün diye düşündüm hep. İticiydi.
Buluta gitmek istiyordum artık. Onu çok özlemiştim, birlikte susmayı bile çok özlemiştim. Ama o kızıl kafayla nolduğunu da bilmiyordum. Canımı en çok sıkan şey buydu.
Kolamın bittiğini farkedip mutfağa gittim. Buzdolabının üstünde ne zaman yazıldığını bilmediğim bir notu şuan gördüm. " Kızım ben Azra teyzenlere gidiyorum, akşam tekrardan Paris'e dönüceklermiş" Teyzem bunu ne zaman yazmıştı. Ben bunu nasıl görmem diye kafamı duvarlara vurmak istedim. Odama fırladığım gibi kot pantolonumu üzerine de tişörtümle hırkamı alıp fırladım evden. Azra teyzem Bulut'un annesiydi. Buda Bulut'u yakalamam için büyük bir fırsattı. Telefonumu almadığımı arka sokağa koştururken farkettim, açıkçası umrumda da değildi.
Büyük bir mutlulukla zile nasıl bastım bilmiyorum. 2 veya 5 kere arka arkaya bastım sanırım. Kapıyı Azra teyzem açtı. Boynuna atladım. "Sen git gide güzelleşiyorsun Eylül'üm" dedi. Yanagına bir sürü öpücük kondurdum. Agzımı oynatarak "nasılsın" dedim. Makyaja buladığı gözlerini açarak "iyiyim güzellik seni sormalı?" dedi. Kısa sözcükleri anlayabiliyorlardı, bu benim icin bir avantajdı. Süslü kadınım benim!
Agzımı oynatarak tekrar "iyiyim, Bulut nerde" dedim. "Tabiki de odasında hadi git" dedi. Ben Bulut'un odasına yürürken teyzem "insan beni de öper" diye bağırdı, sonra Azra teyzemle kıkırdaştılar. Bulut'un kapısı kapalıydı, tık tıkladım yavaşça kapısı nasıl olsa kilitlidir diye hiç zorlamadım. "Bir şey istemiyorum anne!" Diye bağırdı. Tekrar tık tıkladım. "Bir şey iste-" derken kapısını açıp sustu. Benimse tek yaptığım özlediğim en yakın arkadaşımın boynuna atlamak oldu. Sarılmama karşılık beklemedim ama tek kolu sanırım biraz bana karşılık vermişti. Bulut beni severdi. Kızsa da beni sevdiğini hissederdim. "Gir" dedi kaba, kibar, sert, yumusak bir ses tonuyla sanki kararsızdı. Kapıyı kapatıp arkamızdan kilitledi. Karanlık odasındaki yatağının ucuna oturdum. "Gelmeni beklemiyordum" dedi biraz da sırıttı. Elimle kağıt kalem işareti yaptım. Hemen kitaplığından boş bir defter, çekmecesinden de kalem çıkarttı. Elime uzattı. Hemen yazmaya başladım sanırım paragraf yazıcaktım.
"Seni özledim, merak ettim, telefonuna ulaşamadım. Kızıl kafayı anlatmadın. Hamileyim dedi ve inandırıcı gelmese de dinlemek istiyorum. Bana sigara içtiğini söyleme en son karşılaşmamızda leş gibi kokuyodun. Azra teyzem güzel sürpriz yapmış. Bide beni özledin mi??????" Yazdım.
"Eylül, Su konusu çok karışık ama gerçekten hamile olma ihtimali var. Annemin de bu olayların üstüne geliceği tuttu, en nefret ettiğim şey haber vermedi. Sigara o güne özel bir şey hem sevgilin de içmiyor mu? Bide seni özlemediğimi biliyorsun" dedi.
Hayretler içerisinde Bulut' u dinledim. Bulut baba olamazdı. Olurdu ama olamazdı, 18 yaşındaydı. Ayrıca kürtaj yaptırmak istese parayı da Azra teyzemden istese nedenini söylemeden alamazdı. Ayrıca benim sevgilim yoktu.
"Benim sevgilim yok ve kızıl kafa nasıl hamile olabilir?" Yazdım.
"Eylül kadınlar nasıl hamile kalırsa onun da o şekilde kalma ihtimali var işte, Savaş?" Dedi ses tonunda hafif bir yükselme oluştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sessiz Öpücük
ChickLitSuskunlugumun 12. yılıydı. Dalga gecenlere, acıyarak bakanlara, hakkımda hikayeler uyduranlara, taciz etmeye calısanlara ragmen 12 sessiz yıl.. Babamın ailemizi katledisinin üstünden bu yana cümleyi bırak bir kelimeyi, harfi sesli bir sekilde söyley...