ELVEDA HASTANE

13 4 7
                                    

Annemin endişeli gözleri gözümün önünden kayboluyor yine. Doktoru çağırma seslerini duyuyorum. Ve yine karanlık... Yine duygu ve düşüncelerim... Yine tek başımayım... Neden böyle oluyor? Neden ben onu görüyorum? Neden bana öyle baktı? Sinirli ve masum yüzünün karışımı gözümün önünden gitmiyor. NEDEN!?
Yoksa bana kızgın mı? Ona yardım edemiyorum diye mi? Galiba gerçekten deliriyorum... Onu göremiyorum ama neden gördüğüme bu kadar eminim? Galiba her şeyi kafamda yaşıyorum. Bunun sonu ölüm mü? Daha ne kadar böyle bekleyeceğim? Canım hala acıyor. Yoksa kardeşime yardım edemediğim için cezalandırılıyor muyum? Saat kaç acaba? Kaç gündür buradayım? İki? Üç? Kaç gün oldu acaba? En az iki gün geçtiğine eminim. Her dakikasını iliklerime kadar hissedebiliyorum. Aklımdaki bu sesler, sadece benim duyabildiğim bu sesler kafamı doldururken üstümdeki ağırlık sanki sırtımda taşıdığım 20 kiloluk çuvalları bir anda yere bırakmışım gibi üstümden kalktı. Gözlerimi kaplayan kara perde yavaşça açılmaya başladı. O ağırlık, çektiğim o tonla acıyı da, boğazımdaki konuşmamı engelleyen düğümü de peşinde götürdü. Artık iyiyim galiba. İyi hissediyorum. Ölmüyorum herhalde. Öyle olsa gerek ama bu beni çok da mutlu etmiyor aslında. Ölmem gerekiyor mu? Ben bunları düşünürken gözlerimin açık olduğunu unuttuğumu fark ettim. Birden ayaklandım. Doktorlar beni gördüğü anda başıma toplandılar. Stajyerler ellerinde not defteriyle doktorları takip ediyorlar. Birden bana soru sormaya başladılar.

Doktor: İyi misin?

Ben ise iyi olmanın verdiği şok ile neler olduğunu anlamaya çalısıyordum. Büyük bir heyecanla etrafıma bakınıyordum Emir orada mı diye. Ama yok, Emir'i göremiyorum.

Doktor: Kardeşinizi mi gördünüz? Anneniz kardeşinizi sayıkladığınızı söyledi. Halisünasyon mu görüyorsunuz yoksa?

Sedef: Kardeşimi gördüğüme eminim fakat annem göremiyordu.

Doktor: Peki şimdi o burada mı? Hala görüyor musun?

Sedef: Hayır, göremiyorum.

Doktor: Onu görmeden önce yaşadığın, sana acı hissi, şaşkınlık, sevinç gibi duyguları yaşatan bir şey oldu mu?

Sedef: Aslında o an annemi yemek yemeye ikna ettiğim için mutluydum. Onun dışında bir şey olmamıştı.

Doktor: Peki baygınken bizi duyabiliyor muydun? Ya da herhangi bir ses falan.

Sedef: Evet, aslında çok net olmasa da duyabiliyordum.

Dokto: Peki ya baygınken ne hissediyordun?

Sedef: Boş bir karanlıkta sizi dinliyordum. Aslında bir yandan da canım acıyordu. Çok uzun bir süra gibi gelmişti. En az iki gün falan. Ne kadar oldu ben hastaneye geleli?

Doktor: Yalnızca 5 saat.

Sedef: N-Ne?

Doktor: Merak etme. Baygınlık anlarında yaşanabilen şeyler bunlar. Sonra? Nasıl uyandın?

Sedef: Bilmiyorum öleceğimi düşünüyordum. Fakat bir anda üstümdeki bütün yük kalktı ve gözlerim açıldı.

Doktor: Muhtemelen bu olay şoktan yaşandı. Şimdi iyi olman gerekiyor. Eğer iyi hissediyorsan taburcu olabilirsin.

Sedef: Burada kaldığım her saniye daha kötüleştiğimi hissediyorum. Sadece eve gitmek istiyorum.

Doktor: O zaman taburcu olman için işlemlere başlayabiliriz. Mehtap Hanım, lütfen beni takip edin.

Eve gidebileceğim için mutlu hissediyorum. Galiba artık hastanelerden nefret ediyorum.

***
Yaklaşık 2 saatlik taburcu olma işlemlerinden sonra sonunda annemle kapının önündeyiz. Ayakkabı sayısına bakılırsa bir süredir evde olmadığımız için kalabalık dağılmış, babam da evde tek kalmış. Ben yine bir aile ortamı oluşturabildiğimiz için mutluyum. Her ne kadar Emir olmadan tam bir aile olamayacağımızı bilsem de... Eve girerkenki düşüncelerim bunlardı. Fakat annemle birlikte eve girdikten sonra düşüncelerim değişti. Bir anda artık gerçekten mutlu olamayacağımızı anladım. Galiba artık anlık mutluluklarla yaşamak zorundayım. Gördüğüm ve muhtemelen göreceklerim bunu zorunlu kılacak...

DÖNÜM NOKTASIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin