3.Çığlık

136 5 2
                                    


'Ne tuhaf bir dünyada yaşıyoruz, kötülük yapmak kolay, iyilik yapmak zor. - Dostoyevski'

——-

Telefonumun zil sesini duymam ile birlikte gözlerimi açtım . Ekrana baktığımda tanımadığım bir numara olduğunu gördüm.
„Alo?"
„Merhaba Yiğit bey. Ben Hastaneden arıyorum, İrem Hemşire ben. Hastamız uyandı. Size haber vermemizi istemiştiniz."
„Teşekkür ederim İrem Hanım. Ben hemen geliyorum."

O kızı bulduğumuz gecenin üstünden iki gün geçmişti ve onun hala kim oldugunu öğrenememiştik. Hazırlanıp evden çıktığımda Saat 10'u  gösteriyordu. Yarım saat süren araba yolculuğundan sonra hastaneye vardım. Koridorda yürürken çiğlik sesleri yankılanıyordu. Sesin nerden geldiğini önce anlamamdım. Kızın odasına yakınlaşınca sesin odasından geldiğini anladım. Odaya girdim ve Hasta yatağında yatan Kız  çığlık atıp sinir krizi geçiriyordu. Başında ki hemşireler onu tutmaya çalışıyor du. Kız bir seyler diyordu ama türkçe değildi. Ben kapıda öylece kala kaldım. Birden Doktor hanim konuşmasıyla kendime geldim.
„Beyefendi kapımın önümdem çekilin, hasta kriz geçiriyor!"
Doktorun bunu demesiyle hemen kenara çekildim. Elindeki Şırıngayı serumun icine sıktı. Ardından birkaç saniye sonra kız sakinleşmeye başladı ve uykuya daldı.
....
„Doktor hanim durumu nasıl" diye sordum endiseli bir sesle. Bir kadını o halde görmek canımı fazlası ile yakmıştı. Onun neler çekmiş oldugunu düşündükçe sinirden kanım kaynıyordu.
„Sabah uyandığında gözelerini açamıyordu. Gözleri ışık a dayanamıyor. Bildiginiz gibi iki gün boyunca uyanmadı, vücudu çok yorgun, serum ile verdigimiz vitaminler sayesinde az da olsa biraz toparlanmaya başladı. Yaptigimize kan ve idrar testlerinde vücudunda farklı kimyasallara ulaştık."
„Nasıl yani? Kıza uyuşturucu mu vermişler?"
„ Tam olarak uyuşturucu degil. Bayıltıcı ilaçlar. Bu ilaçlar kisiye verildiğinde vücud fonksiyonları etkisiz hale geliyor. Ama zihni hala çalışır vaziyette . Yani beyin hala aktif durumda."

„Yani bu kız ne yaşadıysa hepsini uyanık halde mi yaşadı? Bağırmaya çalıştığında sesi çıkmadı öyle mi? Haykırışlarını kendinden başkası duymadı öyle mi?"
„Maalesef" dedi doktor hanim üzgün bir sekilde.
„Hastanın kimliği hakkında bir gelişme var mı?" Diye sorduğunda kafamı sağa sola sallayıp
„Henüz bir gelişme yok hala araştırıyoruz.''Dedim.
Ama  bir seyler diyordu yabancı bir dildi tam olarak anlayamadım hangi dil olduğunu ". 
Doktor hanım hanim kızın yanında olan irem hemşireyi yanımıza çağırdı.

„Hemşire hanim Yiğit Bey hastanın yabancı bir dilde bağırdığını söylüyor. Siz hangi dil olduğunu anlamış olabilirimsiniz?" Diye sordu karşında duran kadına.
„Sanırım almancaydı doktor hanım ama türkçe kelimeler de duydum. Bırakın beni diye bağırıyor du." Diye açıklama yaptı hemşire.
„Teşekkür ederiz" dedim kısaca.
....

Kızın hakkında öğrendiğimiz ilk bilgiler bunlardı. Yavuz Komutanı arayıp ona öğrendiklerimi anlatım. Bana hastane de durmamı söylemişti. Kızın odasına gidip ona baktığımda  masumca uyuyordu. Hemşireler onu temizlemişti. Onu bulduğumuzda kapkaraydı heryeri ve saçları da dağınktı. O geceden çok farklı duruyordu. Yüzü çok güzeldi. Düz küçük bir burnu ve dolgun dudakları var . Teni beyazdı ve saçları açık kahve rengi. Yüzünde, boynunda ve kollarında morluklar ve yaralar var. Doktor hanımım  açıklamasından sonra zihnim allak bullaktı zaten. Her ne yaşadıysa hepsini zihnindeydi.
Kızın uyutulmasının ardından üç saat geçmişti. Hemşire yanıma gelip onun her an uyana bileceğini söylemişti. kaldığı odanın ışıklarını tamamen söndürüp, perdeleri de kapattık. Oda tamamen karanlıktı.
„Hasta uyanmadan dışarıya çıksanız iyi olur. Uyandığımda karşısında bir erkeğin olması yine bir nöbet tetikleye bilir. Biz ona açıklama yaparız ve ardından hazır oldugunda sizi iceriye alırız" dedi Doktor hanim.
„Tabi ben dışarda bekliyorum o zaman" diyerek odadan çıktım.

On dakika sonra kapı açıldığında beni iceriye çağırdılar. Henüz konuşmadığını ama içeriye girebileceğimi de söylediler. Üstümdeki üniformayı düzeltip iceriye girdim. İçerisi hala karanlıktı. Yatakta yatan kızım karşısına geçip kendimi tanıtım.
„Ben Üsteğmen  Yiğit Hacıoğlu, size bir kaç soru sormak istiyorum izninizle"
Ürkek bir sekilde yüzüme bakıyordu beni anlayıp anlamadığını algılayamıyordum.
„Beni anlıyorusunuz degil mi?" Diye sorduğumda kafasını olumlu bir sekilde salladı.
„Peki, bana isminizi söyler misiniz ?" Diye sordum. Birden gözlerinden yaslar akmaya başladı. Odanın karanlık olmasina rağmen yüzlerimizi net bir şekilde göre biliyorduk.
„B-bi... hat.."  Diyerek konuşmaya çalıştı. Boğazını tutuyordu. Sesi çıkmıyor. Kesilmişti.
Tekrar konuşmaya çalıştığında sesi sessiz bir sekilde çıktı.
„Hatırlamıyorum" diye bilmişti.
Yorulduğunu anlamıştım.
„ Anlıyorum, sizi bugünlük yeterince yordum. Dinlenin lütfen. Geçmiş olsun" dediğimde Gözleri teşekkür eder gibi kırptı.
Odadan çıktığımızda doktor hanim bir süre daha tedavi olması gerektiğini ve hafıza kaybının yaşadığı travmalarla iligili oldugunu söylemişti. Tam olarak dediği buydu
,, Zihni yaşadığı kötü anıları kendini korumak icin aklinin en derinine koymuş".
Tıbbi dille ise ,dissosiyatif amnezi' deniliyormuş.
....
Ne kadar acı değil mi? Bir insanin başka bir insana her şeyini unuturacak , zihni hepini silecek raddeye gelene kadar kötülük yapması.

BitapHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin